Ay merhaba canlarım, ponçik okurlarım benim. Multimediada Serkan var. Yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar!
"Ah, sen, sen tam bir aptalsın Deniz!" bağırıp kolumu çektiğimde, sinirli bir biçimde bana bakmayı sürdürdü. Akşam beni ne kadar koruyup kolladıysa, şimdi tam tersini yapıyordu. Sokağın ortasında hem de! İyi ki yanımda bizim çocuklar yoktu.
"Ne aptalı ha ne aptalı!" Önüne gelen çöp kutusuna tekme savurduğunda geri çekildim. Gözlerimi gözüne dikip, kaşlarımı çattım.
"Selim, benim kardeşim gibi seni sersem. Ben senin gibi kavga edince başkalarının altına girmem." dediğimde gözlerini bana dikti. Şu anda resmen alev saçıyor diyebilirdik.
Aniden dibime girip, resmen tısladı. Yılan.
"Bir daha bu kelimeyi söylemeyeceksin." Yine beni duvara sıkıştırmıştı.
"Ne o? Zoruna mı gidiyor? O hayat kadınlarına muhtaç bir ucube olduğunu duymak zoruna mı gidiyor?!" diye bağırdım.
"Biliyor musun, sen tam bir ucubesin. En ufak bir sorunda o ucuz kadınların koynuna girecek kadar hem de.. Gerçeklerle yüzleşmeyip kendini onların koynuna bıraktığın için, sen tam bir ucubesin Deniz.. Deniz Kunt." Tek elimle göğsünden ittirip, oradan uzaklaştım.
_____
"Çay isteyen?" Selim'in sesini duyunca bağırdım.
"Ben, ben!" Selim sırıttığında ben de sırıttım. Bizimkilerden tık yoktu. Berkcan bir yandan hıyarını kemirip, bir yandan da 'Hıyarım.' dediği sevgilisi Yeşimle mesajlaşıyordu. Mehmet aynanın karşısında, saçının bir tutamını beyaza boyuyor, Serkan ise yine her zamanki gibi kendine kız ayarlamaya çalışıyordu ve hepsi bir yandan bisküvi yiyordu.
Selim çayları getirince içine üç tane şeker atıp karıştırdım. Sonra Selim'le birbirimize bakıp sırıttık. Her zaman yaptığımız şeyi yine yapacaktık.
İkimiz de çay bardağını dudaklarımıza götürdük ve höpürdeterek içmeye başladık. Bunu duyan Berkcan koltuktan düştü, Mehmet boyayla yüzünü boyadı, Serkan ise elinden telefonunu düşürdü.
Bu sesten üçü de nefret ediyordu ve Selim'le ben bunu biliyorduk.
"Çak bir beşlik bro!" bağırıp elimi ona uzattığımda beşlik çaktı.
"Yapmayın abi şunu.." Serkan sokrana sokrana tekrar koltuğa oturduğunda Selim'e bir bakış daha attım. Berkcan olası bir hamleyi karşı yine düşmemek için yerde mesajlaşıyordu. Mehmet yüzündeki boyaları silmeye çalışıyor, Serkan da telefonda konuşuyordu.
"Şimdi!" bağırıp Selim'le tekrar höpürdetmeye başladık. Mehmet ellerini yana açıp değişik şekillere soktu ve bağırmaya başladı, Berkcan ellerini yüzüne getirdi ve cidden anlam veremediğim bir hale soktu, Serkan ise telefonda konuşurken çığlık atmaya başladı ve telefonu kapattı. Hepsi de çığlık çığlığa bağırırken Selim'le ben gülmekten yıkılıyorduk.
Çayı hemen mutfağa koydum ve koltuklardan zıplaya zıplaya Berkcan'ın yerde yatan sırtına atladım. Tiz bir çığlık attı.
"Hadi deh." dedim ve ayaklarımı iki yandan sallandırdım. At sesine benzeyen bir ses çıkardı ve şaha kalktı, ben de tişörtüne tek elimle yapıştım, sonra beni oturma odasında gezdirmeye başladı.
Şu anda Selimlerin evindeydik ve annesi henüz gelmemişti, ama eve gelip evin halini görünce hepimizin terlik yiyeceği kaçınılmaz bir sondu.
Serkan, Mehmet'in sırtına bindi ve böylelikle Berkcan ve Mehmet yarış yapmaya başladı.
"Hadi Berkcan hadi daha hızlı!" bağırıp ayaklarımı iki yandan salladım. Sırtında taşımaktan yorulunca bacaklarımdan tuttu ve ayakta koşmaya başladı.
"Hadisene amk gülü!" Serkan bağırıp Mehmet'e bir tane geçirdi, bunun sebebi Mehmet'in kendini yormak istemediği için koşmamasıydı.
"Çekilin yoldaann! Balkanların en hızlı atı Berkcan geliyor!" bağırdığımda kişnedi.
"Hadi Berkcan üst kata çıkalım." dediğimde kişnedi, bu sanırım 'Evet.' demekti çünkü ahşap merdivenleri çıkmaya başlamıştık.
Arkama dönüp baktığımda Mehmet'in hemen arkamızda olduğunu ve kişnediğini duydum. Zar zor kişniyordu, hadi ben hafiftim neyse de Serkan ağırdı bana göre.
"Lan olum Mehmet kıpkırmızı oldu biraz oyuncu değişikliği yapın!" Berkcan beni yere indirdiğinde biraz dinlendik. Onlar da dinlendikten sonra, sıra üst katı talan etmeye gelmişti. Aslında Selimler üst katı pek kullanmazdı. Genelde fazla eşyalar filan oldurdu üst katta.
Berkcan koşmaya başladığında diğerleri de başladı. Tam kapıdan geçecekken kafamı kapının pervazına vurdum.
"Ahh."