-20-

22.4K 669 36
                                    

Bölüm Müziği: Pink-So What

Bende ona sarıldım. Kokusunu içime çektim. Bahar kokusu dört bir yanımı sardı ve beni tamamladı. Parfümüne bayılıyordum. Hayatımda duyduğum en güzel parfümdü.

''Seni özledim cadı, cazgır, başına buyruk,...''

''Yeter. Sus ve ben anın tanıdını çıkarayım.''

Belimdeki kollarını bana iyice doladı ve kendine iyice bastırdı. Huzuru doruklarda hissediyordum... ''Seni kaybettiğim için çok korktum. Seni kaybettiğim için kendimi öldürüyordum Eylül...''

Ellerini tekrardan sıktım ve o da yüzümde gezdirdi. Alınlarımızı birleştirdik. 

''Buradayım...''  

Titrek bir nefes aldığımda o da titredi. 

Gözlerimi açtığımda sımsıkı kapanmış gözlerini gördüm. Beni kaybetmekten gerçekten korkmuştu. Buna inanamıyordum. Arda Bakır, beni kaybettiği için korkmuştu. 

''Gözlerini aç.'' Omuzlarını kavradım ve onu sakinleştirmeye çalıştım. Ama sanki büyü yapıyormuş gibi büyük bir konsantrasyonla ellerini yanaklarımda gezdiriyordu.

Kahverenginin muhteşem tonlarını gördüğümde gülümsedim. 

Sonra öptü beni.

Muhteşem bir sıcaklık içimi kavurdu. Ona karşılık verdim. Güldü ve durdu. Ellerim boynunun arkasındaki saçlarında gezinince kısık bir nefes aldı. Onu kendime çektim ve bu sefer ben öptüm onu. Önce şaşırdı ama sonra o da karşılık verdi. Amansız bir hastalığa yakalansam ilacım bu olurdu. İyileştirici ve sakinleştirici gibiydi. Bu gün yaşadıklarımın hepsi aklımdan uçup gitmişti. Bana söyledikleri... Ona söylediklerim... Bu koca sevginin bu kadarcık bir sürede gerçekleşmesi olağandışıydı. Ama olmuştu işte... Sadece o ve ben vardık... Sadece biz vardık. Sadece biz....

Sonra bir şey oldu ve Arda benden ayrılıp elini duvara geçirdi.

''Ne?'' ellerimi iki yanıma açtım. Ona istediğini verememiş miydim? 

''Yok bir şey...'' Ellini saçlarından geçirdi ve gözlerini kısarak bana baktı.  ''Sen neden ıslaksın?'' 

Üstüme baktım. ''Kaan sarhoş olduğum için beni suya attı.''

Kaşlarını kaldırdı. ''Bu havada!'' diye sert bir ses çıkarınca irkildim. ''Üşüyorsun.'' elini boynumdan attı ve beni içeri sürükledi.

İçerisi doğal taşla donatılmıştı ve Arda'nın eski evindeki eşyalarından hiçbiri yoktu. Yeni koltuklar alınmış, televizyon bir yüz kat büyümüş, (Monitör altmış metre kareyi kaplıyordu.) Koltuklar siyah deriye dönmüştü ve duvarlar beyaz boyayla düzgünce boyanmıştı. Arda'nın hayran kaldığım o muhteşem kitaplığı bu evde daha bir fazla yer kaplamıştı. Sanırım salondaki kitaplıktan başka bir oda da vardı ki iki tane olmuşlardı. Ev hem spor, hemde inek öğrenci tipinde olmuştu. Hoş loş ışıklar, tavan aydınlatmaları ve led ışıklar florasan tadı veriyordu. Yerler çok uçuk bir beyaz parkeydi. Her yer cıvıl cıvıl ve aynı zamanda hoş görünüyordu. 

Peki ben ne yapıyordum?

Her yeri ıslatıyordum.

''Şey...'' 

''Hım?'' dedi beni sonsuz gibi görünen merdivene sürüklerken.

''Ev çok güzel. Ama neden taşındığını anlamadım.''

Dudağında küçümseyici bir sırıtış belirince o sırıtışa bir yumruk atasım geldi. Bu gülüşünden nefret ediyordum. ''Sana eve birdaha giremeyeceğini ve hatta uzaktan bile bakamayacağını söylediğim için yeni bir ev aldım. Hani... Öküzüm ya ben.''

