Elveda - 18. Bölüm

1.7K 126 15
                                    

ALİ

Dakikalardır göğüsümde deli gibi ağlayan Selin'e yapabileceğim tek teselli onu kendime daha da bastırıp, alnına sayısızca öpücük kondurmamdı.
Dinmek bilmeyen yağmur taneleri alnıma yapışan saçlardan süzülerek çeneme aktığında, göz yaşlarımda onlara eşlik ediyordu adeta.
"Şş geçti, bitanem, tamam."
Ağlamaktan yorgun düştüğü belime doladığı gevşeğen kollarından belli olurken, onu bulunduğumuz çamurların içinden kaldırarak kucağıma alıyorum.
Gözleri hafif kapalıyken boynuma doladığı kollarını daha da sıklaştırıp, kafasını boynuma gömüyor, saçları menekşe kokan sevdiğim.

Yağmur ikimiz için ağlıyor. Belki üstümüzdeki bu kehaneti de yıkayıp temizler, kim bilir.....

*
Kapı sonunda açılırken, Emre şaşkınca ilk önce kucağımda uyuyakalmış Selin'i, sonra da beni süzüyor.
"Abi, bu ne hal? Çamur içindesiniz."
İçeri geçmek için harekete geçtiğimde yanıtlıyorum.
"Sonra, Emre."
Kenara çekilerek girmeme yol açtığında ardımdan kapıyı kapatarak içeri giriyor.
"Sen arayınca yukarıdaki odalardan birini hazırladım bende."
Kafamı sallayarak Selin'i yukarıya çıkarıyorum.
Kapıyı zorlukla açıp içeri girdikten sonra ayağımla yavaşça kapatıp Selin'i yatağa bırakıyorum.
Boynuna, yüzüne yapışmış ıslak saçları, üstü başı çamurlu haliyle bile o kadar muhteşem gözüküyor ki, benim olduğuna binlerce şükür ediyorum her seferinde.
Yatağa oturup, yüzündeki saçları parmaklarımla usulca temizleyerek alnına arda arda birkaç tane öpücük bırakıyorum.
Daha sonra üstü çamurlu çamurlu uyumasın diye üstünü çıkarmak için hamle yaptığımda duraksıyorum.
"Selin beni böyle yakalarsa öldürür."
Kendi kendime kafamda ölçüp biçerken, gözlerimi bir müddet odada dolaştırıyorum. Yatağın ucundaki ince battaniyeyi gördüğümde, hemen açarak Selinin üzerine örtüyorum. Ardından battaniyenin altından pantolonunun fermurarına uzanarak usulca açmaya çalışıyorum ama tekleyen kalbim bir türlü buna izin vermiyor. Pantolonu bacaklarından ihtiyatla sıyırıp çıkardığımda içimden sevinç çığlıkları koparıyorum.
Sıra t-shirt'üne geldiğinde, battaniyeyi biraz daha boğazına kadar çekiyorum.
Bir kaç saniye Selin'i izledikten sonra kafamı silkiyorum.
"Yok, yok böyle çıkarılmaz bu." Battaniyeyi tekrar eski haline getiriyorum.
Selin o kadar narin, o kadar naif bir kız ki, üstünü çıkardığımda bile ondan faydalanıyormuşum gibi bir hisse kapılıyorum elimde olmadan.

T-shirtünün eteklerinden tutarak çıkardığımda, yere fırlatarak üstünü aceleyle örtüyorum. İşlem tamamlandı.
Yere attığım elbiseler götüreceğim sırada Selin'in yatakta dönmesi ile üstü tamamen açılıyor.
Derin nefes alarak yüzümü ovuşturuyorum. Üstünü yeniden örttüğümde tenine değen parmak uçlarım uyuşmağa başlıyor ve sanki kısa sürede bedenimi esir alıyor.

Bu işi de hallettiğimde kirlileri sepete bıraktıktan sonra çıkacağım sırada Selin'in seslenmesiyle adımlarımı durduruyorum.
"Ali."
Yorgun koca gözlerini, gözlerime dikerek beklentiyle bakıyor.
Yataktan kenara kayarak bana yer açtığında, ellerini uzatıyor yanına gelmem için.
Gülümseyerek yatağa yaklaşıp, ellerinden tutarak açtığı yere uzanıyorum.
Göğüsüme sokularak belime sımsıkı dolanıyor.
"Ömrüm, iyi misin?"
Ağlamaktan boğuklaşan sesi ile yanıtlıyor.
"Gibi.."
Kafasını mümkünmüş gibi biraz daha bastırdığmda göğüsüme, gözlerimi kapatıyorum.
"Selin, ben annem adın.."
"Dileme.."diyerek lafımı bölüyor.
Yüzüme bakıyor hafif doğrularak.
"Senin suçun değil ki, kimsenin davranışları için özür dileme Ali. Bu annen bile olsa."
Çenesinden tutarak paşparmağımla yavaşça okşuyorum.
"Sen hep benim yanımda ol, ben sonsuza dek savaşırım senin için Selin"
Gülümsüyor.
"Benim için savaşmana gerek yok ki, ben zaten seninim."
Bir kaç saniye yüzünü hayranlıkla izledikten sonra dudaklarına uzanarak eşsiz tadını, dudaklarıma mahkum ediyorum.

Renksiz HayallerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin