Kaşlarımı çattım.
"Ne oldu, kimden geldi mesaj?" diyen Selim'e omuzlarımı yukarı kaldırarak cevap verdim. "Bilmiyorum ki. Tebrikler yazmış."
"Gizli numaradan mı atmış?" diyen Serkan'a döndüm bu sefer de. "Yoo, gayet belli numara."
"E hadi arayalım o zaman Asya gülüm, öğreniriz." Yüzümü ekşittim.
"Aman Mehmet, ne gerek var?" diyip telefonu geri cebime tıkıştırdım.
"Ya Asyacan kaydet telefonuna, sonra gir Whatsapp'a bak profil fotoğrafına ya da ne bileyim adına." Gözlerimi devirdim. "Sağ ol Serkan hiç aklıma gelmedi."
"Versene sen telefonunu." diyen Selim'e cebimden telefonumu çıkarıp uzattım.
"Deniz bu." Kaşlarım istemsizce yukarı kalktı. "Ne?"
"Deniz işte bu."
"İyi de Selocan sen Deniz'in numarasını nereden biliyorsun?" diye sordu Serkan. Sanırım Selim numaraya bakar bakmaz anlamıştı.
"Boş ver sen orasını. Bu çocuk niye sana mesaj atıyor Asya?" Sinirlenmeye başlıyordu.
"Ya ne bileyim Selim.. Allah Allah."
"Aga, çocuk mesaj atmış Asya'ya. Hem numarası bile kayıtlı değil kızda baksana." diye araya girdi Mehmet. Hışımla telefonumu Selim'den aldım.
---------
"Yerleri sildin mi?" Avukata döndüm ve başımla onayladım. "İyi, yemek hazırla." Yumruklarımı sıktım, o da gitti. Yaklaşık bir buçuk saat sonra akşam yemeği hazırdı. Sofrayı iki kişilik kurdum ve Arya'nın odasına çıktım. Ders çalışıyordu. Gülümsedim. Avukat onu İstanbul'un prestijli kreşlerinden birini gönderiyordu. Bu yaşta okuma öğreniyorlardı. Arya'yı severdi.
"Ablacım yemek hazır."
"Tamam abla. Ben babama söylerim." dediğinde başını okşadım. O avukatın çalışma odasına giderken ben de kendi odama girdim. Ben avukatla birlikte yemezdim. Avukat yemeklerini Arya'yla birlikte yemek istediği için ikisi beraber yerdi. Ben de onlardan sonra bir şeyler atıştırırdım.
Avukat beni sevmezdi.
Bütün bu düşünceleri bir kenara bırakıp Naciye hocanın verdiği ödevleri yapmaya başladım.
-----
Selim'in babası hapisteydi. Annesiyle birlikte yaşıyorlardı. Melek gibi bir annesi vardır. Babası da Selim'i çok sever. Maddi yönden biraz sıkıntı çekiyorlardı, ta ki geçen sene Selim de çalışıp, annesine katkıda bulunmaya başlayana kadar. Anne oğul birbirlerini çok severler. Tek çocukları Selim.
Berkcan'ın annesi onu doğurduğunda terk etmişti. Bu yaşına kadar onu babası büyütmüştü. Durumları pek iyi değildi. Babası pazarda sebze, meyve satardı. Berkcan da her boş bulduğu fırsatta babasına yardıma giderdi ama babası, onun gençliğini yaşamasını istiyordu. En sonunda bir anlaşma yoluna varmışlardı kendi aralarında. Baba oğul gül gibi yaşayıp gidiyorlardı.
Mehmet'in annesi de babası da oğullarını çok severdi. Kendinden büyük iki tane kız kardeşi vardı. Maddi yönden üç sene önceye kadar sıkıntı çekiyorlardı. Ama artık hem annesi hem de babası çalışıyordu.
Serkan aramızda en şanslısıydı galiba. Annesi de babası da Serkan'ı çok sever. Dokuz yaşında bir tane erkek kardeşi var. Maddi yönden sıkıntı çekmiyorlar. Zengin züppelerle orta okulda anlaşamadığı için lisede devlet okuluna geçmiş.
Ben... Anlatırım size ileride ya... Boş verin beni.
Biz beşimiz lise birde tanıştık, dört senedir ayrılmadık.