-Sustun. Sen sadece gizlemek istediğin şeyler olduğunda susarsın Pelin. Yılların verdiği arkadaşlık birikimi diyelim.
-Ağzından çıkanı kulağın duysun. Erdem benim kardeşim.
Gözümün içine baka baka beni kandırıyordu. Pelin i o kadar çok yalan söylerken gördüm ki yıllardır, kimse şuan yaptığı inkar etmenin sahte olmadığına beni ikna edemez.
-Şimdi gidiyorum.Nedeni verdiğin akıl değil şuan gözlerinde gördüğüm şeyden sonra Erdem le sağlıklı bir şekilde konuşamayacağıma olan inancımdan.
Pelin elini omzuma koydu.
-Kusura bakma..
Derin bir nefes çekip konuşmasına devam etti.
-Ve tekrar söylüyorum o benim kardeşim gibi tıpkı senin gibi.
-Sana inanmıyorum.
Pelin i son bir defa göz ucuyla süzüp merdivenlerden indim. O Erdem e aşıktı. Şimdi Pelin e o kadar çok kızacağım nokta var ki hangisinden başlayacağımı şaşırdım. Her ne kadar aşık olmasam da henüz tam anlamıyla ayrılmadığım adamı sevmesine mi kızayım? Sanki benden önce o sevgiliymiş gibi onu benden uzak tutmasına mı kızayım? Yoksa bunu bana itiraf bile edemeyip beni geçiştirmesine mi? Acaba dediklerinde haklı olabilir mi diyede düşünüyorum. Belki Erdem i gerçekten kardeşi gibi gördüğünden bana böyle davrandı ama o zamanda şöyle bir soru ortaya çıkıyor. Erdem in yanında olduğu süre zarfında beni bir defa aramadı. Neden? Çünkü benim o hastanede olmamı istemedi. Hatta görmek bile istemedi çünkü sevdiği adam beni seviyordu. Gururuna yediremiyor şuan "Evet ben Erdem i seviyorum" demeyi ama eğer içindeki sevgimi aşkmı her neyse durdurmazsa beni bile karşısına alacak gibi geliyor. Pelin ve ben kim düşman olmak kim? İşlerin o raddeye geleceğine inansım gelmiyor. Bunca sıkıntının derdin arasında birde Pelin le uğraşamam. Uğraşmayı geçtim o benim kız kardeşim sayılır nasıl olurda Erdem için ona karşı mücadele veririm. Aslında benim yaptığım şey Erdem i kazanmak için mücadele etmekten ziyade onun bu zor günlerinde yanında olmak isteyip hem onu hemde vicdanımı rahatlatmak. Nasıl olurda Erdem beni bu kadar gün aramadı aklımın almadığı noktalardan biride bu. Acaba oda mı Pelin e aşıkki? Bence ben biraz fazla abartıyorum bu durumu. İnşAllah ben fazla abartıyorumdur. Yekta hastane bahçesinde boş banka oturmak yerine ayakta durmuş elleri cebinde beni bekliyordu havalar yavaştan kötülemeye başlamıştı. Artık sonbahardayız demek yanlış olmaz çünkü güneş sadece günün ufak bi kısmında İstanbul u ısıtıp kayboluyordu.
-Çabuk geldin?
-Eee.. Ya ne konuşayım hasta ziyareti kısa olur zaten. Hem Pelin var yanında birazda ondan bu kadar erken geldim.
-Adı ne?
-Kimin?
Yekta yüzünü ekşitti.
-Kimin olabilir.
-Yatan kadının adını bende bilmiyorum ya unuttum.
-Hayır. Arkadaşının adı.
-Pelin in arkadaşının mı?
-Senin arkadaşın değil yani, o zaman bu ilgi alakanın kaynağı ne?
-Ne saçma sorular bunlar ya. Allah Allah zaten moralim bozuk birde burada senin saçma sapan soruların, sorgulamalarınla uğraşıyorum. Pelin in benden öncede arkadaşı olduğu için öyle dedim. Hem sen ne demek istiyorsun böyle sorular sorarak seni aldattığımı falan mı ima ediyorsun? Ama merak etme aldatmak sana mahsus bi davranış bana değil.
Buda ayrı bir cins ya burada moralim alt üst olmuş durumda gelmiş bana sorduğu sorulara bak. Sinirle otoparka yürüdüm Yekta da bu sırada peşimden geliyordu. Bende öyle bir gidiyorum ki sanırsınız terk ediyorum zaten otoparka yürümemin amacı onun arabasına binmek. Otoparkta arabaya göz gezdirirken Yekta da yanıma gelmiş oldu. Ben yüzüne bakmadım ama o yinede karşıma geçip konuşmaya başladı.
-Ağzımdan çıkan lafı götünle dinleme. Ben sana senin ilgin alakan nereden geliyor derken daha önceden bir tanışmışlığınız arkadaşlığınız var mı diye dedim. Ben seni hiç aldatmadım. Aldatmamda.
Ağzımı yaya yaya taklidini yaparak arabasına bindim.
-Bon sono hoç oldotmodom.
Yekta arabayı hiç konuşmadan çalıştırdı. Ben seni hiç aldatmadım diyor ama Buse yle şuan sevgili. Herhalde ben Buse yle sevgili olduğunu bildiğim için bunu aldatmaktan saymıyor öküz oğlu öküz.
-Nereye kadar? Hayır nereye kadar böyle devam edeceksin. Hayatında iki kişinin olmasından keyif mi alıyorsun?
Yekta bir dal sigara yakıp içmeye başladı ancak soruma cevap vermedi. Sigarayı tutan parmaklarına baktım, sinirden ve üzüntüden çattığı kaşlarına gözlerine yüzüne baktım.. Sinirim yatışmaya başladı. İki dakika önce boğmak istediğim adamla şimdi sımsıkı sarılıp ağlamak istediğim adam aynı kişi. İkinci defa sormaya cesaret edemedim nereye kadar devam edeceksin diye.. Ya onu seçerse ben böyle kıstırmalar yapıyorum diye. Arabanın içinde nefes almakta zorlandığım için camı açtım ama anladımki nefesimi kesen şey arabanın havasızlığı değil Yekta yı kaybetme düşüncesiydi. Bunun düşüncesi bile benim nefesimi kesiyorsa gerçekten böyle bir karar alsa demekki beni öldürecekti farkında olmadan. Belkide göre göre. Bile isteye. Eve varana kadar aklımda Yekta nın Buse yi seçme düşüncesi döndü durdu. Eve geldikten sonrada bi tırstım bi pıstım Yekta yla ne konuşuyoruz ne bana laf atıyor. Benim dediklerimden sonra bir soğuk işte bişe demiyor ama bazen anlarız ya ne kadar konuşulan birşey olmasada arada bi soğukluk olduğunu işte öyle. Ay kesin Buse yi seçecek. Valla öyle bir şey yaparsa ikisini bi kaşık değil tuvalet suyunda boğarım. Doğmayacak çocuklarımızdan utan be adam. Hata yaptım ona bunu dememeliydim ben ya. Kanepeye yayıldığından beri bana baktığı yok açmış bin yıllık maç özetlerini mal gibi ekrana bakıyor. Maça bakıyor ama sanki kaçındığı şeyler olduğundan bakıyor. Yekta yı kaybetme düşüncesi açık olan camdan atlama düşüncesine doğru kayıyordu. Bu apartmana girdiğimde bu kata çıkamadığımı merdivenlere çöküp hıçkıra hıçkıra ağladığımı düşünüyorum, ben yatağımda onu düşünürken onun Buse nin pis kollarında uyuduğunu düşünüyorum. Böyle böyle kafamda bin tane korku filmi gibi senaryoları yazmaya başladım. Tabi bi yandanda gözümden yaşlar sel olup akıyor. Yekta duymasın diye elimi ağzımla kapatıyorum. Sümüğümü koltuğun kenarlarına asılmış nerden geldiğini anlamadığım dantel işlemelere siliyorum. Onu izledikçe izleyemeyeceğimi düşünüyorum, bir gün bu evin kapılarının benim bastığım zillere açılmadığını.. Şimdi Yekta yı kaybetmenin bana ölümü mümkün kılacağını anlıyor.. Ve acı çekiyordum. Ya psikolojim zaten yerinde değil günlerdir ben ben değilim gibi davranıyorum sürekli bi ağlama bi zırlama. Necip Fazıl ın meşhur bi sözü vardı "Dünya güzel bir yer olsaydı doğarken ağlamazdık" hayatım bu modda ilerliyor tabi buna ilerlemek denilirse,geriliyor demek daha yerinde olur. Onu izlemeye kendimi iyice kaptırmışken sümüğümü geri çekmek amacıyla yaptığım hamle beni ele verdi. Yekta şaşkınlık içinde gözlerimin içine içine bakıyordu. Ayağa kalkıp yanıma yürümeye başladı. Onun ayağa kalktığını görünce ben iyice ağlamaya başladım. Sanki iç organlarımı kesiyorlar o derece.
-Sen.. Tutku kendine gel niye ağlıyorsun?
Yekta eliyle beni dürtüyordu ama nafile bu ağlama oyuncağını kaybetmiş çocuk ağlaması değil. Sevdiği adamı kaybetme düşüncesinde dahi ölecek gibi olan, yüreğimin ücra köşelerinden akan göz yaşlarıydı. Yekta kafamı tutup karnına bastırdı. Diğer eliylede parmaklarını saçlarımda gezdiyordu. Sesim boğuk çıksada bağırarak şu cümleyi kurdum.
-Seni kaybetmenin acısını.. Acısını bilemezsin!
Ve kendimi Yekta nın ayaklarına kapanmış şekilde buluyorum. Ellerimle pantolonun paçalarını sıkıp kafamı dizine bastırıyorum.
-Hooop hoop hoopp! Ne kaybetmesi lan sen ne saçmalıyorsun?
Sesinden şaşkınlığı bi defa daha anlaşılıyordu.
-Onu seçeceksin biliyorum.
-Boşuna üzüyorsun kendini, yok yere yani sebepsiz.
Dizine hafifçe vurdum.
-Niye konuşmuyorsun o zaman benimle? Ağlamasam yüzüme bakacağın yoktu.
-Neyi düşünüyordum biliyor musun?
Ufak çocuk gibi sesimi kısarak sordum.
-Neyi?
Yekta halının üzerine yanıma çöktü ben hala boynum eğik ağlamakla meşguldüm ellerimi ellerine alıp önce avucumun içine sonra da dudağıma sulu bir öpücük bıraktı.
-Buse den nasıl ayrılacağımı düşünüyordum, ne desemde ayrılsam diye düşünüyordum! Bak senin şu gözyaşlarına ben ölürüm. Yapma kendine bunu artık hadi kalkalım tut elimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Hetero Sevgilim
RomanceKader kelimesine hayatımın hiçbir zaman diliminde inanmamıştım insanlar bir tercih yapar ve yaptıkları tercihin sonucunda ya ödüllendirilirlerdi ya da cezalandırılırlardı. Peki neden ben hep cezalandırılan taraftayım tanrım? Neden aldığım her kararı...