3. Bölüm

63.6K 2.7K 77
                                    

Merhabalar ^_^

Sonunda yeni bölümü yazıp sizlerle buluşturdum. Okurken de fark edeceksiniz bu bölüm oldukça hüzünlü  ve duygu aktarımlı bir bölüm oldu. Karakterlerin acılarını, duygularını iyi bir şekilde yansıtmak için çok uğraştım. Umarım fazlasıyla emek verdiğim bu bölümü yansıttığım duyguları hissederek okursunuz. 

Bu arada ikinci bölüme gelen yorumlar ve beğeniler için çok teşekkür ederim <3 Okunma sayısında düşüklük olsa da beğeni ve yorumlarda artış oldu. Bu bölümde daha çok aktifleşmenizi istiyorum. Buna değen bir bölüm oldu bence ;) Yorum ve votelerle hikayeyi canlandırın lütfen ^^

  Son olarak koyu yazılan şarkı sözü Selim Gülgören'in Yüreğim Ağır Yaralı şarkısından... Bölümü okurken dinleyebilirsiniz... Oldukça etki edeceğinden eminim :))  

Keyifli okumalar :)

3. Bölüm

Hissettiği yalnızlıkla yatağında cenin bir pozisyonda yatan Melek ruhu çekilmişçesine boşluğa bakıyordu. Genç kızın yüreği yanıyor, yandıkça hem canı hem de ruhu azap çekiyordu. İçindeki yangın öyle çok büyüktü ki yanan alevlerin bile canı yanıyordu. Nasıl yanmasın ki? Akan her gözyaşı, boğazında düğümlenen hıçkırıklar, içini saran hiçlik ve gözlerinin odaklandığı boşluk... Her biri genç kızı büyük bir girdaba sokarken o ise üzüntüsünün, kaybettiklerinin derdindeydi.

Hastaneden çıkalı ne kadar olduğunu bilemezken, içindeki acının gittikçe büyüdüğüne gün be gün şahit oluyordu. Şimdi ne yapacaktı? Bunu kendisine sık sık sorarken bu soruya vereceği cevap bir türlü dile gelmiyordu. Ya hayatına kaldığı yerden acılarıyla birlikte devam edecek ya da acısıyla her şeyden soyutlanıp, kendisini de an be an bitirecekti. İsyanı geleceğinin yangın sonrası oluşan küllerine dönecekti.

Genç kız akan gözyaşlarını elinin tersiyle silerken gözlerini sıkıca yumdu. Ağlamak istemiyor, gözyaşlarının tenini ısıtmasından rahatsız oluyordu. Aklına üşüşen gerçekler canını daha çok yakarken her şeyden kendisini soyutlamak istiyor ama bir türlü bunu gerçekleştiremiyordu. O acısını yaşarken hayat su misali akıp geçiyordu. Artık onunda akan suya dahil olması gerekiyordu. Yarımda olsa hayata devam etmek için önünde iki yol vardı ve o bu iki yoldan birini seçmek zorundaydı. Günlerdir kendisini boşluğun misafiri yapmışken artık bir yola adım atması gerekiyordu. Oysa seçim yapmak kendisine söylemek kadar hiç de kolay değildi. Her bir hücresini yakan acılarla seçim yapmak onun nefessiz kalmasına, kalbinin sıkışmasına sebep oluyordu. Adımlarını hiç sahip olamayacağı, en çok istediği canından olan parçalara hiç sahip olamayacağını bile bile atmak ise boğazında büyük bir yumrunun oluşmasına sebep oluyordu. Onun tek dileği yaşadığı kazayla sonsuza uğurlanmıştı. Şimdi kendisini bitik, harcanmış ve umutsuz hissediyordu. Kalbinin nefesini kesercesine sıkışması da bundandı.

Melek, rahatsız bir şekilde uyuşan bedenini hareket ettirmeye çalışırken artık yataktan çıkma vaktinin geldiğini hissetmişti. Yattıkça içindeki yangın etrafa sıçrıyor, acılarından doğan küllerin canını acıtmasına izin veriyordu. Sanki yeni yürümeye başlayan çocuk gibi ayak üstünde denge kurmaya çalışırken bitkin bir şekilde odasında bulunan banyoya doğru ilerledi. Saatin kaç olduğu bile bilmeden aklına dışarıya çıkmayı koymuştu. Onun öncesinde banyo yapmak kendisi için de bir başlangıcın işareti olacaktı.

Genç kız akan gözyaşları eşliğinde banyosunu yaparken akan her damlanın kalbini yaktığını hissediyordu. Acısı ulaşamayacağı derinliklere inerken ağlamasını engelleyemiyor, aklından hiç çıkmayan acı gerçek yüreğini parçalıyordu. Birkaç dakika öncesinde kendine söylediği sözleri anın büyüsünde unuturken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı. Sakinliğini kaybeden yaşlar fırtına misali genç kızın tenini ıslatırken Melek olduğu yere çömelerek kollarını da vücuduna sarmıştı. Artık onu tutacak hiçbir dal kalmamıştı. Tükenmişçesine, kendini tüketircesine ağlıyor, acısını yüreğiyle paylaşıyordu.

Meleğin AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin