Yekta dan bir günde iki kez emin olmuştum. Emin olmaktan kastım şu değildi Yekta kesinlikle Buse yi tercih etmez ben varken yada Buse yle hayatında ben varken herhangi birşey yaşamaz. Emin olmaktan kast ettiğim şey onun için geçici bi heves olmadığımdı. Buse bütün gece ona yanaşmaya çalışsada Yekta bütün yaptığı herşeyde içimi rahatlatacak şekilde duruş sergilemişti. Ben ise bundan sonra ne yapmam gerektiğinin derdine düşmüştüm.Şuan Erdem den ayrılmak çok acımasızca bir fikir olurdu bu yüzden bu fikri bi kenara attım. Yekta dan ayrılmam zaten söz konusu olamazdı zira o zaman kendi ipimi çekmiş gibi hissederdim. Buse yle tanıştıktan sonra Yekta ya olan aşkımın yanında onu tamamen kendime ait yapma hırsım dahada artmıştı. İşin içinde aşk ihanet hırs ne ararsanız vardı. Yolun sonunu düşünmek istemiyorum çünkü böyle düşüncelere daldığımda hep kötü sonlar çıkıyor. Mutlu sonlara inanırım bilirimki insan isteyince herşeyi elde eder. Okuduğum kitaplar izlediğim filmler hep aşkın acısını ele almışlar bence aşk asla acı çekmekten ibaret değil. Eğer öyle olmuş olsaydı ben neden şuan mutluyum. Bütün şairler yanlış insanları sevmiş, yanlış insanlara değer vermiş benim aşkımdan şüphem yok. Yekta bana beni hep böyle sev dedi.. Aksi mümkün değildi zaten aşk insanı kontrolden çıkartıyorsa aşktır. konu Yekta ya duyduğum aşk olunca benden doruklarda aşk yaşayanının olduğuna inanasım gelmiyor onunla mutluluğuda en doruk noktada yaşadım, yaşarım. Acısınıda en doruk noktasında yaşadım, yaşarımda. Yekta yla bu zamana kadar hiç tam anlamıyla bir cinsel birliktelik yaşamamıştım. Aslında bakarsanız pekte şikayetçi olduğum söylenemez. İncir Reçeli filmini izlediğimde biraz masal alemi gibi gelmişti yaşanılan şey senaryodan başka bir bok değil derdim ama insan aşkı tam anlamıyla hissedince dokunmakta görmekte gerektiğinde etkisiz eleman olabiliyor. Yekta ya dokunamıyorum diye başkasına dokunmayı aklımın ucundan bile geçirmedim. Onun benim elimi tutması bütün insanlarla sevişmekten daha fazla tatmin ediyor beni. Büyü bozulmasın diye dua ettim Yekta nın belime sımsıkı sarılmış elinden tutarken.
*************
Sabah uyandığımda hava bayağı ışımıştı. Gözlerimi ovuşturup odanın içine baktım Yekta işe gitmişti anlaşılan. Saat dört sularına gelmişti az daha uyusam hava kararacakmış. Hala uykum var ölü gibiyim bir yanım tekrar uyumamı söylüyor ama yapamam çünkü saat yedi gibi hastaneye geçmem gerek. İnsan böyle fazla uyuyunca kendini mal gibi hissediyor birde zaten dünden gelen yorgunluk üzerime ölü toprağı atılmış gibi hissediyorum. Yataktan çıktığımda hala gözlerimi tam açamıyordum yada açmak istemiyordum , ışık yüzü görmek istemiyorum. Bir an önce hava kararsın çünkü yapılacak güzel şeylerin gidilecek güzel yerlerin yoksa güneş bunaltmaktan başka bir işe yaramıyor. Odadan çıkıp lavaboya girdim yüzümü soğuk suyla yıkadım. Havlu elimden banyodan dışarı adımımı attımki..
-Bööööğğğğ
Yekta yı bir anda karşımda buldum bağırmasının etkisiyle doğal olarak korkup irkildim birazda bağırmış olabilirim.
-Yaaa öküz.. Ödümü kopardın.
-Hahahha zaten amaç oydu.
-Zaten uykusuzum birde sen üstüme gelme ya. Gerçi iyi oldu korkutman bir ayıldım bir kendime geldim.
Yekta işi gereği mecbur takım elbise giyiyordu. Yoksa takım elbise giyecek biri değildi bence. Daha çok sıkıcı siyah tişörtler ve siyah sıkıcı pantolonlar giyiyordu. Neyse ki işi sayesinde onu yakışıklı görebiliyorum.
-Sen niye işe gitmedin?
-Uyanamadım bende bakma giyindim ama sonra off sokarım işine dedim sevgilimle güzel bir gün geçiririm aradım izin günü yaptım bugünü.
-Ya Yekta doğru konuşsana.. Hem sen bugünü unut. Şurada üç saat sonra hastaneye gidicem ben.
-Ama günümüz?
Yekta yla bütün günü geçirmek güzel ve mutlu edici bir fikir gibi görünsede şuan mutlu olmaktan çok Erdem i düşünmeliydim.
-Off tamam arkadaşının yanına gidersin hem sen dedin annesi uyanmamış gitceksinde ne olcak senden başka arkadaşımı yokmuş.
-Sen ne kadar sığırsın ya ne demek başka arkadaşımı yok. Biraz empati kur.
-Ama bugün izin günüm.. Haftada bi güncük ya birlikte geçirelim ne oluyyy.
Yekta böyle çocuk taklidi yapınca istemsizce güldüm. Baklavalarına hafifçe vurup yüzümü ekşittim.
-Bilemedimki ben şimdi...
-Haydi aşkım ne olur kırma beni bak bir güncük sadece bir gün yarında arkadaşınla olursun bütün gün.
Yekta ısrar ettikçe tamam kabul deme isteğim çoğalıyordu çünkü o hastaneden nefret ediyordum ama Erdem i düşününce orada olmam gerektiğinide biliyordum.
-Yekta bak kabul ediyorum ama yarın kesinlikle hastanede olacağım almaya falan gelirsen seni boğarım.
Yekta olumlu cevabı alınca beni kucağına alıp döndürmeye başladı.
-Laylaylaylaylay ooooo Fenerbahçe!!!
-Fenerbahçe mi? Fenerbahçe ne alaka ya?
Yekta gülüyordu kucağından indirip mahcup bir yüz ifadesiyle saçının arkasına götürdü elini.
-Ne bilim öyle mutlu olunca..
-Sana günde kaç kez öküz demem lazım? Böyle taksit taksit demek zor oluyorda.
Yekta iki parmağının arasına burnumu kıstırdı. İkimizde gülmeye başlamıştık
-Çok biliyorsun sen bak sen ufaklığıma peki benim sana doymam için kaç hayat bitirmem gerekiyor sen bunu söyle?
Yüzümü ekşittim.
-Bu ne biçim soru ya.
-İşte o soru değil iltifattı yavru öküzüm benim
Yekta tekrar gülmeye başlamıştı ancak ben kendimi sersem gibi hissediyordum. Karnını elimle çimdikledim.
-Bana bak benimle dalga geçme yoksa bugünü benimle değil sıkıcı eks aşkınla geçirirsin.! Hem ne yapıyoruz bugün bir karar verdin mi?
-Balık tutmaya gideriz olmaz mı?
*********
Yekta yla birlikte bütün emekli amcalarında toplanmış olduğu denizin kıyısında oturduk salak gibi balık gelmesini bekliyoruz oltamıza. Aslında aramızda çok komik dialoglar geçsede ona evdeki kadar içten ve rahat dokunamıyordum. İnsanlardan korktuğumdan falan değil başımızın belaya girmesini istemediğimden. Hem Yekta nın balık tutarken sohbet ettiği adamlar vardı belliki tanıdığı insanlardı. Bazen şöyle durup insanların kendine öz eleştiri yapması lazım ben bu LGBT bireylerini sevmiyorum hatta nefret ediyorum hatta ölseler dünya pislikten arındı diyecek kadar has bir yavşağım ama neden nefret ediyorum? Neden yani? Bana ne zararları var? İki erkeğin yada iki kızın birbirini sevmesi neden itici? Neyden miden bulanıyor?(Çünkü senin midende beyninde kalbinde kendinden olmayanı anlayacak kadar temiz değil) Kalbi pislikten görünmeyecek kadar kararmış bencil insanlara laf anlatmak zor iş.. En acısıda kalplerinin pisliği ağzına yüzüne eline gözüne vurmuş insanlar yüzünden masum aslan parçası oğulların, yada kız çocuklarının sırf bu... Neyse ağzımı bozmayacağım. Bu kişiliksizlerin ettiği hakaretler yüzünden canlarına kıydıkları haberini almak. (bunlardan insan diye bahsetmek bana acı veriyor ama maalesef burada hakaret ederek onlara kendileri gibi cevap vermek istemiyorum aslında ağzımdan iyi küfür çıkar ama ne kadar etsem yine az... yine az. ) Ölen her kardeşimin haberini okurken.. kardeşim diyorum çünkü arkasında kimse olmadığı elinden kimse tutmadığı için intihara terk edilen her çocuk benim kardeşimdir. Gey olduğu lezbiyen olduğu transseksüel olduğu biseksüel olduğu için ailesinin attığı her çocuk benim kardeşimdir. Uzun lafın kısası siz hakaretin kendisine bürünmüş insanlar siz homofobikler daha kaç insanın ölmesi lazım? Daha kaç çocuğun 20 sine gelmeden büyümesi lazım? o çenenizi kalp kırmaktan hakaret etmekten sizi ilgilendirmeyen her konudan rahatsız olmaktan başka birşey için kullanın. Ben hakkımızı haklarımızı savunmaktan asla utanıp gocunup yorulmadım ama siz lütfen hakkınız ve haddiniz olmayan lafları sarf etmekten yorulun, utanın. Ben derin düşünceler denizinde boğulmuşken Yekta koluma dokundu. -İyi misin?
Değilim diye bağırmak istediğim her anda olduğu gibi yalan söyledim. Bugün onun tek izin günü morali bozulmasın diye yüzüme öylesine bi gülüş yerleştirdim.
-İyiyim birşeyim yok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hetero Sevgilim
RomanceKader kelimesine hayatımın hiçbir zaman diliminde inanmamıştım insanlar bir tercih yapar ve yaptıkları tercihin sonucunda ya ödüllendirilirlerdi ya da cezalandırılırlardı. Peki neden ben hep cezalandırılan taraftayım tanrım? Neden aldığım her kararı...