Koluna bir tane vurdum. ''Kapa çeneni. Hala öküzsün.''

Kaşlarını kaldırdı ve yine güldü.

Birsürü kapısı olan bir koridor ve yeni bir salonla karşılaşınca ağzımı oynatarak 'oha' dedim. Aşağıdaki salonla birebir aynı olan bir salonda buradaydı. Ama buradaki salon rengarenkti. Turuncu duvar kağıdı lacivert koltuklar, mor bir kitaplık, beyaz masa, orta sehpa ve yastıklar... Burası benim iç dünyamdı. Koskocaman bir kitaplıkta salonun cam kenarına konmuş ve duvara gömülmüştü. Ama sorun şu ki kitaplık boştu.

''İşte burası senin salonun.''

Kaşlarımı çattım. ''Benim mi? Peki ya aşağıdaki?'' 

''Imm orası benim. Siyah, beyaz ve gri. Benim dünyam. Senin dünyansa bu kadar renkli işte.'' 

''Beşiktaşlı mısın?'' 

Yanımdan yürüdü ve lacivert koltuklarıma kendini bıraktı. ''Takım tutmam. Ben Basketbol oynarım. Futbol'la alakam yoktur.'' 

Kaşlarımı çattım ve salonun görünmeyen duvarına bakmak için içeri adımımı attım. Gözlerim yerinden pörtlemiş halde duvara gömülü televizyona bakarken azımdan çıkan küfürü tutamamıştım. O film CD'leri ne kadar çok öyle...

''Küfürbaz.'' güldü. ''Beğenmedin mi?'' 

''Salak mısın? Bayıldım!'' Koskocaman (Alt kattaki kadar olmasada) televizyonun yanına yürüdüm ve filmlerin isimlerine bakmaya başladım. Yarısından çoğunu izlemiştim ama bu televiyonda izlemek için bir on kere daha izlerdim. 

''Seç birini de izleyelim.'' 

''Hımm...'' elimdeki CD'leri karıştırdım ve bir tanesini diğerlerine vurdum.

''Alacakaranlık serilerini izledin mi?''

''Şaka mısın?''

''Pekala, pekala...'' gözlerini devirdi ve bende diğer CD'lere bakmaya başladım. Televizyonun etrafındaki rafları saran CD'ler, en fazla bin taneydi. Bunların içinden nasıl birşey seçebilirdim ki!

''Tamam buldum.'' 

''Ne?''

''Korku filmi?''

''Bayat.'' 

Sırıttım. ''Ne o? Yoksa korktunuz mu Bay Bakır?'' 

''Öf Eylül düzgün bir şey seç.'' 

''Sana da birşey beğendiremiyoruz. Gel sen beğen bende üstümü değiştireyim.''

''Film değilde...'' yerinden kalktı ve bana doğru yürüdü. ''Sen üstünü değiştirirken seni izlemeyi tercih ederim.'' 

Elime geçen yastığı suratına attım ve yastığı tutup dağılmış saçlarıyla bana sırıttı. ''Odam hangisi?'' 

Yastığı yanımızdaki koltuğa attı. ''Sanırım o soru odamız hangisi olacaktı.'' 

Kaşlarımı çatıp gülümsedim ve ona baktım. Odamız mı?

''Aynı odada mı kalacağız?''

''Bir sorun mu var cazgır?'' 

''Hayır yok öküz.'' 

Yanından geçtim ve salondan çıkmak için hareketlendim. ''Koridorun sonundaki siyah kapı.''' 

''Tamaaam.'' diye söylendim.

''Merhaba efendim.'' olduğum yerde kaldım. Karşımdaki Türkçe'si düzgün olmayan ve üzerinde minicik bir etek ve göğüslerini tamamiyle ortaya çıkaran bir gömlek giymiş olan sarışın kız... Aman Tanrım.

''Aaaa şey...'' Arda koşarak yanıma geldi. ''Eylül bu yardımcımız Olga. Aşağıda bir de Eliza var. Ev işleri yemek falan onlar bakıyor.'' 

Ooooldu canım. 

SORUNLU AŞK ☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin