Kıskançlık - 8.Bölüm

2.2K 154 20
                                    

Renksiz Hayaller 1Bin izlenim sayısına ulaştı.
Evet belki az bir oran ama wattpadde yeni ve sıfırdan başlayan biri için büyük bir şey. Okuyan, oylayan,oylamayan, yorumlayan herkese teşekkürümü bildiriyorum. Tam bir ay önce yazmağa başladım hikayeyi ve aklımda harika fikirler var hikayeyle ilgili.
Hikayemi beğeniyorsanız eğer oylarınızla özelliklede yorumlarınızla destek ola bilirsiniz. Herkesin yazdığı hikayeyle ilgili iyi kötü eleştirilere ihtiyacı var.Benimde.
Keyifli okumalar :)

Selin

Elimdeki bardakları sertçe siliyor, sanki bütün olanların hıncını onlardan çıkarıyormuşum gibi sertçe tezgaha bırakıyordum. Sude'nin Aliş demesi, ona yılışması, Ali'nin beni görmezden gelmesi..

"Selin şu masanın siparişlerini götürür müsün? Seliin?."
Gözlerimin önünde sallanan elle kendime geliyorum.
"Efendim?" Diyorum bardakları tezgaha dizerek.
"Sen iyi misin? Dalgın gibi gözüküyorsun?"
"İyiyim Zeynep. Hangi masaya götüreyim siparişleri?" Derin nefes alış verişi yapıyorum.
"Şu siyah takım elbiseli kel adam varya işte o."
Eliyle işaret ettiği masaya bakarken garip bakışlarla beni izleyen o ürkütücü adam, bakışlarını kaçırıyor benden. Kaşlarım çatılıyor. Elimde sipariş tepsisi deminki adama yaklaşıyorum.
"Buyurun siparişleriniz. Afiyet olsun." Siparişleri masaya bıraktıktan sonra tam gideceğım sırada adam sesleniyor.
"Gözleriniz..çok güzelmiş." Kaşlarımı çatmış delici bakışlarla adama bakıyorum. Beni gözleri kısık bir şekilde süzüyor. Bir şey söyleyemiyorum. Açıkcası görünümü bende pek de tekin adam izlenimi bırakmıyor. Yutkunuyorum. Hafif de olsa ürkmeme sebep oluyor, iğrenç sırıtmasından ön dişlerinin altın olduğunu belli eden o adam. Gözlerimi kaçırarak hızlı adımlarla tezgaha taraf yöneliyorum.
"Selin n'oldu bembeyaz olmuşsun?" Halimden panikleyen Zeynep'i göz ardı ederek tekrar deminki masaya çeviriyorum bakışlarımı. Hala sırıtarak bana bakan o adam kalbimin korkudan teklemesine sebep oluyor
"Y yok bir şey uykusuzum birazcık." diye geçiştiriyorum onu.

*

Geçen bir saatin ardından nihayet iliklerime kadar ürktüğüm adam ayaklanıyor. Kapının önüne park edilmiş siyah arabasına binmeden hemen önce içeriyi göz ucuyla süzerek ordan uzaklaşıyor.
"Ne garip adam,değil mi?" Zeynep'in de o adamdaki garipliği sezmiş olması, sorunun benden kaynaklanmadığının göstericisiydi.
"Çok garipti. Daha önce buraya böyle birinin geldiğini hatırlamıyorum." diyerek bakışlarımı kapıdan Zeynep'e yönlendiriyorum.
"Valla, ben ona kahve götürmekten bıkmıştım. Neyseki onuncu fincanı içmeden kalktı." Önlüğünü çıkararak sitem eden Zeynep'e gülmeden edemedim.
"Kızım, işimiz bu değil mi?"
"Patronu gördün, değil mi?" Diyerek devam ediyor alayla
"Ay hoş geldiniz, Necmi bey. Siz buraları tanırmıydınız bilmem ne de ne.. Parası var ya, elin sapık bakışlı kellerini topla kafeye."
"Tamam tamam hadi geç olmadan kapatalım kafeyi de gidelim. Çok yorgunum."
Anahtarla kafeyi kilitledikten sonra yavaş yavaş kararan havada, evin yolunu tutuyoruz.
Zeynep beni durduruyor aniden, mahallemizin yakınlığındaki marketin önünden geçtiğimizde.
"Selin, benim canım dondurma çekti iki dakika bekle, hemen alıp geliyorum."
Gözlerimi deviriyorum.
"Tamam, çabuk gel ama! Iki saat bakkal Hüseyin amcayla laf salatası yapma. Bilirim senin hemen geliyorumlarını." Aslında çabuk gelmesini istememin en büyük etkenlerinden biri bugünkü adamdan acayip korkmamdı.
Yanağımı sıkarak çocuksu sesle konuşuyor.
"Oy, oy nasıl da tanırmış biricik kankasını." Diyerek markete yöneliyor.
Bakışlarımı sokak lambalarının loş ışıklarla aydınlatığı sokakta gezdiriyorum bir süre.
Daha sonra yönümü değişip adım atacağım sırada sert bedene çarpmamla korku dolu çığlıklarım boş sokakta yankılanıyor.
"Ayh! Ali!?"
Korkudan kalbim yerinden fırlayacakmiş gibi atıyorken nefesimi zar zor çeviriyorum.
"Dur. Tamam. Sakin. Benim."
Benim çığlığımla panikleyip bileklerimi kavrıyor.
"Pardon korkutmak istememiştim."
Bir insanın gözleri karanlıkta parlar mı? Parlar.. Gözlerinin güzelliğine araba olayından sonra bir kez daha yakından şahit oluyorum.. Karanlıkta bebekleri irileşmiş gözlerine..
Şu an Ali bileklerimi kavramış şekilde dipdibeyiz. Ve göğsüm hızla inip Ali'ninkilere çarparken bunun sadece korku nedeniyle olmadığını anlamam uzun sürmüyor. Gözlerim dudaklarına kayıyor. Kızları kıskandıracak pembelikteki dolgun dudaklarına.
Gözlerim yeniden Ali'nin gözleri ile buluşuyor.
Birkaç saniye sessizce bakıştıktan sonra kendime gelmiş gibi kafamı silkerek sersemce bir kaç adım uzaklaşıyorum Aliden.
"Ö-Önemli değil"
Bakışlarımı yere indriyorum, az önceki yakınlığımızın getirdiği utançla.
Ciğerlerime çektiğim nemli havanın verdiği ferahlıkla toparlıyorum kendimi.
"Burda ne işin var senin?" Diyorum merakla.
Kafasını kaşıyor.
"Iııı şey ya, geçiyordum burdan, işte seninle karşılaştık."
"Geçiyordun?" Pekte inanmamış gibi gözlerimi kısıyorum.
"Buradan? Bizim mahalleden?"
"İşim vardı, Selin."
Ellerini ceplerine yerleştiriyor.
Daha sonra gözlerimi etrafta gezindiriyorum. Muhtemelen arabası ile gelmemişti.
"Ne bileyim işte.. Arabasız, gece vakti, bizim mahallede.. Şaşırdım açıkcası."
"Okuldaki çocuk...yani şey..seni rahatsız ediyor sandım. Seni huzursuz etmek istemezdim aslında."
Duraksıyor.
"Öyle davranmak istemezdim.Seni kırdıysam..."
"Boş ver ya." Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıp sahte gülümsemeyle devam ediyorum.
"Sevgilin istemiyorsa.. Yani aranızda sorun olsun istemem benim yüzümden."
"Sevgilim?" Diyor gözlerini kocaman açarak.
"Şey işte Sude." Ellerimle kol çantamın kulpuna işkence veriyorum.
"Benden pek hoşlanmadığını sende biliyorsun işte."
Kısık kahkaha atıyor. Komik bir şey söylemediğime eminim oysa ki.
Zeynep'in büyük iştahla dondurmasını yeyerek yanımıza gelmesi, Ali'nin anlam veremediğim kahkahasını bölerken zorlukla dudaklarını bir birine bastırıyor.
Zeynep yanımıza gelerek 'ne alaka' der gibi mimik haraketi yapıyor.
Ali boğazını temizleyerek iyi geceler dileyip yanımızdan ayrılacakken kulağıma eğilip fısıldıyor.
"Bu arad, Sude'nin sevgilim olduğunu senden öğreniyorum."
Ilık nefesi boynumu gıdıklarken nefesim kesilecek gibi oluyor.
"Değil mi?" diyorum onu taklit eder gibi fısıldayarak.
Dudaklarını bükerek yanımızdan uzaklaşıyor. Rüzgar yaptığı kokusu burnuma dolarken gözlerimi kapatıyorum. İçimi kemiren gerginlik anında rahatlıyor. Hayatımda böyle güzel koku duymadığıma yemin ede bilirim.

Renksiz HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin