Sen Bari Yapma!

3.1K 136 18
                                    

Bütün gece bir sağa bir sola döndüm durdum. Aklımda sürekli "Erdem e ne diyeceğim ben?" sorusu vardı. Aslında ne diyeceğim belli nasıl diyeceğim sorun kendimi hiç hazır hissetmiyorum. Ya çok üzülürse.. Bu tahminin en düşük ihtimal olduğunu zannediyorum. Çünkü Erdem in beni severken nasıl sevdiğini ne dersem diyeyim hep sevdiğini gösterdiğini gurur yapmadığını biliyorum. Ancak günlerdir ne aradı ne de mesaj attı belliki bu sefer oda kafasında bitirdi. Acaba yanına hiç gitmesem mi? Ona kendimi hiç hatırlatmasam herşey burada bitse ne ben arasam ne o arasa.. Ama işte böyle olmuyor. Onu görme isteğim her saniye büyüyordu. Vicdanım beni rahat bırakacak gibi değil elim kolum bağlı burada böyle oturmaktansa en azından konuşup ortak bi karara varırız gerçi ayrılacağım belli o ne derse desin onu daha fazla peşimden sürüklemek istemiyorum.  Bu yüzden karşısına güçlü çıkmalıyım barışmak istediğinde hayır bitti diyebilecek kadar güçlü. Allah ım ne olur herşey biranda olsun bitsin oda beni anlayışla karşılasın. Vicdanımı sızlatacak şeyler söyleyip beni dahada kötü bir durumun içine sokmasın ne olur. Yanıma baktım Yekta uyuyordu. Ah salak işe geç kaldı zaten sürekli ya aksatıyor ya geç kalıyor kovulacağından şüpheleniyorum artık. Yarı açık uyuyan gözlerine baktım. Bi defa daha aşık oldum. Bi adamın uykusunda attığı bakışa bile aşık olunur mu? Olunuyormuş. Bu İstanbul u güzel yapan yaşanabilir kılan şeyde tam olarak bu adam değil mi zaten. Ah kirpiklerinden öptüğüm ah benim sol değil her yanım demek istiyorum sana, ah be adam ne güzel şey yanında olmak. Senden o kadar çok şey öğrendim ki bilemezsin bana neler kattığını. Mesela ben seni sevmeden önce sevilmeyi bilmiyordum. Sen bana hem sevmenin hemde sevilmenin güzelliğini kattın. Bende sana kendimi katıyorum sevgilim. Yarı açık gözlerinin anlamsızca baktığı yeri seveyim. Başını koyduğun yastığı uyandığında aklına ilk gelen şeyi seveyim. Ben olmasam bile.. İnan bilmeyi çok isterdim. Kalbinin en derin acısını.. Bana anlatmadıklarını.. Çocukluğunu.. Gördüğün rüyaları.. İçini bilmek isterdim kısaca için olmak isterim sevgilim. Sana kendinden bile yakın olmak. Onu izlerken  bu kadar çok şey düşünmek güzel. Peki ya giderse Buse yi seçerse? O kıza karşı boş olmadığının farkındayım ama farkında olduğum birşey daha varsa oda Yekta yı o kıza bırakmayacağım. Bunun için var gücümle savaşacağım. Sonunda ölüm olsa bile. Ben böyle Yekta ya dalmış derin düşüncelerde boğulurken gözlerini açtı.
-İşe geç kaldın bugünde günaydın.
-Bugün günlerden ne?
Ahh salak kafam ya bugün pazar Yekta nın izin günü.
-Unutmuşum.. Iıı bugün bir işin varmı?
Lütfen bir planı olsun diye dua ediyorum soruyu sorarken. Erdem in yanına hemen geçmek istiyorum çünkü.
-Sen büyüdünde aşkınla vakitmi geçirmek istersin be deliii.
Bunu derken kafamı köpek yavrusu gibi okşamıştı.
-Ya.. Evet ama işin varsa bugününü bana ayırmak zorunda değilsin alınmam.
Yekta yataktan kalktı boxerından sertleşmiş penisi 100 metre öteden fark ediliyordu.
-Ben izin günümü seninle geçirmeyeceğim ve sen bana trip atmayacaksın öyle mi?
-Ya ben herşeye trip atan biri miyim? Beni hiç tanıyamamışsın yazıklar olsun sanaaa.
-Daha geçen hafta ayakkabını bağlamadım diye iki saat peşinden koşturan sen değil miydin?
-Ya o başka bu başka hem bağlasan ne olurda yani alt tarafı iki düğüm atacaksın. 19 yaşında ve bağcık bağlamayı bilmiyor olabilirim ama bu demek değilki geri zekalıyım. Sadece başkalarına yaptıracağım işleri kendim yapmak istemediğimden süregelmiş bir durum. Ben tabi kendimi savunmak amaçlı Yekta nın iki kelimesine üç bin kelimelik cevap verirken oda dayanamayıp odadan çıktı. Off inşAllah bugün bi işi çıkarda yanımdan gider. Yoksa Erdem işi yarına kalacak. Allah kahretmesin ya. Hep mi beni bulur bütün talihsizlikler. Kendimi bu kadar Erdem le son kez konuşmaya hazırlamışken bugün bitirmeliydim bu işi. Yoksa yarın aynı cesareti gösterebileceğimi zannetmiyorum. Beş dakika yataktan çıkmadan Yekta nın odaya girmesini bekledim. Baktım gelmiyor hemen aklıma kötü kötü şeyler gelmeye başladı. Acaba Buse yle telefonda mı konuşuyor? Yada duş alma kararı aldıda suyun altındayken şofben elektrik mi kaçırdı. Ayy lütfen Buse yle konuşacağına elektrikler içinde boğulsun bi avuç suda. O kız bundan sonra Yekta nın yüzünü biraz zor görür. Yattığım yerde bütün apartmanı ayağa kaldıracak şekilde bağırdım.
-Yektaaaaaaağğğğğğğğ
Daha ikinci kez bağıramadan Yekta odaya girdi korkmuş sevgilim artık nasıl bağırdıysam.
-Olum sen manyak mısın? Ne diye bağrıyorsun aynı evin içindeyiz. Bende sana bişe oldu sandım.
Yekta nın suratındaki köpüklere baktım. Ayy yaşasın Buseyle falan konuştuğu yokmuş tıraş oluyormuş.
-Olum mu ne öküzsün ya. Hem insan söyler tıraş olacağım haberin olsun diye.
-Tuvalete giderkende izin almamı ister misin?
Öküze bak ya hem olum diyor hem laubali laubali konuşuyor.
-Hiç fena olmaz. Şu surata bak köpüğü ağzının içine kadar sıkmana gerek yoktu bi avucun yarısı dolsa yeter.
-Tutku kaç defa tıraş oldun hayatında iki tel kıl var suratında ettiğin laflara bak.
Gülerek karşılık verdim.
-Bazı şeyleri yaşamadanda öğrenebilirsin. Tıraş olmamam tıraş olan insan görmediğim anlamına gelmiyor.
Yekta kendinden emin bir şekilde odadan çıktı.
-Peşimden gel.
Dediğini yaptım. Banyoya girdi ve musluğun üzerine duran jileti bana uzattı.
-Göster bakalım yaşamadan nasıl öğrendiğini.
Elime jileti alana kadar herşey normaldi ama o jileti Yekta nın suratına yaklaştırınca bir heyecanlandım bir heyecanlandım sormayın. Ufak ufak elim titremeye başlamıştı. Ayy suratına falan dalacağım jiletle dik kafalılığım yüzünden sevdiğim adamı canından edeceğim. Temkinli bir şekilde jileti suratında gezdirdim. Ama hiç sakal gelmiyordu sadece köpük geliyordu. Ya bu ne saçma bişey.
-Ya bu jilet körelmiş. Benim bi hatam yok.
-Daha yeni açtım onu ben. Sen şuna yapamıyorum desene. Demekki öğrenmekle öğrendiğini zannetmek aynı şey değilmiş. Hadi sen odaya git.
Yekta elimden jileti aldı ve yüzüne hiç acımadan sakallarını çat çat kesmeye başladı. Ayy bende öyle bakıyorum nasıl kestiğine. Eee bu ne biçim jilet o kadar keskin şey insanın suratına değerde bir damla kan akmaz mı ya.
-Sakal kesmek sanattır.
-Sokol kosmok sonottor. Mıy mıy konuşacağına aynaya bak suratını keseceksin.
Yekta ya lafımı söyleyip banyodan çıktım. Gıcık ya insan hayatında jilet eline almamış birine yüzünü emanet eder mi? Aşkın gözü kördür derken insanların bunu kast etmiş olduklarına inanmıyorum. Hemde aşkın gözü kör falan değil bence aşık olan insanın gönül gözü açılıyor. İnsanın birini kalpten gelerek içi titereyerek sevmesi kalbi nefret dolu olan insanları nasıl gocundurmuşsa aşkın gözü kördür diye kuyuya bi taş atmışlar peşinden bin tane mal atlamış. Hazır Yekta içeride tıraş olurken Erdem i arayayım yoksa görünüşe bakılırsa bugün Yekta beni boş bırakmayacak. Uzun zamandır Erdem i aramadığım için içimi bir korku sardı. Elim numarasına gidip gidip geldi. Vaktim kısıtlıydı. O yüzden hemen karar vermeliydim ya aranacak ya aranmayacak. Kararsız kaldığım şey arayıp aramamak değil aslında o telefon açıldığında göreceğim tepkiden korkuyorum. Vakit varken aramam lazım dedim ve yumdum gözümü Erdem i aradım.
Çalıyor..Çalıyor..Çalıyor..Çalıyor.
Açan olmadı. Bende bidaha aradım ikinci seferdede açmayınca kendimi çok kötü hissettim. Benden vazgeçmiş olması değilde beni kötü biri olarak hatırlaması bana kendimi kötü hissettirmişti. Belkide görmemiştir. Belki hastanede olduğundan telefonu yanında değildir. Belkilerle yaşanmıyor.. Erdem i görme isteğim iki katına çıkmıştı. Hemen Pelin i aradım. Telefonu açması için herşeyimi verirdim ama oda açmadı. Allah ım kafayı yiyeceğim ne oluyor ya. Evin duvarları üstüme üstüme geliyordu. Hemen hastaneye gitmeliydim. Hemen şimdi.
                     -2 SAAT SONRA-
-Ya sen anlamıyor musun telefonlarımı bakmadı diyorum. Bi hastaneye gidelim ben bir görüneyim geleyim yanına sonra bütün gün birlikteyiz.
Yekta ya kendimi hastaneye bıraktırıyordum. Tabiki her işimizde olduğu gibi bundada yol boyunca tartışmamız bitmemişti.
-Sevgilim, bak miniğim,canım niye anlamıyorsun güzel bir dille açıklıyorum. Ben sana hastaneye gitme demiyorum ki ille bugün gitmek zorunda değilsin diyorum. Şimdi açmadılarsa bir saat sonra onlar seni geri ararlardı. Haftada bir günüm var onuda sana ayırdım şu yaptığına bak.
Öküze laf anlatmak deveye hendek atlatmaktan daha zor. O yüzden bir süre sustum hastaneye yaklaşınca dediği kelimelerde kırılacak ne çok yer olduğunu fark ettim.
-Sen bence benimle şuan bu arabanın içinde olduğuna şükür et. Daha düne kadar beni nasıl terk ettiğini, o söylediğin sözlerini, ayrılığımızın ilk günü Buse yi eve atışını ben bağrıma taş basıp seni kabul etmişim. Şikayetçi olduğun duruma bak ya.
Ay bunuda hiç anlamıyorum yani. Bulmaca gibi herif ne istediği belli değil ne dediği belli değil ne yaptığı belli değil. Aynı benim gibi.. Hastaneye gelince Yekta ya arkadaşımın benimle annesi hakkında konuşacak şeyleri olabileceğini,hastaneye gelirken yanımda kimseyi getirmememi söylediğini,psikolojik olarak kalabalık ortamlarda ve tanımadığı insanların yanında nefes alamadığından bahsettim. Tabiki bunların hepsi yalan. Amaç götümü sağlama almak. Birbirlerini öğrenmeleri benim sonum olur. Çünkü ikisininde öfke sorunu var. Danaya girer gibi girerler bana vallahi..Ayyy nerede psikopat var gider onu bulurum bende zaten. Hastane de değişen hiçbirşey yoktu. Hatta hastalar bile aynı desem yeridir. Erdem in annesinin katında olmama rağmen etrafımda dört gözle Erdem i arıyordum. Çoğu boş koridorlarda ufaklı gruplar halinde hasta yakınları vardı. Öyle böyle derken Erdem i görmüştüm. Annesinin kapısının önüne bir sandalye koymuş oracıkta uyuyakalmıştı. Ancak saçı sakalı birbirine girmiş kendini tamamen salmıştı. Üstündeki pijama takımını kim bilir kaç gündür değiştirmiyor.. Onu orada öyle görünce kalbimin tam ortasına bir yumruk indi. Ondan daha fazla acınacak halde olan biri varsa oda bendim.Dışardan değil ama içeriden öyleydim. Ne kadar özlemişim onu aramızda sadece on metre var ve ben ona bir adım gidemiyorum. Bütün gece düşünmüş olduğum palavralar bir bir gitti aklımdan. Ne diyeceğimi bilemeden öylece kalakaldım hastane koridorunun orta yerinde. Kolumun dürtülmesiyle kendime geldim.
-Gel şuraya.
Pelin kolumdan tutup beni çıktığım merdivenlerden geri indirmeye başladı. Sürükledi desem daha doğru olur. Erdem i göremeyene kadar Pelin in çekişlerini aldırmadım.
-Senin ne işin var burada?
Pelin i bana ilk defa bağırırken değilde ilk defa düşmanıymışım gibi bakarken gördüm. Saçlarını iki yandan örmüş kırmızı bir kazak giymişti. İçim bir defa daha burkuldu ama burada olmamın hesabını ona verecek değildim.
-İzin mi almam gerekiyordu buraya gelmem için? Hem şuan benimle ne konuşmak istediğini bilmiyorum ama ben Erdem le konuşmak istiyorum seninle değil. 
-Günlerdir neredeydi aklın? Bak o seni unuttu. Şimdi tek düşündüğü şey annesi. Birde karşısına çıkıp kendini ona hatırlatma. Hatırlatamazsın!
Pelin konuştukça hayrete düşüyordum. Onun benimle bu şekilde konuşmasını hak edecek hiçbirşey yapmadım. Belki Erdem e yaptım ama ona yapmadım.
-Erdem i görmek istiyorum ve beni unuttuğunada inanmıyorum.
-Bak sen git hadi ne olur. Akşam eve gelirim seninle konuşuruz bir güzel.
-Sen benim onu görmemi neden istemiyorsun Pelin sen kafayı mı yedin! Evet hata yaptım yanında olmayarak ama onun şuan en çok ihtiyacı olan şey benim.
-Değilsin. Hatta en son ihtiyacı olan şey sensin. Çünkü ona düştüğünde en büyük tekmeyi sen attın. En çok sen üzdün onu. İyi çocuğu oynamayı bırak Tutku! Üzerinde emanet duruyor.
Ağzım beş karış açık Pelin i dinledim.Gözlerindeki öfkeden artık içim ürpermişti. Şaşkınlık üstüne şaşkınlıktı yaşadığım. Pelin ne ara Erdem i beni karşısına alacak kadar önemsemişti? Ne ara Erdem i benden fazla önemsemişti?
-Pelin sen Erdem e mi aşıksın? Bana doğruyu söyle!
Gözlerini benden ilk defa kaçırmıştı konuşmamız sırasında. Öfkesinin yerini utanç almış gibiydi şimdi. Sesimi olabildiğince yükselterek devam ettim.
-BANA CEVAP VER!

Benim Hetero SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin