Aşk denilen şey böyle bişeydi galiba. Bi insanın kokusunda sarhoş olmak, zamanı durdurmak istemek, iki kişilik bi dünya istemek.. bunlar sadece filmlerde olur zannediyordum. İnsan yaşamayınca bilmiyor. Bu zamana kadar zamanı sadece boş derslerde durdurmak istemiş biri olarak bu yaşadıklarımla yüzleşmem zor oluyor. Sabah saat 10 gibi uyandım. Yekta yanımda yoktu. Halbuki ben onun koynunda uyanmayı istemiştim. İşe gitmiştir. Herkes benim gibi boş değil. Gerçi benim yaptığımda pek yanlış değil hayatımın en güzel yıllarını çalışarak yemek istemiyordum. Pelin de evde yoktu . Yine bütün gün boştaydım. Anne ve babamdan ayrı kaldığım için zorlanmıyordum arada bi arıyolardı. Ben zaten çocukluğumdan beri ailesine düşkün biri olmadım. O yüzden burada böyle yalnız takılmak pek zoruma gitmiyordu. Yekta yla aramdaki neyse kendimi frenlemeliydim. Hayatımda Erdem gibi bi gerçek vardı. Hemde Erdem olmasa bile Yekta nın tercihi kızlardan yana olurdu. Telefonuma gelen mesajla irkildim. Öyle dalıp gitmişim düşüncelere.
"Bizim motor firmasının oraya gel adresi atıcam gelceksen. "
Yekta bunları yazmıştı. Bana. Yanlış okumuyordum. O kadar mutlu olmuştumki biraz önce yok aramızda bişe olamaz yok kızları sever diye düşünürken şimdi kendimi kıyafet seçer şekilde buldum. Hemen giydim yine şortumu tişörtümü. Nasıl mutluyum bi görün. Parfümler saçlarıma bi şekil verme çabalaro falan. Kendimi ilkokul veda balosuna giderken kafalarına sim döken tipler gibi hissediyordum. Yok şu kokuyu sever, yok şu kokuyu sevmez diye diye aynı tişörte 4-5 tane parfüm sıktım. Ben hazırlanma telaşıyla Yekta ya adresi at demeyi unutmuşum. Beni arıyordu. Herhalde gelmiceğimi falan düşündü yavru cağızım.
-Geleceksin değil mi?
-Ya bilmiyorum bugün bazı işlerim vardı.
Benden korkulur varya. Sanki bi saattir hazırlanan ben değilim. Eee yok öyle hemen bişeyler yapmak etmek. Kolay yetişmiyor bi Tutku Cömert.
-Hadi bak arkadaşlarımla buluşacağız seni onlarla tanıştıracağım.
Yani ilk buluşacağımızı sandığımda Buse denilen kızın kardeşi beni becermek istediğini üstü kapalı söylemişti. Tam bi faciaydı fakat dün gece birlikte uyumamızdan sonra herhalde bu beni sevgilisi falanmı sanıyor diye düşünüyor kafayı yiyecek gibi oluyordum. Arkadaşlarıyla tanıştırmalar falan. Yok yok bu beni kesin sevgilim diye tanıtcak arkadaşlarına.
-Tamam ya bende işlerimi akşam hallederim. Adresi at.
-Oley be. Bu arada ne işin var senin?
Soruyu cevaplamadan telefonu suratına kapattım. Hala aynada kendime ne taksam ne soksam diye düşünüyordum. Pelin in zımbalı küpelerinden birini aldım. Malum kulağımı deldirmediğim için. Zımbalı küpe takabiliyorum. Mavi tişört yeşil şort koyu kırmızı ayakkabılar. Kendimi renkler aleminden fışkıran sperm tanesi gibi gördüm aynada.
******
Yekta nın attığı adrese geldim. Böyle kocaman bi motor sergisi gibi içerisi. Dışarıda beklediğimi mesaj attım. Acaba arkadaşları nasıl insanlardı. Yada arkadaşlarıyla tanışıp her ne bok yiyeceksek sonrasında bişeyler yaparmıydık? Dün gece olduğu gibi koynunda mı uyurdum? Of ya lütfen bu mutluluk hiç bozulmasın lütfen ya. Gerçi daha ortada mutlu olacak bişe yok. Tabi ben böyle saf saf etrafa bakarak düşünürken bi yandanda içeri doğru bakıyordum. Dışarıda çok az sayıda motor duruyordu. Motorların hepsi içeride olmalıyda. Zaten kalabalık bi cadde üzerindeydim. Üç dört katlı kocaman bi binaydı. Havada bi yandan terletiyor bi yandan esiyor. Neyseki tedbirliydim. O kadar parfüm sıkmıştımki herhalde doksan dakika maç oynasam yine ter kokmam. Yekta da beni pek bekletmeden gözüktü. Fakat bi mutsuz duruyordu. Herhalde bişey olmuştu. Üzerinde gri bi takım elbise vardı. Uzun boylu ve esmer olduğundan tam bir porno starıydı. Ne zaman bi erkek beğensem onu hemen takım elbiseyle hayal ederim. Düşünün yani nasıl bi manyağım.
-Bu halin ne?
Onun için bu kadar özen göstermişim. Canımı dişime takmışım. Ona güzel görüneyim diye binbir şekile girmişim. Bana dediği cümleye bakar mısınız?
-Ne demek bu halin ne ya. Ne varmış halimde?
-Şortun yarısını evde unuttun herhalde gel altına doğru bişe alalım.
Onun beni kıskandığını düşündüm. Kısıtlanma düşüncesinden nefret ederim ama Yekta tarafından kısıtlanmaktan edemezdim. Aksine hoşuma bile gitti bu tavrı.
-Eve dönemem şu saatten sonra ya.
-Tamam gel şurada bi mağazaya girelim. Ben sana bişeyler alırım.
-Senin işin yok bitti mi?
-Evet bugün erkenciyim hadi konuşmada yürü hemen gidelim.
-Tamam ya tamam.
Yekta yla gözüme kestirdiğim bi mazaya girdik. Ben nerede renk var nerede şort var inadına bu nasıl dedim. Oda her defasında elimden şortu alıp yerine koydu. Bide böyle sinirlendiğini, kıskandığını belli eden kelimeler söylüyordu. Sinir olmuş gibi yapsamda içten içe gülüyor, mutlu oluyordum ama bide siz onun bana gösterdiklerini görün. Nerede siyah nerede koyu renkler varsa alıp alıp denettiriyor. Sonunda siyah düz bi pantolon ve düz siyah bi tişört alıp çıktık mağazadan. Tabi sabah hazırlığı falan derken havada hafiften kararmaya durmuştu. Kendimi bu kıyafetlerin içinde kötü hissetmiyordum. Çünkü beni başkalarının görmesini istemediği için bunu yapmıştı. Tabi ben aldığımız iki şeyide beğenmedim . Artık yola çıkma vaktiydi. Arabada giderken Yekta bana onunla dışarıda görüştüğümde doğru giyinmem gerektiğinden falan filan bahsetti. Bende "yav he he " deyip geçiştirdim.
-Şu küpeleride çıkarsan tam olacak. Hadi bak bunuda yap başka bişey istemeyeceğim senden.
Oflaya puflaya küpeleride çıkartıp arabanın torpidosuna attım. Hayır iki tane ufacık bişey zaten neyinden rahatsız oluyorsa.
-işte geldik.
Bi mahallenin orta yerinde arabayı durdurdu. Bildiğiniz o hepimizin çocukluğunun geçtiği deli gibi oyun oynadığımız mahalleydi işte. Hava artık kararmış sayılırdı. Yekta yla arabadan indik. Dedim bu galiba beni bi eve sokacak arkadaşları bu mahallede oturuyor falan diye. Fakat baktım mahallenin kuytu köşelerine girmeye başladık sormadan edemedim.
-Daha var galiba.
-Yooo bak geldik. Hemen şu evin arasında.
Yine sabır deyip yürüdüm. En sonunda böyle bi kaç tane tinerci tipli gencin oturduğu yere geldik. Yekta hepsine selam veriyordu. Ben ise hala olayın şokundayım. Arkadaşlarım derken bunları mı kastetmişti bana. Hayır küçük görmüyorum asla ama bunlar için mi beni kendince doğru olan kılığa büründürmüştü. Ortalarına bi ateş yakmış çocuklar. Hepsinin elinde gazeteye sarılı biralar. Fındık çekirdek falan var. En sonunda gençlerden biri bana seslendi.
-Selamün Aleyküm gardaşım gel buyur.
Yok ben almim desem ayıp olurdu. Yekta beni bırakmış kendini bi tenekenin üstüne koymuştu. Bende yavaşça yere çömdüm. Tabi bunlar başladı dertleşmeye hepsinin gönlündede biri var maşAllah. Bi dertli bi dertli sormayın. Fakat benim canımı alan nokta Yekta nında Buse den bahsediyor oluşuydu. Gözümün içine baka baka Buseden bahsediyordu. Ona olan aşkından ona duyduğu şeylerden falan. Bi yandan içiyor bi yandan anlatıyor. Ben ağlamamak için gözlerimi kaçırıyordum sürekli başka şeyler düşünmeye çalışıyordum. Fakat nafile. Yekta nın beni sevdiği kıskandığı falan yoktu arkadaşları beni yadırgamasın diye beni giydirmişti. Bi yerden sonra baktım bu salak sarhoş oluyor. Tabi kankalarıyla beraber sızmaya gelecek şekilde bayık bayık konuşuyorlar. Ağlamamak için kendimi o kadar sıkıyordumki tırnaklarımı avucumun içine içine batırıyordum. Kimin için ne yapmışım ben ya. Bu duruma düşmek için mi hazırlandım ben. Duygularımın amına koy diyemi bütün gün senin için bişeyler yaptım. Grup melankoli yavaş yavaş uyuyordu. Bana çok nadiren laf atıyorlardı. Bende tek kelime cevap verip susuyordum. En sonunda hepsi baktım sızdı. Yekta da içinde tabi.
Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Kendimi nasıl kötü hissediyordum. Buradan gitmek istiyordum. Yekta yerde serilmiş duruyordu. Bi yandan bişeyler mırıldanıyor tabi her zaman olduğu gibi. Yavaşça yanına yürüdüm. Ayaklarını iki yana açmış kendini betona bırakmış duruyordu öylece. Bütün sinirimle ve olağan kuvvetimle daşşaklarına geçirdim tekmeyi. Bu başladı hemen ah uh etmeye. Eliyle sikini tutmaya falan. Gebersin pislik. Yekta yı orada öylece bırakıp mahalleden çıkış yolunu zar zor buldum. Mahalleden çıktıktan sonra ne kadar yürüdüm hatırlamıyorum salya sümük ağlaya ağlaya taksi çevirdim kendime. Erdem in yanına gitmek istiyordum. Taksiciye yolu tarif etmeye başladım. Avucumun içi yara olmuştu kendimi sıkmaktan. Kendimi nasılda kandırmıştım bütün gün. Bide şu üstümdeki şeylere bak. Kimin için ya kimin için. Kendimi tokatlayasım vardı. Taksi yol aldıkça bende gözyaşlarımı durdurmaya çalışıyordum.
-Geldik kardeş.
Taksici bana bi tane peçete uzattı. Sümüklerimi silmem için herhalde. Bende ona teşekkür ettikten sonra parasını verip arabadan indim. Kendime çeki düzen verip mekana girdim. Erdem mekanda arkadaşlarıyla bi masada oturuyordu. Zaten hemen oda beni fark etti. Mekan kalabalıktı.
-Aşkım nereden çıktı bu süpriz.
-Ben.. ben sadece seni özledim.
Erdem elleriyle kafamın arkasından beni tutarak kendine çekti beklemediğim bi şekilde bütün mekanın önünde dudaklarımdan öpmeye başladı.
-Bende seni çok özledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hetero Sevgilim
RomanceKader kelimesine hayatımın hiçbir zaman diliminde inanmamıştım insanlar bir tercih yapar ve yaptıkları tercihin sonucunda ya ödüllendirilirlerdi ya da cezalandırılırlardı. Peki neden ben hep cezalandırılan taraftayım tanrım? Neden aldığım her kararı...