Yekta ya üzüldüğümü belli etmemeye, kırıldığımı, gözlerimin dolduğunu parçalandığımı belli etmemeye çalıştım. Yukarı tükürsem bıyık aşşağı tükürsem sakaldı. Tepki verme hakkım yoktu. Ben kimdimki onun hayatında arkadaş mı? dost mu? kardeş mi?
-Ne güzel..
Ne kadarda amına koyim senin demem gereken yerde kullanılan bir "ne güzel" demiştim. O kadar mutluyduki böyle bi mutluluğu ona asla ben veremezdim. Kendimi geri çekmem zamanların biridindeymiş gibi düşünüyordum. Bi yanım daha hiç bişey bitmedi derken diğer yanım sikerim iyi niyetinide iyi yönünüde şu boklu için bu kadar üzülmeye değer mi diyor? Yekta yla koltuklara oturduk yüzümdeki morlukları fark etmesini beklemiyorum bile artık. Şu saatten sonra fark etse ne yazar. Eliyle yanağıma dokundu.
-Senin yanağına ne oldu?
Gözlerine baktım. O kadar içime işlemişki bu gözler.. Hala suçu yok diyorum. Bu kadar içime işleyen, bu kadar içimi titreten insan bana bu acıyı vermez, veremez diyorum. Kendime bunu nasıl yapıyorum.. Eli yüzümde gezerken buda gülmeyi bıraktı.
-Kim yaptı bunu sana?
Şimdi buna yok seninle kavgamızın siniriyle ve hüznüyle ağlamaktan geberdim siktin belamı diyemem. Götü kalkmasın seviyoruz diye. Gerçi bunda bu saflık oldukça koynuna girsem yapışsam dudaklarına hiçbişey anlamaz kanka kanki kardeş arkadaş demeye devam eder. Mal beyinli bok yüzlü pislik.
-Hiç ya önemli bişe değil.
Yalnız önemli bişe değil demem ağzımın yüzümün morarması.
-Oğlum bak beni hasta etme söyle hadi dinliyorum.
-Merdivenden düştüm biri bişey yapmadı.
Yekta ya yarım saate yakın merdivenden düştüğümü söyledim. Hala adreslerini söyle hangi mahalle diyor. Delikanlı etiketi sende ucuz duruyor be Yekta kusura bakma. Gerçi bütün suçlu benim belkide sonuçta bu kadar düşüncesiz bi beyin yoksuluna aşık olan benim. Bu salak zaten bi bok anlamaz açık açık söylemedikçe. Kırıldığımı görmüyor işte mal üzüldüğüm şeyin yaralarım değil beni sevmemesi olduğunu görmüyor. Tabi bi insana bi lafı kırk defa dersen inanırmış. Buda inandı. En azından anlatmadığımı fark edip inanmayı tercih etti diyelim. Yerimden kalkarken yediğim öldürücü tekmenin şiddetini karnımın sol kenarında hissettim. Canım çok acımıştı dişlerimi sıktım bu bişe anlamasın diye . Bazen bi yerimize bişe olduğumuz zaman anlamayız o esnada . Yada saatlerce gezeriz eve gelince yorgunluktan ebemizin ağladığını anlarız. Buda onun gibi sonradan canımı yaktı. Fakat buna en güzel örnek Yekta yı sevmemdir diyebiliriz. Başta sarhoş ve yakışıklı pisliğin tekiydi sadece şimdi... şimdisini siz biliyorsunuz zaten..Yekta kalmam için çok ısrar etsede kalmadım. Kırk takla atıp ayrıldım evinden. Hemen Pelin lere girdim. Bu gece ona güçlü görünmek konusunda endişem vardı. Dokunsalar ağlar cinstenim hele dokunan Yekta olursa.. Birde benim çocukluktan beri en baskın özelliğim düşündüğümü söylemek iyi kötü fark etmiyor düşüncem neyse söylerim yok karşımdaki öğretmenmiş yok müdürmüş dinlemezdim okuldada. Sürekli laf dalaşına girerdim arkadaşlarımla olsu ailemle olsun bu huyum yüzünden. Hiçte pişman değilim. İçimde kalacağına benden çıksın onun içinde kalsın karşımdaki kimse kim. Şimdi Yekta ya onu sevdiğimi söylerim. Yada kendimi tutamam sövmeye başlarım. Uzun lafın kısası bu gece ondan uzak olmam ikimiz içinde en iyisiydi. Nasıl bi dayak yediysem yatağa yattığımda heryerim acıyordu. Ulan baldırlarım bile acıyor. Dedim bu gecelik koyim Yekta nın götüne uyu oğlum Tutku. Bi gazla uykuya daldım......Sabah uyandığımda hala bütün vücudum sızlıyordu . Varsın sızlasın insan vücudunun sızısının ne kadar zaman da geçebileceğine dair bi tahmin yürütebiliyordu. Peki ya kalbin sızısı ne kadar zaman da geçerdi? İşte bunun bi tahmini yokmuş. Öğrettiğin için sonsuz teşekkürler Yekta. Bide işin içinde Erdem faktörü var. Ayrılsam bi dert beraber olsam bi dert. Ayrılsam kendime ihanet etmiş hissederim. Ayrılmasam Erdem e. Yolun sonunu görmek bu kadar zor olunca insan ister istemez mantığını kullanamıyor. Pelin e kendimi anlatırsam bana çok umutsuz ve gerçekçi şekilde gelecekti. Buda benim canımı dahada yakacaktı. Galiba benim kandırılmaya ihtiyacım var. İnternette ilişkiye dair yazılar okudum işte platonik aşıklıkla ilgili daha bi ton ruh halleri ilişki bilgileri hakkında yazılar. Neymiş ne olursa olsun sevdiğimizi söylemeliymişiz. Bunu en içten şekilde yapmalıymışız. Çünkü biz kendimize inanmazsak ve güvenmezsek hiçbişeyin başlayacağı olmaz mış. Mış mış mışta muş muş muş yaniiii. Hayır bunların beyinlerinde bi sorun var galiba neyin itirafı neyin polyannacılığı. Mal mal yazılar ben bilmiyordum sevdiğimi söylemem gerektiğini ulan mal nasıl söyleyeceğimi de yazsana. Söyleyin yazmış çok saol harika bi fikir. Bütün günümü kendimi gaza getirmek için saçma sapan umut kokan yazılarda geçirdim. Yani şu internet fenomeni memetali nin bile bütün salak twitlerini soluksuz okudum. Bide okurken gülmüyorum kendime bi pay çıkarmaya çalışıyorum. Ben bu hallere düşecek insanmıydım ya. Artık akşam olunca Yekta nın beni arayacağını yada mesaj atabileceği saatleri kestirebiliyorum. En geç saat 20:30 da mesaj atıyordu. Bunun mesaj atmasını bekliyordum. Tabi bi yandan moralim düşmesin diye bütün pop şarkı listelerini alt üst ettim. İşe yaramadı desem yalan olur ha çokta bi boka yaramadıda. Kendimi kandırdım anlayacağınız. Yekta dan mesaj saat 20:00 olmadan geldi. Ben tabi heyecanla mesajı attım. "İÇERİĞİNİ BİLDİĞİN MESAJI HEYECANLA VE SOLUKSUZ OKUMAKTA SEVDAYA DAHİL." Mesajda artı bişey yoktu. Ben evdeyim hadi gel yazmış. Gelir misin de demiyor direk gel yazıyor öküz işte ne beklersin.
*********
Yekta öküzü bütün gece bana lisesli kızlar gibi Buse den bahsetti. İşte Buse buna konuşmamız lazım diye mesaj çekmiş. Sonra bi cafede oturup ilişkilerini baştan sona gözden geçirmişler. Sizin ben ayrılığınızında çektiğiniz acının da birbirinizin değerini sonradan anlamanızında taaaa amına koyim bana mal Yekta bananeee ne anlatıyon bok gibi. Bütün gün kendime verdiğim gaz pısss diye söndü. Böyle bişeyde diyemiyorum. Diyemedikçe kendimi yiyorum. Kendimi yedikçe Yekta nın suratına bin bir türlü işkence yaparken hayal kurmaya başlıyorum. Sizin anlayacağınız çok boktan bi barışma olmuş. Klişelikten yıkılıyor anlattıkları. Flash tv senaristleri bile bunlardan daha yaratıcı işler çıkartıyor. Bu anlatıyorda anlatıyor konuyu değiştiriyorum. İşte buna alttan alttan sevdiğimi anlaması için okuduğum şeylerden bahsetmeye başladım.
-Bak Yekta bi insan sevdiği insanın hep yanında olmasını istermiş ve ancak sevdiği insan isterse yanında her daim olurmuş.
Dedim herhalde bişeler anladı bu sefer.
-Buse yle ben işte sürekli yanında olasım geliyor.
Artık dayanamadım kısık sesle şöyle dedim.
-Buse nin de seninde...
Sonra sustum hemen sesli düşünme kelimesini yanlış anlamışım ben. Yekta lafımın devamını bekliyordu.
-Yani Buse ninde seninde mutlu olmanızı istiyorum diyecektim.
Geceyi iyi kötü bi şekilde geçirdik. Bana yanında uyumayı teklif etti. Onun tenine dokunarak uyumayı özledim.. O bi başkasının ben bi başkasının gel gelelim şu durumumuza bak. Yatağa yekta nın bol bi şortunu bulup öyle girdim. Bol ve tabiki kısaaaa... Tabi bunun yanında üstümü değiştirmekten utanıyorum.Utanmamın nedeni erkek olması değil. Aşık olduğum adam olması. Yatağa bi tişört bi şort girdim. Buda gece lambasını açtı. Odada çok romantik bi ışık söz konusu oldu. Bunun yatağa girmesini beklemeden ben girdim döndüm yanıma buna sırt çevirdim. Bu içeriye gitti. Televizyonu falan kapattı. Sonra odaya girdi. Üzerini çıkardığını anladım. Belki şuan ona baksam çırılçıplaktı. Bende ne abartıyorum en fazla boxerladır. Oda ben tahrik olayım diye değil sikinin keyfi içindir. Yatağa girdi. Odada ses yok tabi. Gece lambası açık benim arkam dönük . Bi kaç dakika geçti geçmedi. Bu benim belime sarıldı. Fakat belime elini öyle sert attıki yara bere olan yerimin acısıyla acıdan sıçradım.
-Ne oluyor sana?
Hemen elini çektim bunun üstümden.
-Ahhh belim ya.
Belim zaten kötüydü bu öküz yüzünden iyice kötü oldum.
-Ne var bakim belinde?
Yekta belimdeki yarayı görürse kesin dayak yemem konumu uzatırdı. Zaten zar zor kapattırdım bu konuyu.
-Bişe yok ya ufak bi yara.
Bu hemen çattı kaşlarını elini belime götürdü. Ben sırtüstüyüm. Baktım tişörtü kaldıracak. Elini ittim panikle.
-Yekta bişeyim..
-Şiişşşttt.
Yekta sanki karşısında üç yaşında çocuk var gibi beni susturmaya çalışıyor. Baktım kaçış yok elimi çektim bende. Yekta canım acımasın diye tişörtümü yavaşça kaldırdı. Morarıkları gördüğünü biliyordum. Ona bakmasamda. O kadar utandım ki o an ondan itibaren ağlamaya başladım. Bu benim ağladığımı anlasada hiçbişey demedi başta. Eli yavaşça belimin yaralı kısımlarına değiyordu.
-Bişey sormayacağım tamam ağlama.
Evde ikimiz olsakta bunu kısık sesle söyledi. Belimi tekrar yavaşça kapattı. Ben hala ağlıyorum beni böyle gördüğü için. Yekta eliyle kafamı boynuna yatırdı.
-Tamam bişey demiyorum dedim ağlama.
Ağlarken kafamı iyice gömdüm ensesine. Kendimi durdurmaya çalışarken gözümde biriktirdiğim gözyaşını da akıttım boynundan.. Tepkisinden korktuğum için gözlerimi kapattım. Yalvarır gibi fısıldadım.
-Yekta.
Yekta belime değmeyecek şekilde sarıldı bana. Oda fısıldadı.
-Ne oldu?
Sesimden ilk defa bu kadar korkuyordum. Boynuna iyice bastırdım ağzımı yüzümü. Hadi dedim kendime yapabilirsin. Tek nefeste demem gereken neyse hazırladım kendimi. Boynundan güç kuvvet aldım. Yoksa diyemezdim. Hıçkıra hıçkıra, korka korka güçlü duramasamda duraksamadan söyleyiverdim.
-Ben sana fena aşık oldum..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hetero Sevgilim
RomanceKader kelimesine hayatımın hiçbir zaman diliminde inanmamıştım insanlar bir tercih yapar ve yaptıkları tercihin sonucunda ya ödüllendirilirlerdi ya da cezalandırılırlardı. Peki neden ben hep cezalandırılan taraftayım tanrım? Neden aldığım her kararı...