Merhaba! Yeni bir bölümle karşınızdayım. Bu arada millet, Asya için bir karakter buldum, multimediada. Hani böyle mavi göz sarı saç olmasın istedim, o yüzden bunu uygun gördüm. Genelde hani karakterler çok uçuk güzel oluyor. Bence bu kız tam ayarında. Yorumlarınızda bana karakterle ilgili düşüncelerinizi belirtirseniz mutlu olurum. Aklımda bir karakter daha var onu da bir sonraki bölümün multisinde paylaşacağım gizemli olsun diye sjhss. Bölüm misglayer 'e ithafen. Çok teşekkür ederim canım 😍😘. İthaf isteyenler yorum yapabilir ve bu arada yorumlar iyice azaldı 😢. Ağlicam. Siz ne kadar çok yorum ben o kadar hızlı bölüm. Neyse çok konuştum, iyi okumalar!
"Git." fısıldayıp tek elimle ittirdim.
"Lütfen, isteyerek olmadı." Karanlıkta, bana yaklaştığını ay ışığının odama vuran gölgesinde görebiliyordum sadece.
"Git dedim."
"Selim dudağını patlattığında böyle tepki vermemiştin!"
"Bağırmasana." Kaşlarımı çatıp sessizce bağırdım. Elini koluma koyup bana yaklaştığında burnuma gelen bira kokusuyla yüzümü buruşturdum.
"Ne içtin sen?" Omuz silkti ve fısıldadı. "Bira." Biraz daha yaklaştığında bir adım geriye kaydım. "Kaçma benden."
"Neden içtin?" Benden çok büyüktü! Beni öpmek istese, eğilmek zorunda kalırdı büyük ihtimalle. Veya beni kaldırmak. NE DİYORUM BEN!
"Senin için içtim gülüüümm." Ah işte. Mehmet'in yanında durmanın zararları.
Elimde olmadan güldüğümde beni duvara yasladı ve ellerini belime yerleştirdi ve burnunu yanağıma sürttü. Lanet olsun, ona karşı koyamıyordum! Ve yine lanet olsun, ergen kızlar gibi iç sesimle ergen ergen konuşuyordum. 'Linit ilsin ini kirşi kiyimiyirim.'
"Ne kadar sert kız davransan da içinde sevgiye muhtaç kokoş bir kız çocuğu yatıyor. Biliyorum." Gözlerimi büyütüp, yanağına hafif bir tokat attım. Sırıttı.
"Kokundan bile kendini ele veriyorsun. Ama kendi kokun. Teninin kokusu. Resmen papatya kokuyor yahu!" Bu kadar şaşkın olmasına şaşırmıştım. Burnunu boynuma gömdü ve koklamaya devam etti. Sağ elimle onu ittirmeye çalışsam da tek elle yapamıyordum. Üstelik bu benden birkaç metre büyük bir kas yığınıysa!
Elleri belimde yavaşça hareket etmeye başlayınca bu işin sonunun pek de hayırlı olmayacağını anlamam pek uzun sürmedi.
"Annem gibisin." Kaşlarımı çatıp yüzüne boş bakışlarla yüzüne bakmaya başladım.
"Lütfen, lütfen elini yanağıma koy." Elini elime indirip, yanağına çıkardı. Daha sonra avcuma bir öpücük kondurdu.
"Biliyorum, biliyorum. Aslında başka biri olsa çoktan kıyamet kopmuştu ama itiraf et Asya," aniden alnını alnıma yasladı. "Bana karşı koyamıyorsun." Nefesimi titrekçe dışarı bıraktım. "Bu nefes de cümlemi kanıtlamış oldu."
"Git, cidden. İstemiyorum." Ellerini tişörtümün içinden belime soktuğunda kulağıma fısıldadı. "Tekrar söyle." Kalbim deli gibi atarken "Neyi?" diye fısıldadım. "Gitmemi istediğini." Sağ elimi göğsünün tam ortasına koydum ve bakışlarımı yere sabitleyip sessizce fısıldadım "Gitmeni istiyorum."
Gülümseyip başımı yukarı kaldırdı. "Öyle değil, gözlerime bakarak söyle Asya. Seni yanımda istemiyorum, git de." Ağzım yavaşça aralandı. Gözlerimi gözlerine çıkardım ve tekrar yere indirdim. Dudaklarımı yaladım ve derin bir nefes içime çektim.
"Söyleyemiyorsun. Söyleyemiyorsun çünkü benim seni istediğim kadar sen de beni istiyorsun." Haklıydı. Lanet olsun haklıydı işte. 'Linit ilsin hikliydi işti.' Ergen ergen şeyler söyleme Asya. Sen o kızlardan değilsin.
"Lütfen, sana ihtiyacım var, anlamıyor musun? Tüm bedenim, tüm benliğim ve tüm hücrelerim 'Asya' diye bağırıyor." Sertçe yutkundum. Başım ağrıyordu. Beynime oksijen gitmiyordu ve o beni böyle köşelere sıkıştırarak beynime giden oksijenin minimuma inmesine katkı sağlıyordu.
"Benden böyle lafları bir daha duyamazsın güzelim. O yüzden tadını çıkar." Acaba her zamanki gibi mantığımın sesini dinleyip, bu sahneye bir son mu vermeliydim, yoksa bir kere olsun mantığımı boş verip, her şeyi akışına mı bırakmalıydım?
Üstündeki tişörtü çıkartınca yatağıma yatacağını anladım.
Sağ elimi tuttu ve yatağıma gidip oturdu. Kolumu çekti ve çekmesiyle üstüne düşmem bir oldu. Sarhoşken bile çok güçlüydü!
"Uyuyalım mı?" Resmen şu an kucağındaydım ve o bunu umursamıyordu. Kim bilir daha önce kaç kızı böyle kucağına almıştı...
Yatakta kayarak sırtını başlığa yasladı.
"Senin nasıl yatman gerek?" Beni kucağına alıp sağ kolumun üstüne yatırdı. Soru soruyordu ama cevaplamama fırsat kalmadan kendi bildiğini yapıyordu. Arada bazı kelimeleri yuvarlayarak söylüyordu ve bu hali oldukça.. Sehsüydü.O da yatağa yatıp arkadan kollarını belime sardı.
"Rahatsın değil mi?" Kulağıma doğru fısıldadığında, "Evet." diyerek onu onayladım.
"Tekrar özür dilerim. Ben sana asla bilerek zarar vermem. Ben o piç herif değilim." Kimden bahsettiği apaçık ortadaydı. Babam olacak kişiden bahsediyordu.
"Önemli değil." fısıldadığımda cevap gelmedi. Sanırım uyumuştu. Boynuma değen düzenli nefes alış-verişi de buna kanıttı.