-39-

14.4K 519 10
                                        

Bölüm müziği: Imagine Dragons- Redioactive

Atlas'a sinirlenmiş halde hızlı hızlı yürüyordum.

Ne demek 'sence?'.Bu lanet olası sorunun cevabını bilmiyordum.

Kulaklıklarımı takmamla yabancı bir müziğin başlaması bir oldu. Anlamadığım şeyleri niye dinlerdim ki zaten! Ben hep böyleydim. Salak Eylül'düm. Atlas'ı da bu yüzden kaybetmiştim zaten!

İnsanlar yavaş yavaş azalırken yerde birsürü pembe kağıt gördüm. Bassam mı basmasam mı diye düşünürken, bunların bana ait olduğu hissi içime dolduğuna kaşlarımı çatarak hepsinin üzerine basarak ilerlediğimde, gözüme çarpan mavi kağıtta durdum ve kafamı kaldırdım.

Hiç kimse yoktu.

Her zaman dolu olan bank, okuldan kaçan çocukların gülüşleri ve hatta taşlar bile boştu...

Pembe kağıdın üzerinde beklemeyip, sanki bana ayrılmamış gibi hissettiğim mavi kağıdın üzerine bastım.

Bir sonrakine ve bir sonrakine daha...

En sonunda bittiğinde geriye baktım. Bastığım kağıtların hiçbiri yoktu.

Aman Tanrım.

Sanırım rüya görüyordum. Az önce orada olan kağıtlar nasıl şimdi orada olamazdı?

Derin bir nefes aldım ve bunu düşünemeyecek kadar yorgun olduğumu hissederek yürümeye devam ettim.

Daha birkaç adım daha atmamıştım ki, arkamı döndüm.

Son bastığım kağıtta orada yoktu ama bir şeyler vardı.

Mesela az önce bomboş olan alan, şimdi dopdoluydu. Alışık olduğum gibi, banklar dolu ve çocuklar gülüşüyordu.

O ortoma tek uymayan varlıksa, simsiyah giyinmiş biriydi.

Kaşlarımı çattım. Bu sıcakta siyah giyilmez ki! Moda fukarası diye düşünürken çocuk elindeki bütün kağıtları çöpe attı. Az önce üzerine bastıklarımı...

Daha sonra omuzlarını dikleştirdi ve kapşonunu indirdi. Sapsarı saçları simsiyah üstüyle tezat oluştururken bir anda geriye döndü ve bana baktı.

Suçlu gibi hemen yüzümü çevirdim ve hızlı hızlı yürümeye başladım.

Ama arkamdan geldiğini hissediyordum...

Kırmızı alarm! Kırmızı alarm!

Takip ediliyordum.

Çocuk bariz bir şekilde kulaklıklarını takmış beni takip ediyordu.

Zank diye yerimde durdum ve arkamı döndüm. Birkaç adım uzağımda duruyordu ve bana tek kaşını kaldırımış halde bakıyordu.

Yanına gittim ve kulaklıklarını çekerek çıkarttım.

''Sen beni mi takip ediyorsun?''

''Ne alaka? Ben evime gidiyorum.''

Sesinin tonu melodi gibi kulaklarımda yankılanırken yine etrafımızda kimse yoktu. Ah hadi ama. Burada her zaman insan olurdu!

''Evinin nerede olduğunu sorabilir miyim?''

''Sorarsan bu, senin beni takip ettiğin anlamıa gelir ve hayır soramazsın.''

Kaşlarımı çattım. ''Gelmez ve evet sorarım.''

''Bende cevaplamam.'' Sırttığında yanağında birkaç kas gerildi ve o muhteşem gamze ortaya çıktı. İç çektim ve omzuna şöyle bir vurdum.

SORUNLU AŞK ☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin