Mesut tan şarjı alıp apartmana girdim. Ayaklarım merdivenin basamaklarını dövüyordu sanki yürürken. Lan gerizekalı zaten sevgili olduğunuzu biliyorum. Neyin yalanındasın. İnsanda biraz akıl olur. Bende mal gibi sana yetişmeye çalışıyorum. Yok ne yapar? yok yorulur mu? Beyefendi geceyi gece etmişte haber vermiyor. İnsan biraz düşünür ya biraz beni düşünür. Yekta nın kapısına gelir gelmez kapıyı yumruklamaya tekmelemeye başladım. Buda içerden bağrıyor. "ALOOO ne oluyor" ebenin amı oluyor ne olacak. Kapıyı açar açmaz boynuna daldım.
-O kızlaymışsın. Benim niye haberim yok.
Ellerimi sıka sıka boğazından kurtardı.
-Bi dur be bi dur.
Boğazına tırnağımı nasıl geçirdiysem kanıyordu. Yekta elini boğazına götürdü.
-Yaptığını beğendin mi?
Sanki durduk yere yaptım. Bilmiş bilmiş konuşuyor bide karşımda.
-Beğenmedim. Kafan hala yerinde.
Yekta elini duvara vurdu.
-OFFF!! OFFF!!
-Hiç oflama niye haber vermedin ya söylesene.
Yekta sinirlenmişti. Parmağını göğsüme bastıra bastıra konuşmaya başladı.
-Şu çenenden kurtulmak için tamam mı? Oldu mu? Bi sus bi sus. Kanser ettin beni.
Sinirim geçtikçe ağlayasım geliyor sesim titriyordu.
-Sen o kızı benden daha çok seviyorsun.
Yekta benim durulduğumu görünce kafamı göğsüne bastırdı.
-Sana kimseye ayırmadığımdan fazla vakit ayırıyorum.
"Yetmiyor" diye haykırmak istiyordum.. Daha fazlasını istemeye hakkım olmadığını bildiğimden susup sarıldım beline. Bi gün oda bende bi seçim yapmak zorunda kalacaktık. Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Eğer Buse yi seçerse ne hale düşerdim ben? Onu kaybedemezdim. Ne olursa olsun beni seçecekti, seçtirecektim.
-Bana daha sıkı sarıl.
Yekta kollarını dahada kenetledi. Ağladığım için burnum akmaya durmuştu. Yekta nın sıkıcı siyaj tişörtünün koluna bütün sümüğümü akıttım. Başta anlamadı. Sonra kendini geri çekip tişörte baktı. Gülmeye başladık. Gittikçe pisleşiyor ona benziyordum. Ruh hastası pisliğin tekiydik. Yaşasın pislik insanlar kahrolsun titizleeeerrrr!!
-Bana iki tişört borçlu oldun artık.
-Tişörtlerine içimden gelen renkler kattığım için bana teşekkür borcun var bence.
-Sen çok biliyorsun seni bücür seni.
Yekta beni böyle çocuk gibi sevince içim bi hoş oluyordu. Zira insana içindeki çocuğu hatırlatacak şeyler hep olmalı hayatında. Eski bi arkadaş, eski bi oyuncak, eski bi sokak, eski bi ev... İnsan büyüdükçe kirleniyor. Kazık yedikçe hissizleşiyor. Oysa içimizdeki çocuk bizi hep doğru yola götürür en temiz en saf olanına. Bi gün babam "Büyümek heves edilecek kadar güzel bi his değil" demişti. Haklıymış. Yekta avuçlarımı öptü. Elimden tutup beni koltuğa oturtturdu. Karşı karşıyaydık. Ellerimin içini parmaklarıyla okşuyor okşadıkça içim ürperiyordu. Kafamı eğdim yüzüne bakmak istiyor, cesaret edemiyordum. Parmaklarıyla çenemden tutup kaldırdı başımı. Sinirlerim çok bozuktu. Karşısında böyle güçsüz durmak istemiyordum her şeye ağlayan biri olmak istemiyordum gözünde.
-Bak Tutku adam akıllı konuşacağız.
Yekta cebinden sigara paketi çıkardı.
-İçme şunu ya.
Yekta gözlerime bakıyordu sigarasını yakarken, yine bişeyler anlatacaktı belliydi.
-Ciddi ol Tutku lütfen.
-Ciddiyim içme şunu.
Sigarasından bi fırt çekip sehpanın üstünde duran kül tablasına bıraktı. Sigra içmesini istemiyordum. Ona zarar veren herşeyden onu uzak tutmak istiyordum.
-Bak alınıyorsun, bana kızıyorsun beni seninmişim gibi benimsiyorsun.
Bunların ben farkındaydım zaten ama ondan duymak başka bi hazdı. Düşündüğüm kadar kör değilmiş.
-Bunları bilmen güzel Yekta ama ben bunları şuan niye konuşuyoruz anlamıyorum.
Elini elimin üstüne koydu.
-Ben..ben bi erkekle yani bilmiyorum Tutku rüya gibi. Ben normal bi erkeğim eminim bundan.
-Ben anormal miyim?
Sanki ben canavarım. Ne demek ben normal bi erkeğim ya. Homoseksüel olmak anormal bi durum değil. Hetero doğduğun için normal olmuyorsun.
-Anla işte yani senin gibi değilim.
-Senin gibi deme. Gey değilim de. Kendinide heteroyum diye normal sanma sapkınlıktada, çapkınlıktada elinize su dökemeyiz.
Yekta cevabımdan rahatsız olmuştu.
-Savunma modundan çık benimle konuşurken. Sürekli bi laf sokma gayretindesin.
-Bu gayret etmeyen halim.
-Bak yine.. Neyse konuyu dağıtmayalım. Böyle bi duruma gelebileceğime asla inanmazdım. Düşünmedim bile. Bi erkek ve ben.. Garip hissediyorum Tutku. Sana dokununca huzur buluyorum. Bu yaşıma kadar kimseye güvenmediğim kadar fazla güveniyorum sana.. Mesela Tutku yüzünü göğsüme bastırıp uyuyorsun ya işte ben o zaman bütün sıkıntılarımı unutuyorum. İşte aklımdasın çocuk gibi seninle didişmek istiyor canım.
Ellerim terlemeye başlamıştı.Sanki herkes ölü Yekta ve benden başka yaşayan yok gibiydi. Bunları içime içime söyledikçe kalbimin en güzel köşesine not ediyordum. Gözlerinden tutun kirpiklerine kadar her zerresini ezberlemeye çalışıyor, yüzüne bakmaya doyamıyordum.
-Bana ne yaptığını bilmiyorum Tutku. Bana ne yaşattığını bilmiyorum. Sana dokunurken bi erkeğe dokunuyormuş gibi değilim. Başka bişey var seni bana çeken. Depremde yıkılmış koca evlerin enkazında kalmış gibiyim. Senin enkazın bu. Yasaksın Tutku içimde bi taraf var bu enkazın sonu yok yol yakınken dön diyor...
Ayrılıcak diye korkuyordum. Gözlerim tekrar dolu dolu ona bakmaya başladım. Ağlamak yok diye kendime bağırıyordum.
-Ama içimde başka bi tarafta var ki Tutku işte o taraf bana diyorki yaşamak için gereken herşey sende mevcut. Enkazın en kuytu yeri.. denizin sonu.. cehennemin dibide olsa.
Dolan gözlerimi elimle sildim yaşlar dökülmeden.
-Yani Yekta?
-Bana zaman tanımanı istiyorum.. Şuan bi seçim yapmak istemiyorum. Yapamam Tutku..
Yekta nın sesi titremişti. Ağlamasını istemiyordum kesinlikle istemiyordum. Böyle güçsüz kalmak ona yakışmıyordu. İki yanağından sıkı sıkı öptüm onu. Kollarımın arasına aldım kafasını. Oda belime sarıldı.
-Sen git demeden gitmeye niyetim yok benim koca kafalı öküzüm 💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hetero Sevgilim
Roman d'amourKader kelimesine hayatımın hiçbir zaman diliminde inanmamıştım insanlar bir tercih yapar ve yaptıkları tercihin sonucunda ya ödüllendirilirlerdi ya da cezalandırılırlardı. Peki neden ben hep cezalandırılan taraftayım tanrım? Neden aldığım her kararı...