27

9.6K 473 168
                                    

Selam Selocanlar👋 Selim severlere Selocanlar, Deniz severlere Denocanlar diyorum çünkü büyük ihtimal destekleyenler ikiye ayrılacaktır. Bu arada bazı kişiler Asya'yı değiştirmemi istedi. Ben de az sonra aşağı koyacağım kız yaptım. Artık kesinlikle o. Eğer isterseniz başka biri olarak hayal edebilirsiniz. İthaf isteyenler yorum yapabilir. İstemeyenler de yapabilir sjsbishsj. İyi okumalar!

NOT: İÇİMDEKİ MUTLULUK ADLI KİTABIMA BAKIN LÜTFEN.

NOTNOT: BOL BOL YORUM YAPIN LÜTFEN.

Bu arada aşağıdaki Asya 👇

Bu arada aşağıdaki Asya 👇

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gitmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Gitmişti. Arya da yoktu. Deniz de gitmişti.

Ayağa kalkıp yırtık tişörtünü aramaya başladım ve yatağımın altında bulduğumda zafer kazanmışçasına güldüm. Hemen üstümü değiştikten sonra çantamı sırtıma taktım ve aşağı indim. Arya'yı artık babam olacak kişi bırakıyordu okula ve bu sorumluluk benden kalkmıştı. Gerçi severek yaptığım bir işti.

Canım bir şey yemek istemiyordu. Telefonumu arka cebime tıkıştırıp, Vans'ları geçirdim ve çıktım. Şu alçıdan ne zaman kurtulacaktım bilmiyordum ve sıkılmıştım artık.

Sokakta beni bekleyen bizimkileri görünce yanlarına gittim.

"Günaydın." dediğimde hepsi günaydın dedi. Okula doğru yürümeye başladık.

Hiç kimseden 'çıt' çıkmıyordu. Sebebi büyük ihtimalle dünkü kavgaydı.

Okula gelene kadar hiç konuşmadık. Berkcan, Yeşim ile mesajlaşıyor, Serkan, Selim'e kız ayarlamaya çalışıyor ve Selim şiddetle reddediyor, Mehmet ise kulaklığını takmış müzik dinliyordu. Ben de boş boş etrafa bakıyordum.

Okula gelince karşımızda sırıtan Yeşim'i görünce gözlerimi devirdim ve son sürat bizimkileri geçtim. Hani kızı ayarlamıştık iyi hoş ama, o kadar da değildi. Kusura bakmasınlar. Huyum bu, ne yapabilirim ki? Sevdiğim insanları ölesiye kıskanmak gibi bir huyum vardı. Ben sevdim, ben seviyorum, en çok ben sevdim çünkü.

"Asya." Arkamı dönüp Ömer'e baktım. "Efendim Ömer?" Parmağıyla müzik sınıfını gösterdi. "Orda, seni bekliyor." dediğinde gülümsedim ve çantamı çıkardım.

"Sınıfa götürebilir misin?" dediğimde başını salladı ve çantamı omzuna takıp gitti.

Koşarak müzik sınıfına gittim ve kapıyı açtım. Kapıyı açar açmaz kapının kapanması ve sırtımın kapıya yaslanması bir oldu.

"Daha fazla dayanamayacağım." diyip bana sarıldı. Gözleri, gözleri sanki kıpkırmızıydı. Ağlamış mıydı?

Ben de ellerimi beline doladım. "Ne oldu?" diye sordum. "Sorma, soru sorma. Sadece sarıl." Çok merak ediyordum. Onun gibi bir adamı ne bu hale getirebilirdi ki?

Biraz daha sarıldıktan sonra kollarımı belinden çekip, ellerimi yüzüne yerleştirdim. "Bana anlatabilirsin." diye fısıldadım. "Anlatmak istemiyorum. Sadece kokunu içime çekmek istiyorum." diye fısıldadı. Burnunun ucu kızarmıştı.

"Eğer anlatırsan rahatlarsın. Hem, bilmek benim de hakkım." diye mırıldandım. "İstemiyorum Asya, zorlama." dedi boğuk sesiyle.

"Bana güvenmiyor musun?" diye sordum. Ofladı ve benden çekildi. "Tamam Asya. İstemiyorum bir şey." diyip kapıyı çarparak gitti. Derin bir nefes verdim ve ahşap kapıya bir tekme geçirdim. Ardından kapıyı açtım, çıkacakken koridordakilerin bana baktığını gördüm.

"Ne bakıyorsunuz?!" Hepsi delirmişim gibi bana bakarken tekrar bağırdım. "Ne bakıyorsunuz ha?! Ne?!" Bağırıp duvara bir tepik attığım sırada bir çift kol beni kavradı. Bu kokuyu nerde olsam tanırdım. Selim..

Çocukların bakışları dağıtmak için bağırışları eşliğinde elimi saçlarıma daldırdım. Selim, şu anda sakinleşmem için beni sımsıkı tutuyordu. Biliyordu, bu her zaman işe yaradı çünkü.

Bir elini çekip, saçlarımı okşamaya başladığında kendimi bıraktım. Hemen yakalayıp, duvarın dibine oturtturdu ve yanıma oturup, saçlarımı okşamaya başladı. Başımı boyun girintisine gömüp öylece durdum. Durdum ve yine durdum. Nöbetçi hocalar gelip bir yardıma ihtiyacımız olup olmadığını sorunca, Selim sessizce onları göndermişti. Aniden aklıma gelen fikirle ayağa kalktım. Gözlerimi açmakta zorlanıyordum resmen.

"Hadi, hadi! Siz de gitsenize! Siz de vurun bir tekme! Hadi! Hazırım! Bekliyorum!" bağırıp kollarımı iki yana açtım.

"Asya--"

"Sus, sus lütfen sus. Hadi gidin. Gidin Yeşim'in yanına. Üç gündür alıştım. Hadisenize!" bağırıp Berkcan ve Serkan'ı ittirdim. Ardından onları orda bırakıp, koşarak okuldan çıktım.

"Asya, nereye?" Arkamdan bağıran öğretmenleri filan umursamadan koşuyordum. Ağladığımı ise yeni fark etmiştim, yüzüme değen hafif rüzgar sayesinde.

Koştum, koştum ve koştum.

Geldiğim yeri görünce dudaklarımı yaladım. Kurumuştu.

"Anne." fısıldayıp, mezarın taşını okşadım. "Anne." Gözümden düşen göz yaşları, yüzümden akıp, mezarın toprağına düşüyordu.

"Anne, nerelerdesin anne.. Sana ihtiyacım var. Sana çok ihtiyacım var anne." Mezarının toprağını avucumun içine alıp sıktım.

"Herkes beni bırakıyor yavaş yavaş anne, ne yapacağım, en ufak bir fikrim yok. Keşke sen yanımda olsaydın, sen bırakmazdın beni." fısıldayıp isminin yazdığı yere dokundum.

"Eskiden rüyalarıma gelirdin, artık gelmiyorsun, küstün mü bana anne? Rüyalarımda sarılırdık ya biz. Saçlarımı örerdin eskisi gibi. Ben artık Arya'nın saçlarını aynı şekilde örüyorum, biliyor musun? Eğer yukarıdan bir yerlerden bizi izliyorsan, biliyorsundur mutlaka."

"Seni çok özlüyorum anne, o doğum günümde, o son doğum günümde şişirdiğin balon var ya, halen duruyor odamda, içinde nefesin var."

"Bazen eski odanıza giriyorum, biliyorsundur belki, babam ayırdı odasını, senden sonra."

"Odana girip kıyafetlerine bakıyorum, fotoğraflarına bakıyorum ve başarılarına bakıyorum. Bakıp bakıp gururlanıyorum. Bazen tedavi ettiğin hastaların beni tanıyor, biliyor musun? Seni övüyorlar ve senin gibi bir annem olduğu için gurur duymamı söylüyorlar. Ben de zaten öyle yapıyorum."

"Biliyorum, buraya çok sık gelemiyorum annem. Ama cesaretim yok. Gelemiyorum." Göz yaşlarımı elimin tersiyle silip, mezarını okşamaya devam ettim.

"Bana küsmüyorsun değil mi? Her şeye cesareti olan minik Asya'nın buna cesareti yok anne.. Yok.. Yapamıyorum.."

"Seni çok özlüyorum anne. Rüyalarıma gel olur mu? Ben bundan sonra daha sık gelmeye çalışacağım. Cesaretimi toplayabilmeye çalışacağım." Ayağa kalktım ve göz yaşlarımı tekrar sildim.

"Seni çok seviyorum annem. İyi ki senin kızınım. Seninle gurur duyuyorum. Umarım sen de benimle duyuyorsundur."

"Gel buraya." fısıldayıp bana kollarını açan Selim'e sarıldım ve göz yaşlarımı serbest bıraktım.

Erkek FatmaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin