-18-

22.7K 747 73
                                    

Bölüm Şarkısı: Miley Cyrus- Wrecking Ball

Hikayenin sonunun böyle gelmesine hazırlıklı değildim. Tanrı biliyor ya, Arda gelmeseydi bana burada kim bilir daha neler oldu... Panik atak, kalp krizi ve bana zarar verebilecek herhangi birşey.

''Beni neden buraya kapattın?'' 

Ellerini büyük bir hışımla saçlarının arasından geçirdi.  ''Amacım sadece şakaydı. Sana bir şey söyle... Klostrofobik olduğunu bilmiyordum. Çok özür dilerim.''

Kaşlarımı çattım. ''Ne söyleyecektin?''

''Hiç.''

''Arda söyle.''

''Hiçbirşey dedim ya Eylül.''

Pekala... ''İyi.'' diyip ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüyüp odadan çıktım. Kapının yanında asılı olan montumu ve çantamı alıp dış kapıdanda çıktığımda temiz havanın yüzüme vurması o kadar iyi gelimişti ki...

Şimdi yapmam gereken tek şey...

Yürüyüp gitmek. 

ARDA...

Dış kapının sesiyle kafamı yasladığım yataktan kaldırıp kaşlarımı çattım. Nereye gitmişti be?Ofladım. Yerimden kalkıp üstüme bir tişört geçirdim ve montumu alıp arabama atladım.Çok uzaklaşmış olamazdı zaten...

2 SAAT SONRA...

"Söyle lan nerde olduğunu!"

"Abi valla bilmiyorum."

"Okulda konuşup yavşamayı biliyodun dimi yavşak!"

Yumruğu suratına indirdim ve yakasından tutup tekrar yukarı kaldırdım. "Söyle!"

"Belki... Atlas'tadır. Ben bilmiyorum yemin ederim ki bilmiyorum."

Derin bir nefes aldım ve bana yalvaran gözlere baktım. "Seni bir daha Eylül'ün yanında görürsem... Olduğundan şüphe duyduğum cinsel organını sana yediririm." Onu sertçe yere attım ve arabama doğru gittim.

Çocuk tüymüştü bile.

Arabanın kaputuna yaslandım ve Eylül'ü aramayı birkez daha denedim. Kapalıydı.Atlas'ı aradığımda onun telefonu da kapalıydı.

Derin bir nefes aldım ve arabama atladım. Eylül iki saattir ortada yoktu ve nerde ne bok yediğinden benim haberim yoktu. Bu beni kaynar sudan soğuk suya sokuyordu. Arabamı çalıştırdım ve bu kasfetli ara sokaktan çıktım. Beni katil namına sokan adamı burada öldürmüştüm.

Aslında az önceki ibneyi salmam hayataydı. Onu acı cektirerek öldürmem gerekirdi. Ama yapmadım. Onu öldürmekle vakit harcayamazdım. Eylül'ü bulmam lazımdı ve tek mantıklı yer Atlas'ın eviydi. O çocuğu sevmeye çalıştım ama yine işleri çığrından çıkarttı.

Sokağı lastikler iz bırakacak hızda ve seste döndüğümde arabanın arkasını lanet olası bir ağaca çarpıyordum ama umrumda değildi. 

Atlas'ın evinin önünde yine aynı hızda durdum ve hiç beklemeden arabadan aşağı inip zili çaldım.  Kapıya tekme savurdum. İkinci tekmeyide savuracaktım ki kapı açıldı.

"Arda."

Atlas'ı ittim ve içeri girdim. "Eylül nerde?"

"Biz genelde eve ayakkabıyla girmeyiz adamım. Eylül'de burada yok."

"Nerde olduğunu biliyor musun?"

"Hayır." saçlarını karıştırdı. "Seninle değil miydi?"

"Evet ama sonra gitti."

"Küs müsünüz?"

Kapıdan çıkarken ona yan yan baktım. "Çocuk muyuz biz?"

Ellerini suçlu gibi havaya kaldırdı. Verandadan indim ve arabanın yanına gidince ona bağırdım. "Seni ararsa nerde olduğunu öğren sonra da beni ara."

Elini 'tamam' dermiş gibi havaya kaldırdı ve geri indirdi. Arabaya atladım ve o sinirle daha hızlı gitmeye başladım. Bunun ardı arkası kesilmezdi. Mira,Gökhan, Gökçe, Selin... Hangi grup arkadaşına gitsem sonuç bu olacaktı.

Eve geldiğinde onu evire çevire becereceğim.

(...)

Eylül'ü aramaktan vaz geçeli tamı tamına dokuz saat olmuştu. Saat gece yarısına geliyordu ve o şuan evde değildi. 

Bende tam dokuz saattir koltuğa oturmuş,  saçımla oynayarak ahşap sehpayı inceliyordum.

Nereyedeyse on iki saattir dışarıdaydı ve ben onun nerede ne yaptığından bir haberdim.

Onu neden bu kadar önemsediğimi de bilmiyorum. Onu sorumluluğum olarak görüyordum.

Anahtar sesine tepki vermemem beni şaşırtsada aynı pozisyonda kaldım. Kapıdan girenin Eylül olması için dua ediyordum ki sakarlık gösteripte anahtarı yere düşürünce bu kesinleşmişti.

Hiçbirşey söylemeden merdivenlere ilerlediğinde onu koltuğun kenarında durdurmayı başardım. "Nerdeydin sen?"

"Sana hesap vermek zorunda olmadığım yerde."

O hala karşıya bakıyordu bense hala sehpaya bakıyordum. "Hayır hesap vermek zorundasın."

Çantasını yere fırlatınca ona döndüm.  O da bana bakıyordu. "Sen benim neyimsin ki? Neden sana hesap vereyim?"

"Sen benimsin Eylül."

"Ben. Senin. Falan. Değilim!" diye bağırdığında ayağa kalktım ve onu dirseğinden tutup önüne geçtim.

"Bak bana." Bakmamakta ısrar edince çenesini tuttum ve bana bakmaya zorladım.
"Bak bana! Ben seni zorla satın alsam dahi benimsin. Bunu değiştiremezsin. Siktigimin dünyasında nereye gitsen değişmez bu. Anladın mı? Ha eğer çok gitmek istiyorsan sabah siktir olup gittiğin kapıdan yeniden çıkıp gidebilirsin. Ama bu eve birdaha uzaktan dahi bakamazsın."

Çenesini bıraktım ve ona çarparak merdivenlerden çıktım. Odamın kapısını kırılcak kadar sert kapattığımda iki üç gündür bozulmayan yatağımın üstüne kendimi attım.

Dış kapının sesini duyduğumda ise... beni oraya gömmüşlerdi...

SORUNLU AŞK ☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin