Bölüm:38

12K 433 33
                                    

Arabaya bindiğimizde göz ucuyla Pars'ı izledim. Kaşları çatılmış damarları belirginleşmişti. O vahşi ifadesi hala yüzündeydi.

" Bu gideceğimiz yere ben girmesem daha iyi olacak. " dedim olabildiğince uysal bir şekilde.

Sorun çıksın istemiyordum. Pars benim yüzümden birileriyle uğraşsın istemiyordum.

" Öyle bir şey olmayacak " dedi yüzünde ki ifadesine tezat bir şekilde sakinlikle.

" Sorun çıksın istemiyorum. Yeterince var zaten "

" Sen bir sorun değilsin Ceren. Benim girdiğim her yere gireceksin. Bu konu ikinci defa açılmayacak haberin olsun. "

Hiçbir şey söylemeden Pars'ı izlemeye devam ettim. Bir süre sonra başka bir semtte başka bir gece klübüne gelmiştik.

Pars arabadan inerken bende onunla beraber inip yanıma gelmesini bekledim. Içeri girmeden elini uzattığında büyük ellerine tutunup takip ettim.

Diğerine göre daha nezih bir mekandı bu sefer girdiğimiz. Önce üst kata çıkıp ardından altın rengi parıldayan görkemli kapıdan içeri girdik. Ali ve Poyraz yine dışarıda bizi bekliyorlardı.

Tamamen sarı sarı parıldayan odaya girdiğimizde istemsizce koltuğa kaydı gözüm.
Kel göbekli bir amca beklerken oldukça kaslı, yakışıklı denebilecek yüz hatlarına sahip fakat altın zincir takan birisi oturuyordu.

" Hoşgeldiniz "

Kibar bir şekilde karşılanmıştık üstüne. Pars cevap vermeden tekli koltuğun birine ben oturduktan sonra masaya yakın olan koltuğa oturdu.

" Arif geçen sene sana çok net bir şey söylemiştim. Benden habersiz kendi mallarını satamayacağını biliyorsun. "

Önce etrafa bakındı bir süre kendi odasını ilk defa görüyormuş gibi. Sonra umursamaz bir tavırla " Pars kabullenmen gereken şeyler var çok iyi biliyorsun. " dedi

Pars'ın sinirlendiği kesinlikle çok belli oluyordu fakat karşısındaki adamın bununla pek ilgilendiği yoktu.
Suratında beliren öfke dolu gülümsemesinin ardından elimi tuttu ve ayağa kalktı. Hiçbir şey söylemeden odadan çıktık.

Pars klüpten çıktığımızda telefon cebinden çıkarıp birini aradı.
" Mahzen'e getirin "
Telefon kulağındayken söylediği tek şeydi. Pars'ın sinirlendiği çok belli oluyordu gergin yüz hatlarından. Bu yüzden herhangi bir şey söylemeden arabaya binip onun şoför koltuğuna geçişini izledim.

Mahzen'e varana dek hiçbir şey konuşmadık. Çok sinirli duruyordu Pars. Direksiyonu sıkıyordu sürekli ve bu durumda daha fazla sinirlendirmemek için sessizce yolu izliyordum.  Mahzen'e geldiğimizde dışarıda görünen üç araba vardı. Kapıda 2 kişi bekliyordu fakat bahçe içinde ve etrafta çok fazla kişi geziyordu. Son olanlardan sonra Pars güvenlik önlemlerini artırmış olmalıydı.

Mahzen de üst kat hala aynıydı. Asıl değişiklik mahzenin kendisindeydi. Gizli her yer kapatılmış her yer karanlığa teslim olmuştu. Zaten kasvetli olan havası tamamen ölüm ile bağdaşlaşmıştı.
Karanlığa gözlerim alıştığında bir iki adım geri atmaktan kendimi alamadım. Mahzenin ortasında 3 kişi sandalyeye bağlanmıştı. Bunlardan biri kadın diğeri ise 5-6 yaşlarında bir kız çocuğuydu.

" Sen.. Pars sen. Ne yapıyorsun burada "

Söylediklerim kendi kulağıma bile zor ulaşmıştı. Titrek ve tiz çıkmıştı üstüne. Pars söylediklerime karşılık bakmadı bile " Gerekeni yapıyorum " gibi duygusuz bir cevap verip Ada'mın karşısına geçti.

MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin