Hayiiii. Nabersiniz ponçikler? Multide Yeşim var. Tombikpandam sayesinde 😘 Yalnız kızın beti benzi biraz atmış 😂 O yüzden siz onu birazcıkın daha doğal düşünün. İçimdeki Mutluluk adlı hikayeme göz atın lütfen bakan okurlarım pişman kalmadı. İyi okumalar!
"Ayh." diyip başımı ovdum. "Şişti mi?"
"Hem de ne biçim abi. Sanki tomurcuklanarak bölünüyorsun aq."
"Hayır." Aldığım yanıtlar karşısında tek kaşım otomatik olarak kalktı.
"Hanginiz yalan söylüyor?" diyip bir Mehmet'e bir de Serkan'a baktım. İkisi de birbirini gösterdi.
Telefonumu cebimden çıkardım ve alnıma tuttum. Telefon elimden hayvan gibi çekilmeden önce, alnımın bayağı bir şiştiğini gördüm.
"Hay amk.." fısıldayıp elimi şiş yere bastırdım, sonra acı içerisinde inledim.
"Nabıyon gülüüüm!" Mehmet bağırıp elimi çekti. Bu arada söylemeyi unutmayayım, Mehmet gay.
"Ya öf ya öf bir bu eksik ya ö---" Cümlemi tamamlayamamın ve gözlerimin kocaman açılmasının sebebi, aşağıdan gelen tam olarak bu sesti.
"Merhaba çocuklar ben geld---" Ve çığlık.
"Eyvah, annem." Selim dudağını ısırdığında, geriye kalan Berkcan, Mehmet, Serkan ve ben fısıldadık,
"Eyvah, annen."
-----
"Bu ne hal yani çocuklar anlamıyorum." dedi Özlem abla elindeki buzu alnıma tutarken. Yanlış anlamayın, alnım şiş diye azardan yırtamamıştım. Ama şöyle bir avantajım vardı, ben koltukta yatarak azar işitirken, onlar ayakta halı desenini izleye izleye azar işitiyordu. Buz tam sızlayan yere sert bir şekilde gelince suratımı buruşturup, inledim."Anne yavaş olsana.." diye bağırdı Selim.
"Sen sus Selim, sen sus!" diye bağırdı Özlem abla. Alt dudağımı ısırdım.
"Ya sen Asya, aralarında en aklı başında olan sensin kızım."
"Sen onu bir de bize sor valla Özlem sultan." diyen Mehmet'e gözlerimle alev saçtım.
"Kapa çeneni Mehmet!"
"Bakın çocuklar, bu size son uyarım, eğer bir daha tekrarlanırsa.." Özlem abla gözleriyle ayağındakı topuklu terlikleri gösterdi. Özlem abla hariç hepimiz gözlerimizi sımsıkı yumduk. Büyük ihtimalle, terlik şoovv.
----
Dayanamıyordum. Sanırım arayacaktım.Elim dokunmatik ekranda arama simgesine kaydı. Tam arayacağım sırada vazgeçtim ve sağ elimle kendime hafif bir tokat attım.
"Kızım, kendine gel. Altı üstü bir erkek, yani." Telefonu önüme koydum ve telefonla kesişmeye başladık. Dudağımı ısırdım ve telefonu hemen elime aldım.
Arayacaktım.
Sikerim gururunu. Meraktan ölüyordum işte.
Bir kez daha vazgeçmeden hemen arama simgesine dokundum ve telefonu kulağıma götürdüm.
Hadi Deniz gözlü, hadii.
Açan olmayınca telefona bakıp derin bir nefes verdim.
Sanırım tekrar arayacaktım.
Aynen öyle.
Zaten bir kere rezil olduk, onu merak ettiğimizi gösterdik değil mi?
Evet.
E o zaman?
Bence kendimle konuşmayı kesip, tekrar arama simgesine basmalıydım.
Ben düşünene kadar kilitlenen ekran kilidini ve şifresini açtım. Selim.
Ekranda gözüken adına bir kez daha bastım ve kulağıma götürüp, ciğerlerimi temiz havayla doldurdum.
Bir okyanus gibi beni boğuyordu.
İkinci 'dıt'tan sonra açıldığında hemen, "Deniz?" dedim.
"Aa, merhaba, ben Pelin. Deniz şu anda duş alıyor. Bir problem mi olmuştu?" dediğinde yutkundum.
"A-anlıyorum. Sizden bir şey rica edebilir miyim?"
"Tabii."
"Rehberdeki son aramalardan bu ikisini silin, beni onun telefonundan silip engelleyin ve Deniz'e bir şeyden bahsetmeyin." diyip yavaşça yutkundum ve dolu gözlerimi tavana diktim.
"Ah, tabi." Arkadan gelen "Ben doyamadım. Bir kez daha istiyorum seni." diyen Deniz'in sesini duyunca hemen telefonu kapattım.
Demek yine gitmişti o kadınların koynuna. Buruk bir şekilde gülümsedim.