Bölüm:48

10.5K 359 22
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ceren'den:

Uyanır uyanmaz Pars'ın yanımda olup olmadığını kontrol ettim. Elinde sigara başını yaslamış tavanı izliyordu. 

'' Neyi düşünüyorsun böyle? '' dedim baktığı yere bakarak. Sanki aynı yere baktığımızda düşüncelerini de bilecekmişim gibi. 

'' Sonumuzu. Bizim de çocuklarımız şu evin bahçesinde koşturacak mı merak ediyorum. '' 

Çocuk fikri hem o kadar uzak hem de o kadar güzeldi ki bir an anne baba olduğumuzu düşününce istemsizce gülmüştüm. Pars'ın omzuna başımı koyup tavanı izlemeye devam ettim.

'' Boy boy çocuk yapalım. Evin her yerinde koştursunlar. Onlarla uğraşmaktan başka şeye vakit bulamayalım. '' 

'' Ben erkek çocuklarımız alır maça giderim siz de kızlarla alışverişe. ''

Başımı kaldırıp Pars'a kınayarak baktım.

'' Ayrı ayrı olmaz. Maça da alışverişe de hep beraber gideriz. ''

Pars'ın kolları bedenimi biraz daha kavrarken giderek kısılan sesiyle '' Tamam öyle yaparız. '' dedi.

Olmayacak veya olması çok düşük bir ihtimal olan şeyleri konuşup daha fazla kendimize işkence etmemek için ayağa kalktım.

'' Hadi kahvaltıya gidelim ama dışarıda bir yerde. '' dedim.

***

Sakin ve nezih bir yerde kahvaltımızı yaparken masadaki herkesin yüzü gülümsüyordu. Birbirimize alışıp, saygı duymanın yanında hepimiz birbirimizi seviyorduk. Masada bulunan sekiz kişinin de birbirini bu kadar saf ve dostane sevmesi gerçekten mucizeydi.

Melih ağzına resmen tıktığı ekmekten sonra '' Ee biz ne zaman amca oluyoruz '' dedi gülerek.

Kahraman öldürücü bakışlarını Melih'e yöneltirken '' Bebekle falan uğraşamam ben. Gürültüsüne dayanamam. '' diye söylendi.

Doğa şuan olmasa bile ileride çocuk istiyordu biliyordum. Bu yüzden Kahraman'ın söylediklerine bozulmuştu. Yine de sessiz kalmayı tercih edip kahvaltısına devam etti. 

'' Ben seni amca yapacağım oğlum '' dedi Pars gülerek.

Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Bir yudum su içip Pars'a döndüm. Pars utandığımı anlamıştı. Yanağımı sıkıp göz kırpmakla yetindi sadece. Tekrar tabağıma dönüp biraz önce olanları hiç olmamış gibi düşünmeye çalıştım. 

'' Evli olan biziz ama ''

Doğa muzipçe gülümserken Pars'ın ne söyleyeceğini çok iyi biliyordu. 

'' Çocuk yapmak için evli olmak şartı mı var? ''

Beklediği cümleyi duyduğunda gülüşü biraz daha genişledi. 

'' Yok tabi ki '' dedi çayını yudumlamadan hemen önce.

Pars'ın telefonu çalar çalmaz herkesin gülümsemesi meraklı bekleyişe döndü.

Pars telefonu kapatana kadar bir defa ' tamam ' dedi sadece. Ardından ayağa kalkıp hesabı ödemeye gitti. Bu sırada hepimiz merakla hazırlanıp Pars'ın masaya gelmesini bekliyorduk. Ortam bir anda gerilmişti. 

'' Daha önce polis ile olan işbirliğimiz ortaya çıkmış. Bütün gece kulüpleri mal almayı bırakmış. Polisin eline verdiğimiz herkes birleşip bizim mekanları elden geçirmiş. Çalışanlar fena durumda. Mahzen haricinde sağlam bir yer kalmamış. '' 

Kahraman masada ki bardağı yere fırlatıp parçalara ayırdığında bütün masaların odağına girdik bir anda.  

Pars herhangi bir tepki vermeden '' Gidiyoruz '' demekle yetindi. 

Arabaya bindiğimizde çekinerek '' Böylesi daha iyi değil mi? Belki de artık gözden uzakta biz bize kalabiliriz. '' dedim

Pars yüzüme bakıp alayla gülümsedi. 

'' Sana söylediğimi asla unutma. Tek çıkış yolumuz ölüm. Biz ölmeden asla rahat bırakmazlar. Şuan bile hakkımızda onlarca plan vardır muhtemelen. ''

'' Nereye gidiyoruz peki? ''

'' Mahzen'e. ''

Ardından sessizliğe gömüldü. Mahzen'e varana kadar tek kelime çıkmadı ağzından. 

Mahzen'e vardığımızda koltuklara oturup olanları dinledik baştan sona. Bütün mekanlar dağıtılmış herkes bizi arıyordu. Pars her anlamda kaybediyordu. Şu sıralar maddi durumunun çok iyi olmadığını biliyordum üstüne artık iflas bayrağını çekecek kadar zor bir durumun içine girmişti. 

'' Öldürmekten başka çaremiz yok. Karşı gelen, bize karşı olan herkesi öldüreceğiz. ''

Melih Kahraman'a bakıp '' 20 milyon İstanbulluyu öldürmek zor olmasın biraz '' dedi söylediğini kınayarak.

'' Başka çözüm yolu yok Melih. Karşımızda duran herkesi öldürmezsek bundan sonra yerimiz olmaz İstanbul da. '' Pars Kahraman'a onay verdiğinde yapılacak şey belliydi.

'' Ölümden başka çare yok mu '' Güneş bembeyaz bir şekilde etrafını inceliyor alışık olmadığı duruma karşı adaptasyon sorunu yaşıyordu. Melih ile beraberliği kabul ettiğinde ölümü de kabul etmiş olması gerekiyordu oysa. Burada aşkın yanında ölümü de kabul ediyordun. 

'' Tek çözüm yolu bu. Bizde ilk tercih olarak bunu seçmiyoruz bunu anlayın artık. Başka çaremiz yok. ''

Pars'ın sesi yüksekti. Yüzünde bıkkınlık vardı. Elinden tutup destek oldum. Ne olursa olsun ben yanındaydım. 

Biz tartışmaya devam ederken silah sesleri ile herkes birbirine bakakalmıştı. Mahzende cam namına bir şey pek bulunmadığı için şanslı olsak da elbet içeri geleceklerdi. 

Erkekler ayaklandığında silahlarda gün yüzüne çıkmıştı. Ama onlar dışarı çıkamadan etrafımızda bir çok silahlı izbandut toplanmıştı. Pars beni arkasına aldığında dizlerimin bağı çözüldü. Ayakta durmak için iki katı enerji sarf etmek zorundaydım. Çıkış yolumuz yoktu. Sayıca fazla oldukları gibi üstüne Parsların yanında en büyük zaafları vardı. Pars hiçbir şey söylemeden silahını indirdi. 

'' Ne istiyorsunuz. ''

'' Ne istediğimizi çok iyi biliyorsun. İntikam istiyoruz. Ölüm. ''


Not: Özledik sanırım :)

Keyifle okuyun :) Multimedya hikayeme ilk koyduğum ve kapakta olan fotoğraf :)

Yorum ve vote lütfen :D

MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin