Selin
Bir yandan, yanağımdan sağanak yağmur gibi akan yaşları elimle temizlerken diğer yandan, parmağımdaki yüzüğü okşuyorum.
Sadece metal parçasından ibaret olmayan bu yüzük, onun aşkıyla bir ömür kutsanacağıma dair verdiğim yeminimdi. Uçurum kenarında ettiğim mutluluk haykırışlarımdı.
Kalbimin tek sahibinin parmağıma taktığı yüzüğü dudaklarıma götürerek narin öpücük konduruyorum.Pencerenin camından alçak tonda tıkırtı duyuluyor.
Kafamı oraya çevirdiğimde pencereye atılan küçük taş parçalarını farkediyorum.
Kanım damarlarımda pokur pokur kaynarken koşarak pencerinin önüne geliyorum.
Camı açarak kafamı dışarı çıkardığımda yerden küçük taş alarak pencereye atmak için hamle yapan Ali görüş alnıma giriyor.
"Dur, kafama atacaksın."diye hafif kıkırdarken taşı yere fırlatarak gökyüzünden bile daha mavi olan gözlerini, gözlerimle buluşturuyor.
"Seni özledim."
"Seni özledim."diye tekrar ediyorum kısık sesle.
Gülen yüz kasları gerildiğinde hafifçe kaşlarını çatıyor.
"Sen ağladın mı?"
Sertçe yutkunarak yüzüme zorla tebessüm yerleştiriyorum.
"Nerden çıkardın, ağlamadım."
"Selin!"diye ima dolu ses tonu gözlerimi kaçırmama sebep olurken bir kez daha bu adamdan bir şey saklamayacağımı anlıyorum.
"Annem...Seninle görüşmemi istemiyor."
Bir kaç saniye yüzüme sessice bakıyor.
"Niye?"
Sesi o kadar kırılgan bir çocuk sesi gibi gelmişti ki kulaklarıma, boynuna atlamak, bir ömür boyu bırakmamak istedim.
Derin nefes alıyorum.
"Annenin bana yaptıklarını öğrendi."
Gözleri kasvet barındırıyordu bebeklerinde.
Biz aşmaya çalıştıkça engeller dikenli çalı gibi yolumuzu kesiyordu.
"Ben..üzgünüm."diye mırıldanıyor.
Bu boğuk atmosferi dağıtmak için gülümsüyorum.
"Güneş hanım isterse beni küçük kutuya koyup uzayın derinliklerine göndersin, senden asla vazgeçmeyeceğim.
Dudakları kıvrılıyor.
"Bu gün ilk iş günüm."
Elimi pencereden dışarıya uzatıyorum tutması için.
Vakit kaybetmeden ellerimi sıcak avuçları arasına sıkıştırıyor.
"Tüm şarkıları benim için çal, olur mu? Ben hissederim."
Dudaklarını sarkıyor, bebek edasıyla.
"Ne demek hissederim ya? Ordan ta buraya antenler çekmiyor, Selin hanım, hazırlan gidiyoruz."
Sesimi alçaldarak kısık sesle söyleniyorum.
"Ali, delirdin mi? Annem hayatta izin vermez."
Sessiz kahkaha fırlatıyor, ferah nefesi yüzüme çarpacak biçimde.
"Annenden izin almayacağız ki."
Bir iki adım geleyerek evin pencerelerini kontrol ediyor.
"Işıklar kapalı, muhtemelen annen uyuyor."
Bana dönüyor kararlı ifadeyle.
"Eğer sen gelemzsen, gitmem ben de."
Bir kaç saniye düşünerek kafamı sallıyorum.
"Tamam, başımın belası, bekle."
Parmak uçlarımda odamın kapısına yönelerek arkadan kilitliyorum.
Daha sonra dolaba yönelerek kahverengi etek ve siyah büstiyerimi aceleyle üzerimi geçirerek Ali'nin yanına dönüyorum.
Ihtiyatla pencereye tırmandığımda Ali kollarını açıp belimden destek alırken beni kucağına alarak yere indiriyor.
Elinden sıkıca tutarak hızla uzaklaşıyoruz evin bahçesinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renksiz Hayaller
Fiksi UmumAşık olunca uykuların kaçar der kitaplar. Bu bendeki aşk mı, yoksa hoşlantı mı? Daha önce hiç aşık olmadım ki.. Aşkla ilgili onca şarkılar, şiirler yazılsada onlar sadece aşkın ne kadar güzel hissettirdiğini yazıyor, nasıl hissettirdiğini değil. D...