Bölüm:30

18.2K 508 48
                                    

Pars, Ceren.

Beğenirsiniz umarım. :)



Tozlu yerde olacakları beklerken düşünmemeye çalıştıkça tek bir görüntü beliriyordu aklımda; tecavüz!

Kesik kesik solurken etraftan herhangi bir şeyi görmüyor ve duymuyordum. Ağlamam durmuştu ama hala iç çekmelerim geçmiyordu. Saçlarımda gezinen eli fark ettiğimde ürkerek geri çekildim.

Gözlerimde biriken son damlalarda düşünce nihayet önümü net görebiliyordum. Kahraman telaşlı ve aceleci bir hareketle kolumdan tutup ayağa kaldırmaya çalışıyordu beni.
" Gitmemiz gerek. "

Bedenimi zorlayarak ayağa kalktığımda etraf boştu.
" Nereye gittiler? Nasıl çıkacağız buradan? "
Kahraman Mahzen'in sonuna hızla ilerlerken kolumdan tutarak beni çekiştirmeyi de ihmal etmiyordu. Melih ise arkadan takip ediyordu bizi.
Cevap vermek için geç olan bir süre sonra " Pars ve Ceren'i almaya gidiyorlar. " dedi.

Kulaklarıma dolan cümleleri idrak ettiğimde Kahramanın beni çekiştiren ellerinden kurtulup olduğum yerde kaldım.
Kahraman ne olduğunu anlamak için arkasına döndüğünde sinirlenmiş duruyordu.
" Cerenlerin yanına gitmeden onları durdurmalıyız. "
Kahraman sabrı tükenmiş bir şekilde gözlerini kapatıp bir süre öyle bekledi. Gözlerini açtığında kötü kelime sarf etmemek için üzerine basarak ve tane tane " Onlar gelecek birkaç kişiyle baş edebilirler. Şuan buradan çıkmamız gerekiyor. "
İnanamayarak " Kaçıyor muyuz? " dedim.
Kahraman tekrar kolumdan tutup çekiştirmeye başladı fakat merdivenlere değilde duvara doğru gidiyorduk. Daha fazla sinirlendirmemek için bir şey söylemeden uysalca takip ettim.
Sona geldiğimizde duvarın sol tarafında en sonda bir kapı vardı. Beton bir kapıydı ve renkleri duvarla aynı renkte bej rengiydi. İsten biraz grileşmiş gibi duruyordu ve loş ortamda hiç dikkat çekmiyordu. Kendilerine özel bir alan yapmışlardı.
Kapıdan dışarı çıktığımızda gerilerdeki insanı rahatlatan ağaçlık alan değilde tam önümüzdeki cinayet dikkatimizi çekmişti.
Birkaç defa ölüme şahit olmuştum ama bu kadar vahşisine hiç rastlamamıştım.
İnce bir dal parçasını önünde diz çökmüş ve muhtemelen Kahramanların koruması olan birinin şah damarından başlayıp boylu boyunca boğazını parçalayan bir katile tanık olmuştuk. Kan üzerimize tazyikli su gibi fışkırırken kocaman açılmış gözlerimle katili izliyordum. Bana baktığı o kısacık an beynimde şimdiden kalıcı bir şekilde yer edinmişti.

Kahraman tek hamlede beni arkasına çektiğinde arsız bir gülüş işitmiştim.

'' O çok kendini beğenmiş beyefendiler kaçıyor mu yoksa? ''

Adamın yüzü ne haldeydi bilmiyordum ama o an sesinde ki tedirginliği fark etmiştim.

Kahraman soğuk ve tok sesiyle '' gözlerini kapa '' dediğinde  gözlerimi sıkıca kapattım. Sanki sıkıca kapatırsam bir şey görmeyecekmişim gibi gözlerimi acıtacak derece de birbirine bastırıyordum.

Etraftaki hareketlenmelere anlam vermeye çalışmayı bıraktığımda su sızıntısını andıran bir ses kulaklarıma çalındı. Elimde başka bir el hissettiğimde yavaşça gözlerimi aralayıp etrafa bakındım. Kahraman intikam almak için ya da çok daha kötü bir sebepten katilin şah damarına ayn ince dal parçasını sokup bırakmıştı. Toprağa akan kan kırmızımsı ıslak bir görüntü bırakırken, giderek yayılıyordu bu görüntü. Ve böyle ferah bir alanda bile kan kokusu burnuma geliyordu.

Kahraman'ın elimi tutan elini biraz daha sıkıp '' Gidelim artık '' dedim.  Aynı şekilde elimi sıktıktan sonra '' Hızlı olun. '' dedi.

Ağaçların arasına girerken son bir kez arkamı dönüp belki bir saniyeden daha az bir süre mahzene baktım. Çok fazla kan görmüş çok fazla işkence görmüştü fakat bugün ilk defa tecavüz görmüştü. Ve bu büyük leke bu taş duvarların bile kaldıramayacağı kadar ağırdı...


MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin