AĞDA

9.3K 263 14
                                    

Yekta beni evde bi koltuğa otutturmuş mutfaktan masaya kahvaltılıklar getiriyordu. Bende gelip gittikçe ona sorular soruyor daha iyi tanımaya çalışıyordum.
-Yekta sen ne işi yapıyorsun.
-Motorsiklet satıyorum. Yani işçiyim. Satış danışmanı desek daha doğru olur.
-Ne harika. Motorsiklet kullanmıyorsun kendin herhalde.
Yekta nın ben soruyu sorunca yüzü düştü.
-Hayır kullanmıyorum. Kahvaltı hazır gelsene.
Kahvaltı masasına oturur oturmaz sorularıma devam ettim.
-Motorun yok yani.
-Var.
-Sürmeyi bilmediğin içinmi kullanmıyorsun yoksa sürmeyi değil bakmayı sevdiğin için mi?
Yekta hikayesi olan bir şey varsa bunu kesinlikle belli ediyordu.
-Buse hediye etmişti.
İkimizde Buse nin adını duyunca sustuk. Bu Buse denilen kızın adını duyunca bi geriliyordum Yekta kadar olmasada. Ondan nefret ediyordum. Yekta'nın bu kadar acı çektiğini bildiği halde bunun için hiçbirşey yapmayacak kadar umursamaz olması inanılır şey değildi. İnsan en azından ayrılsada gelir bi hal hatır sorar. Bu süreci kolay atlatması için bişeyler yapar bişeyler söyler.
-Şimdi nerede motor?
-Otoparkta duruyor öylece. Bak Tutku bişey söyleyeceğim kardeşim.
Kardeşim demesini garip bi şekilde içimde yadırgadım. Hayır ne demesini bekliyorsam aşkım mı desin, böceğim mi desin ?
-Söyle abicim.
Yekta hafifçe gülümsedi.
-Bak Buse yi ben kendi kafamda ve içimde yeterince düşünüyorum. Lütfen bana onu hatırlattıracak şeyler yapma.
Bana bunu demesi o kadar boş bişeydeki kaşlarımı çattım ister istemez.
-Ben sana Buse yi hatırlatmak için hiçbirşey yapmıyorum. Eğer konuştuklarımızı aklından geçirirsen laf lafı açtıda Buse ye geldi.
Yekta kafasını beni onaylar şekilde salladı.
-Tamam o zaman sorun yok. Tutku bak konuyu açmamak için kendimi zor tutuyorum kendimi ama söylemek istiyorum. Senin kafana saksı falan mı düştü? Dün beni öldürecekken bugün şu durumda olmamız. Üstelik bunu beni yalvartmadan yaptın.
Bu konuyu konuşmayıda ben istemiyordum. Ah ben bilsem kendime ne olduğunu sanada anlatacağım ama ne bilim bişe oldu işte seni bana yakınlaştıracak bişe.
-Zeytini uzatsana.
Yekta nın sorusunu cevaplamadım. Bunun yerine zeytin istedim. Oda konuşmak istemediğimi anlamış olacakki tekrar sormadı. Kömüş gibi masadaki herşeyi ağzıma tıkıyordum. Domatesleri, peynirleri, yağları, reçelleri benim kadar yemeyi sevipte kilo alamayanlara selam olsun buradan. Hiç unutmam bi keresinde kilo almak için evden çıkmamıştım. Günde 2 tane ekmek bunun yanında balıklar çikolatalar makarnalar pastalar börekler herşeyi yedim. Tartıya çıktığımda birde ne göreyim bu süreçte bırakın kilo almayı iki kiloda vermişim. Hayat süprizlerle ve rezaletlerle dolu. Yani sizin anlayacağınız bazen ne yaparsanız yapın olmuyor. Birşeyleri akışına bırakmak her zaman iyi. İpin ucunu ne fazla sıkacaksınız nede çok seyrek bırakıcaksınız. Hassiktir lann!!! Pelin i unuttum evin kapısı açık kalmıştı. Çayımdan kocaman bir yudum daha aldıktan sonra masadan kalktım. Yekta şaşkındı.
-Benim eve gitmem gerek.
-Tutku kusura bakma ben senin televizyonu hep unuttum. Söyle ne izliceksin hemen açıyorum.
İlk başta ne anlatıyor bu ya diye düşündüm. Sonra söylediğim yalan aklıma gelince masaya bayılasım geldi.
-Televizyon dimi ya. Başka zaman izlesek benim evde şey işim var..
-Ne işin var.
Hemen başka bi yalan uydurmalıydım. Bu evde yapamayacağım bi yalan.
-Ben ağda yapıcam evde.
-Ağda mı?
Off ben ne demiştim. Ağda ne alakaysa. Hayır zaten vücudumda tüy çıkmıyordu. Bide şu salak Yekta yı kendime güldürmüştüm. "Çok güzel bi gülümsemesi vardı" onu kendini harap ederken bulduğum için genelde böyle güldüğü her anı resmetmek ihtiyacı duyuyordum.
-Ben vücudunda kıl olduğunu bilmiyordum. Yani hiç yoktu.
O an bi heyecan bastı beni. Bi heyecan sormayın.
-Sen benim vücudumu nereden biliyorsun?
-Şort giymiştin dün.
Demek bacaklarıma bakmıştı. Kurt gibi uuuuuuulamak istiyordum. Bundan hoşlanmıştım.
-Bana değil Pelin e yapacağız.
-Ondada kıl yok diye biliyorum.
Fosssss.. o kalkan götüm bu lafı duymamla söndü. Yekta abazamı neydi. Herşeyde bana kendine kızdıracak bişey buluyordu.
-Nereden biliyorsun olmadığını?
Nereden bilecekti bizim Pelin in miniden başka giydiği bi kıyafet yoktu. Hele ki yaz aylarında.
-Mini etek giydiğinde görmüştüm. Hatta daha dündü.
-Demekki görmediğin bi yerine ağda yapıcaz.
Yekta ettiğim laf karşısında mahcuplaşmış, kızarmıştı.
-Cevabım yeterince tatmin edici olduğuna göre ben gidiyorum.
*****
Eve gelir gelmez Pelin in çenesi car car ötmeye başladı.
- Kanka neredeydin.
-Yekta ya baktım.
-Oğlum sen deli misin? Dün bırakalım gebersin diye atıp tutuyordun bugün maşAllah bugün bizden önce ziyaret et. Ben anlamıştım senin buna tutulduğunu ama çaktırmıyordum senden bi itiraf bekliyordum.
Eve daha yeni adım atmışım şurada, şom ağzın söylediklerine bak. Bide yeni uyandığı belli saçı başı darmadağın kalkmış bana laf söylüyor.
-Pelin bi sakin ol ya sabah sabah çenen çekilmiyor. Kimseye tutulduğum falan yok. Sadece dün dayak yedi dedin bende rahat edemedim gittim baktım. Geçmiş olsun ziyareti yani başka birşey yok ortada.
-Aç olmasam seni sıkıştırırdım. Ben anlarım sende bi haller var. Haaaa dünde durduk yere buna bi atarlıydın. Oğlum o gey değil sen deli misin? Hoşlanıcak başka insan mı yok?
Ben kime ne anlatıyorum....
-Pelin ne hoşlanmasından bahsediyorsun hala of offff. Allah aşkına sabah sabah uğraşılacak kahır değilsin.
-Bu konuyu unuttum sanma.Erdem seni sordu?. Telefonlarımı niye açmıyor dedi.
İlk defa Erdem in istemediği birşeyi yaptığım için vicdan azabı çekiyordum. Yekta yla görüşme demişti.. Onun sözünü dinlememem değil kendi sözümü tutamam canımı yakıyordu. Ağzım yüreğime gelmişti. Bu salak Pelin acaba ne cevap vermişti.
-Pelin bak sormaya bile korkuyorum... Sen ne dedin?
-Ne diyeceğim herhalde Yekta larda demedim evde değil sabahtan çıkmış dedim.
İçime serin sular boşaldı. Erdem e bidaha asla Yekta yla görüştüğümü belli etmeyecektim. Ortada saklanacak bişey yoktu ama yinede olsunduuuuu. Bu sırada kapı çaldı bende gelen Erdem dir diye Pelin e uyarılarımı yaptım.
-Bana bak Pelin gelen kesin Erdem sorarsa ekmek almaya gitmiş diyeceksin.
Pelin kısık sesle cevap verdi.
Tamam sen geç mutfağa kahvaltı hazırlıyormuş gibi davran.
Tabi ben direkt mutfağa uçtum. Hemen dolapta ne bulduysam çıkarmaya başladım. Bulduğumu masaya koyuyordum. Öyleki Erdem içeri girdiğinde masada çok az eksik vardı. Allah ım içim o kadar temizki Erdem in geldiğini hissetmişim. Elime bir tane domates alıp kabuklarını soymaya başladım. Erdem arkama geçip belimi kavradı.
-Günaydın aşkım.
-Günaydın aşkımda keşke daha erken geleceğini söyleseydin. Kahvaltıyı tamamlardım. Daha çay yapacağım.
Tek ayak üstünde beş değil beşbin yalan söylüyordum. Erdem başını boynuma yasladı. Nefesini ölümüne hissettire hissettire konuşuyordu.
-Bugün kahvaltıyı dışarıda yaparız diye düşündüm ama duyuyorumki sen çoktan uyanmışsında ekmek alıp gelmişsin. Eee madem benim aşkım bu kadar zahmet edip kahvaltı hazırlamış bu güzel parmaklarıyla.
Erdem domates suyu olan parmaklarımı daha doğrama işlemimi bitirmeden tutup öptü.
-Dışarıda yemek ayıp olur. Neyse ben kurt gibi açım şu masaya koyduklarından bişeyler atıştirim size ayıp olmazsa.
-Yok aşkım ne ayıbı. Sen otur başla. Çay içmeyiz o zaman bende başlarım şimdi. Dolapta meyve suyu var zaten.
Erdem bu gün tam bir grinin elli tonu grey gibiydi. Böyle yakışıklı bi sevgilim olduğu için çok şanslıyım. Takım elbise giydiğini ilk geldiğindeki telaşımdan fark edememişim.Ben zaten Yekta larda kahvaltı yaptığım için pek aç değildim. Bütün masayı bir kaç dakikada tamamladım birde yumurta kırınca ohhh karnımın acıkması için bütün malzemeler masadaydı. Son olarak meyve sularımızı inekli bardaklara dolduruyordum.
-Aşkım sen başla beni beklemene gerek yok. Hemen gelicem şunları doldurayım bende.
Erdem köpek gibi aç olmasına rağmen ben oturmadan yemeğe başlamıyordu.
-Aşkım sana zahmet olacak ama sabah aldığın ekmekleri göremiyorum. Getirirsen hani domatese yumurta bandırıp yiyecek değiliz.
Evde ekmek yok muydu? Baktım ekmekliğe harbiden içi bomboştu. Oğlum Tutku işte şimdi yarrağı yedin.

Benim Hetero SevgilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin