Selağağağağağammlarrr çilekli milkshaeler! Hikaye iyice değişmeye başladı. Eğer bu gidișatı saçma bulmuyorsanız ve hikayenin gidişini beğeniyorsanız, lütfen bunu belirtin. Beğenmediğiniz yerler varsa onu da belirtebilirsiniz. Bu arada eğer aranızda futbolu seven varsa, veya Neymar seven varsa NEYMAR AND DOKTOR ve RING FINGER adlı kitaplarıma baksın lütfen, eğer sevmeyen var onlar da bakabilir, çünkü her zevke hitap edebilecek türden.
SORU1: Arkadaşlar hikayenin gidişi nasıl, saçmalamaya mi başladım? Lütfen bu pasaja yorum yaparak belirtin. BU ÇOK ÖNEMLİ. Ona göre hikayenin gidişini belirleyeceğim. (Bu soruyu, bu bölümü okuduktan sonra cevaplayın lütfen.)
İyi okumalar!
Şu anda resmen artık Deniz'le konuşmuyordum. Resmen.
Bizimkilere gelince, onlara söylememiştim, söyleseydim kesinlikle çok kötü şeyler olurdu.
Babam ise, bilirsiniz, umrumda bile olmamıştı.
Bazen cidden bunalıyordum, ölmek istiyordum, intihar etmek istiyordum.
Düşünüyordum da, eğer bana bir şey olsaydı, pek de bir şey olmazdı.
Sonuçta, hayatında bulunduğum sınırlı kişiler vardı.
Arya... Babam muhtemelen ona en iyi şekilde bakardı. O yüzden gözüm arkada olmazdı.
Bizimkiler... Onlar da birkaç gün ağlarlardı, belki aralarından intihar etmeye kalkışan da olabilirdi, bilmiyorum, ama elbet onlar da bir gün unuturlardı, sevgililerini rahat rahat yanlarına getirebilirlerdi..
Deniz... Hayatında pek bir etki ettiğimi sanmıyorum... Ölsem üzülmek yerine sevinirdi muhtemelen. Ama Deniz'e bir şey olsaydı, ben ne yapardım bilmiyordum...
Resmen bana tokat atmıştı. Resmen.
Benim bu tokadın hesabını Deniz'e sormam lazımdı. Kesinlikle.
Şu anda tek başıma sahil kenarına gelmiştim. Buradan önce hesap sormak Deniz'in çatı katına gitmiştim ama kimse yoktu, zili çalmıștım ve açan olmamıştı. Masmavi denize son bir kez daha baktım ve oturduğum kum taneciklerinin üzerinden kalktım. Bu tokadın hesabını, gerekirse evlerini, o lüks evlerini başlarına yıkarak soracaktım.
Koşarak bulduğum ilk taksiye bindim ve aklımda kaldığı kadar adresi söyledim.
Gerçekten bana bir şey olsaydı, kimin umrunda olurdu ki?
Birilerinin hayatında o kadar büyük bir rolüm var mıydı acaba?
Bence yoktu... Eninde sonunda unutulacaktım sonuçta.. Eninde sonunda hepimiz de unutulacaktık sonuçta... Öyle değil mi? Herkes istediği kadar inkar etsin, eninde sonunda hepimiz de unutulacaktık.
"Abla geldik." Derin düşüncelerden ayrılıp, taksiciye parasını verdim ve indim. Taksi hızla uzaklaşırken, koca eve baktım.
Güvenlik görevlisi yoktu. Kaşlarımı yukarı kaldırıp, bahçeye girdim.
Etrafta ne bir güvenlik görevlisi, ne bir koruma, ne de bir yaşam belirtisi vardı. Sanki burayı terk etmişler gibi görünüyordu.
Sessiz adımlarla ilerledim ve evin kapısının önünde durup bağırdım.
"Deniz piçi! Nerdesin!?" Bağırıp kapıya bir tepik attım. Ardından defalarca kapıyı çaldım.
"Sana söylüyorum pislik herif! Bana attığın tokadın hesabını sormaya geldim!" Boğazım yırtılırcasına bağırdım, gözlerim dolmuştu.
"Babama benzemeye başladın! O da bana vuruyor!" Gözümden düşen yaşı sildim.
"Hani beni koruyacaktın ha!? Hani!? Keşke bu tokadı babamdan yeseydim ulan, keşke!" Bağırıp zillerine daha çok bastım ve kapıyı yumrukladım.
"Şerefsiz, çatı katında yoktun! Benden saklanabileceğini mi sanıyorsun göt herif!?" Bağırıp gözyaşlarımı sildim.
"Amk oğlu! Aç şu kapıyı! Başka bir evin daha mı var lan!?"
Aniden kapı açılınca gözlerimi büyüttüm.
"Geç içeri geç geç geç!" Önümde silahıyla bana bağıran siyah takım elbiseli adama kaşlarımı çattım.
"Sen kim oluyorsun be, sen kimsin bana geç içeri diye emir veriyorsun!?" Bağırıp yumruğumu adama yönelttiğim sırada bir başka siyah takım elbiseli adam arkamdan ellerimi doladı. İnledim ve kollarımı çekmeye çalıştım. Beni içeri soktular ve kapıyı kapattılar.
"Deniz piçi! Bu da mı senin oyunun lan!? Bak valla bir mahalle adamı toplarım buraya, senin bu korumalarını sikerle----" Sözümü kesen ve ağzımı açık bırakan şey, sandalyede elleri, ayakları ve ağızları bağlı, Kunt ailesiydi.
"Lan, ne oluyor lan burda!?" Bağırıp kaşlarımı çattığımda Deniz bana 'Asya senin burda ne işin var?' dercesine bakıyordu.
"Bi sus be kızım! Geçireceğim şu silahı şimdi kafana!" Kollarımı adamdan kurtarmaya çalışırken bağırdım.
"Sen kimin başına silah geçiriyorsun şerefsiz gebertirim seni bak sizi de siker bizim mahalle ona göre ayağınızı denk alı---" Sesimi kesen şey, başıma inen silah -ın arka kısmı- ve yere yapışmamdı.