BAŞLANGICIN SONU
Güneşli bir kış öğleni İstanbul'da Tarabya sahilinde bir bankta oturmuşlar, denize bakıyorlardı. Yüzlerindeki yorgun ama mutlu ifade, her ikisinde de o kadar belliydi ki.
" birazdan bizi aramaya başlarlar" dedi Kemal bakışını denizden ayırmayarak.
" birazdan gideriz" diyerek cevap verdi Faruk.
" sence dünyanın sonu gelecek mi?''
" iman ediyorsak tabiî ki Kemal"
" sen ne sorduğumu anladın"
Faruk denizden gelen rüzgârla, derin bir nefes çekti.
" bilmiyorum Kemal... Allah'tan başka kim bilebilir ki... Belki yarın... Belki de çoktan kıyamet koptu... Ama o güne kadar bana bahşedilen bu cennetin kıymetini bileceğim"
Kemal gülerek
" ama ne koşuşturmaydı dimi... bunları anlatsak"
" deli derler... İnsanlar o kadar kendileriyle meşguller ki etrafında olan bitenin farkında değiller"
" belki de kitap yazarım"
" kimse o kitabı basmaz Kemal... Boşuna uğraşma"
Sonra tekrar bir sessizlik oldu. Önlerinden geçen gemiler, uçan martılar.
" acaba nereye gittiler"
" Kemal... Bilsem de artık söylemem, çatla emi... Sen onu bırak seninki ile benim ki ne kadar dostmuşlar meğer"
" alışacağız Faruk... Bu yeni sapmaya... Neden bize ihtiyaç duydular ki, bu olanları bilen iki kişi kaldık"
" şahitlik için Kemal... Şahitlik için... Biz bu olanların şahidiyiz... Bazen Tanrı neden insanları yarattı diye düşünüyorum... Bu büyük güç, her şeyi yaratan... Sonra belki de iman edip şahitlik etmek içindir diyorum... Kim bilir... Yaşlılık işte... Neyse hadi kalk... Çıldırmadan bizimkiler gidelim"
" haklısın Faruk" dedi Kemal.
İkisi banktan kalkıp yürümeye başladılar.
" galiba bu Pazar pikniklerine alışmaya başlayacağım"
Gülümseyerek Kemal
" zor ama galiba bende"
Uzun yürüyüşün ardından konağın bahçe kapısına geldiler. Konaktan çıkan Kemal'in karısı meral, onları görüp
" hadi nerede kaldınız, arka bahçedeyiz" diyerek seslendi.
" tamam geliyoruz"
Faruk ile Kemal arka bahçeye girdiklerinde, uzun bir masa kurulmuştu. Bahçenin, Kemal'in hatırladığı o bakımsız halinden eser yoktu. Kemal yarı şaşkın ve mutlu masaya baktı.
" beyler gelsenize" diye yüksek sesle seslendi Murat.
Başköşede Murat yanında bir sandalye boş onun yanında Cemal, annesi Süreyya hanım oturuyordu. Karşılarında Faruk'un karısı Seda, Kemal'in kızı...
" Faruk gelsene, ne dikilip duruyorsun" dedi eşi. Onlarda gelip masaya oturdu.
" işte yemek de geldi" diyerek masaya yaklaşan Nergis'e baktı Faruk.
" hayrola Faruk acıktın galiba elimdeki tencereye dikkatlice bakıyorsun, o göbek daha ne kadar şişecek"
Faruk gülümsedi. Faruk Nergis'e uzun uzun baktı.
" e kardeşim, birkaç kadeh içeriz artık... Ne diyorsun Faruk, bak Kemal oyunbozanlık yok sen de içeceksin" dedi Cemal.
" içeriz Cemal, içeriz"
Nergis de Murat'ın yanına oturmuştu.
" hanım bu deli oğlan ne zaman gelecek" diye sordu Murat Nergis'e bakarak
" şimdi aradım taksideymiş. Yaklaşıyormuş... aha it an çomağını sakla demişler, geldi bizim deli oğlan"
" Herkese merhaba" diyerek masaya yaklaştı Mustafa
'' kimse rahatsız olmasın ben kuzenimin yanına otururum, ne haber Kemal"
" seni görmek güzel Mustafa"
Kemal, Faruk''un kulağına eğilip.
" keşke şimdi Atamer ile Yasemin de olsaydı" dedi.
Faruk gülümseyerek gökyüzüne baktı.
" belki bizi oradan seyrediyorlardır."
Mustafa da onlara eğilip
" hayrola Faruk göz yüzüne bakıyorsun
" hiç Mustafa hava ne güzel diye..."
" bak bak... Ama göremezsin... MARDUK GEZEGENİ ÇOK UZAKTA"
Faruk ile Kemal birbirlerine şaşkın bakıyorlardı.
SON

ŞİMDİ OKUDUĞUN
25 ( RA - MU )
Science FictionYÜZLEŞMEYE KORKANLARIN HAYATI KAOS'DUR... TEK ÇARE İSE KIYAM'DIR GERÇEK İLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MISINIZ.... SINIRLARI ZORLAMAYA..... KENDİNİZİ AKILLI VE ÖZGÜR MÜ ZANNEDİYORSUNUZ..... İNANDIKLARINIZI SORGULAMAYA HAZIR OLUN.... HİÇ BİR ŞEY ESKİSİ GİBİ...