Kalbiniz sizi sevmeyeceğini düşündüğünüz birinde takılı kalırsa bilinki bir gün kavuşacağınızdan. Ben kendimden biliyorum. Yekta dan önce aşk nedir bilmiyordum ama elde edemeyeceğimi düşündüğüm, hoşlandığım herkesi avucumun içine aldım. Zengin,yakışıklı,kaslı hepsinin damarına girdim. Yekta yıda kimseye kaptırma gibi bi niyetim yok. Onunla ben "biz" olmanın en güzel haliydik. Sevdiğine sarılıp uyuyabilen ondan iltifatlar duyabilen onu öpüp koklayabilen kaç tane insan vardırki dünyada? Çok şanslıyım çok. Şans benden yanaydı. Kimse onu benden alamayacak kimse ona benim gibi sarılamayacaktı. Çünkü biliyordum ki o benimdi. Öküz möküz ama benim. Kalbimin sesini dinlediğim içindirki bu derece mutlu olabildim. Kafamı kurcalayan, beni rahatsız eden, vicdanımı sızlatan şeyler var.. Ne yazıkki şuan hiçbir rahatsızlığım için birşey yapmayı düşünmüyordum. Şuan sadece Yekta nın belime dolanmış ellerini hissetmek bu anın tadını çıkarta çıkarta uykuya dalmak istiyorum. Tabiki nerde o hayaller tam uykuya dalacağımki telefonun çalmasıyla titreyerek uyandım. Arayan kişi Pelin di. Yekta telefonun sesiyle hafif bi kımıldasada uyanmadı. Ellerini yavaşça üstümden atıp odadan çıktım. Aslında yüzüne kapatmak daha mantıklıydı ama Pelin bu açana kadar arar telefonu kapatsam Yekta lara gelirdi.
-Ne var Pelin saat gecenin kaçı olmuş niye arıyorsun.
-Kanka bi sus hay çenene başlıcam ya. Erdem in annesi beyin kanaması geçirdi hastanedeyiz. Çocuk çok kötü oldu ya.
Pelin in anlattıklarını büyük bi şokla dinledim. Zaten konu Erdem olunca uyku falan kalmadı.
-Pelin sen ne diyorsun? Emin misin?
-Mal mısın kanka hastanedeyiz diyorum.
Evden üstüme hırka falan almadan çıktım. Ayakkabımın bacıklarını hızla bağlamaya başladım. Ellerimin birbirine dolaşıyor hiç ayakkabı bağlamamış gibi panikliyor beceremiyordum.
-Nereye gidiyorsun?
Yekta uyanmış gözlerini ovuyordu kapının önünde.
-Soru sorma lütfen. Bi yere yetişmem lazım.
-Eve mi gidiyorsun.
Soru sorma diyorum Yekta ya hala soru soruyor.
-Hayır dışarı gidiyorum.
-Delirdin mi sen? Saat kaç olmuş gidemezsin. İzin vermiyorum eve geç.
Yekta kendini iyice anne babamın yerine koymaya başladı. Neyin izninden bahsediyor anlamadım. Ayakkabımı bağlayıp umursamaz bi ifadeyle Yekta ya baktım.
-İzin istemedim gidiyorum dedim.
Yekta yı takmadın merdivenleri iniyordum. İlk defa Yekta ya bu kadar net bi tavır göstermiştim. Hemen Pelin e geri döndüm telefonda bekliyordu.
-Kızım asıl sen mal mısın? Hastaneye giderken beni niye aramadınız.
-Kanka apar topar çıktım işte evden ben onu mu düşünüyorum. Sen nerdesin hem?
-Yekta lardaydım. Of Pelin ya hadi hemen konum at kapatıyorum.
Erdem in yanında olmam gerekirdi. Ailesi üzerine çok düşen biriydi. Onu hiçbir zaman babasının sözünden çıkarken görmemiştim. Annesini tanımıyordum ama Erdem gibi bir evlat yetiştiren anne eli öpülesi değilde nedir? Canım acımaya başladı. Kendimden bi kez daha nefret ettim. Ben Yekta Buse yle gezdi diye dünyanın sonu gelmiş zannederken Erdem annesinin beyin kanaması haberini almış. Ne kadar ufak şeylere üzülüyoruz. Fındık kabuğunu doldurmayacak sebepler için ne çok yıpratıyoruz kendimizi. Gözlerim Erdem i düşündükçe doluyor bi yandan kendi ailem aklıma geliyorlardı. Buraya geldiğim günden beri sürekli bana bişeye ihtiyacın var mı? Sıkıldın mı yavrum ordan? Paran bitti mi? Of anne durmadan arama of baba iyiyim. Böyle şeyler insanın başına gelince yada duyunca anne babasının kıymetini bi kere daha anlıyor insan. Annem..? Nasıldı acaba? Beni aradığında ona hiç sen nasılsın dememiştim. Saat bayağı geç olsada annemin sesini duymamın bana iyi geleceğinden emindim. Hemen annemi aradım. Oda telefon elindeymişki hemen açtı.
-Annecim.. Annecim nasılsın?
-İyiyim oğlum. Senin bişeyin mi var ne oldu? Oğlum benim neyin var konuşsana.
Annemin sesini duyunca ağlamaya başladım daha fazla tutamadım kendimi. Hayat gerçekten çok acımasız olabiliyor ve bir saniye sonra ne olabileceğini kestiremiyoruz. Bu gecenin nasıl geçmesini beklerken geldiğim durumu düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyordum.
-Anne ya.. Bi arkadaşımın annesi beyin kanaması geçirmiş burda. Panikledim bende sesini.. anne sesini duymak istedim..
-Oyyy oğlum iyiyim ben merak etme. Arkadaşının annesi için bol bol dua et. Benim dualarım sizinle hep.
-Annem bak iyisin değil mi gerçekten?
-İyiyim dedimya oğlum sen arkadaşının yanından ayrılma.
-Tamam annem görüşürüz.
-Görüşürüz oğlum haberdar etme beni durumdan merakta koyma.
Telefonu kapattığımda içimin Erdem e koşmak değil, uçmak kanat çırpmak istediğini fark ettim. Sokağa adımımı atmamla aceleyle taksi bakındım. Bu sırada Yekta beni aramaya başlamıştı. Açmak istemiyordum. Bi taksiye atlayıp hemen gitmek istiyordum. Telefon çaldı çaldı kapandı. Etrafıma bakıyordum yürüyor sağa sola gidiyordum. Saat geç diyemidir nedir geçen taksi yoktu. Yekta tekrar aramaya başlayınca sinirlerime hakim olamadım açtım.
-Ne var neee neeeee!!
-Lan geri zekalı beklede aşağıya iniyorum. Ben götürürüm nereye gidiyorsan.
Kabul etmekten başka çarem yoktu. Mahalleden değil taksi otostop çekebileceğim araba bile geçmiyordu. Mecbur kabul ettim. Yekta daha cevap vermeden apartmanın kapısında gözüktü ben ondan ilerde olduğumdan koşarak yanına vardım.
-Araba nerede?
-Önünde.
Kafam o kadar dağınıktıki gerçekten araba hemen apartmanın önündeydi ve fark edememiştim.
-Hadi hemen gidelim.
Arabaya atladım Yekta da bişey demeden sürmeye başladı. Telefona baktım Pelin adresi vermişti. Telefonu Yekta ya uzattım. Buradaki hastanelerden yada adreslerden yana çok sıkıntı çekiyordum.
-Hastanede ne işimiz var?
Yekta arabayı hızla kullanıyor bi yandanda bana sorular soruyordu.
-Pelin in bi arkadaşının annesi rahatsızlanmış.
-Sanane bundan Pelin orada değil mi?
-Bi öküzle sevgili olduğumu bana kurduğun her cümlede hatırlatmasan.
Yekta alnını eliyle sildi.
-Seni neden bu kadar ilgilendirdi merak ediyorum.
-Yekta insanım herhalde aynı ortamda bulunduğum biriydi. Bak tekrar ediyorum bu gece bana soru sorma. Gidene kadar ya bi sus artık!
Derin nefes alıyor kendime sakin olmam gerektiğini söylüyordum. Yekta yapabildiği kadar hız yapıyordu. Ben demeden beni hastaneye götürme fikri gerçekten incelikti. Öküz falan ama seviyorum onu . O bile Erdem i tanımadığı halde panik yapmıştı. Gerçi panik olmasının sebebi benim fevri davranışlarımda olabilir. Saçımın önüyle oynuyor tırnaklarımı birbirine sürtüyordum. Hastanenin önüne geldiğimizi anlamıştım pek uzak değildi ama bana yinede ölüm gibi gelmişti yol. Arabadan inmek için elimi arabanın kapısına götürdüm araba hala gidiyordu.
-Yekta dur ineceğim.
-La bi dur. Allah aşkına arabayı otoparka götürelim. Görmüyor musun? Hastane önüne park edilmez yazıyor.
-Duramam..
Yekta arabayı kenara doğru çekip durdurdu. Elimi eline alıp yanağımı okşadı.
-Bak böyle durumda arkadaşına güç olmalısın. Annesi ölmüş gibi davranarak onu sadece dahada üzersin. Bi sakin ol önce kendini toparla arkadaşının yanına böyle gitme. Geri yaslan.
Eliyle beni arabanın koltuğuna yasladı.
-Güçlü ol Tutku . Ona moral olman gerekli.
Elimi dahada sıktı. Haklıydı. Gerçekten kadın ölmüş gibi bi karamsarlığa girmiştim. Belki içeri girince iyi haberler alacaktım. Hem Erdem e destek olmalı hemde güçlü durmalıydım. Yekta nın elinden elimi alıp gözlerimi sildim.
-Güçlü olacağım. Bak şimdi iyiyim. Ben ineceğim sen eve gidiyorsun otopark falan yok.
-Ama..
-Aması falan yok. Ben bu gece buradayım zaten. Sende yarın mecburen işe gideceksin. Eve gidip uyuman lazım.
Yekta doğrudan gözlerime baktı.
-Beni herşeyden ama herşeyden haberdar edeceksin.
-Tamam söz artık gitmem lazım.
Arabadan tek hamlede indim. Hastane kapısının önünde Pelin sigara içiyordu mutsuz mutsuz. Koşarak yanına gittim.
-Erdem..Pelin o nerede?
-İkinci katta annesini ameliyata aldılar. Ameliyathanenin önünde bekliyor..
Pelininde çok ağladığı belliydi gözlerinden. Hastaneden içeri girdim hız kesmeden merdivenleri arıyordum. Özel bi hastanedeydim bu yüzden fazla kalabalık değildi. Tekerlikli sandalyeyle taşınan bir kaç yaşlı. Az sayıda sandalyelere oturan hasta yakınları ve dolaşan genç hemşireler vardı. Koridorun sonuna yürüyüp sola döndüm. Merdivenlerden koşarak çıktım. İkinci kata adımımı atmamla Erdem i gördüm... Sandalyeler dururken yere çökmüş sırtını duvara vermiş yüzünü dizlerinin arasına almış ağlıyordu.. içim cız etmişti. Ağlamayacağım diye söz vermiştim kendime ama dayanamadım.. Onu öyle görünce içim bin parçaya ayrıldı. Garip ve sahipsiz biri gibi duruyordu.. Onu hiç ama hiç böyle görmek istemezdim.. istemiyordumda. Korkak adımlarla yanına gittim. Kafasını kaldırmıyordu hıçkırık seslerini duyuyordum. Ben ne yapacaktım..? Karşısına çöküp omzuna dokundum.
-Ağlama lütfen. Bak ben buradayım.
Erdem sesimi duyunca kafasını kaldırdı. Hala ağlıyordu.. Gözlerinin içi kan çanağı gibi olmuş içini alamıyordu ağlamaktan.
-Bee.. ben.. ben onu.. onu kaybedemem.
Duraksayarak konuşuyordu.
-Kaybetmeyeceksin. Böyle konuşma. Bak ben hep seninleyim.
Erdem in yanına oturup sırtımı duvara verdim. Kafasını omuzuma yaslayıp ıslak yanaklarını okşadım.
-Seni.. çok.. ama.. çok seviyorum ben Tutku.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hetero Sevgilim
RomanceKader kelimesine hayatımın hiçbir zaman diliminde inanmamıştım insanlar bir tercih yapar ve yaptıkları tercihin sonucunda ya ödüllendirilirlerdi ya da cezalandırılırlardı. Peki neden ben hep cezalandırılan taraftayım tanrım? Neden aldığım her kararı...