-44-

13.6K 494 29
                                    

-44-

Herkes uyandığında koca beyaz yatağında uykusunu almış bir şekilde mutlu uyanmak ister.

Peki bunu kim yapar?

Mutlu insanlar.

Peki ben kimim?

Mutsuz insan.

Mutluluk satın alınamazdı. Para, mülk,... Hiçbirşey sevginin ve mutlulupun önüne geçemiyordu.

Bense mutluluğu bilmiyordum bile. Annem yanımdayken herşey daha kolaydı. Bana on iki yaşında hamile kalmıştı. Çocuktu ama benden vaz geçmemişti. Benimde ondan vazgeçmemem gerekiyordu. Ama şimdiden ondan vazgeçmiştim.

Onu ararken mutsuz olacaktım. Üzerimde hep bir mutsuzluk olacaktı.

Şuan odada olan hava gibi.

Odada kasvetli bir hava vardı. Gözümü açtığımda siyah zarfı gördüğümde hızla gözlerimi kapattım. Rüya olmasını umuyordum ama değildi.

Denemek için bacağıma bile vurmuştum.Rüya olmadığını anladığımdaysa gözlerimi sinirle açtım ve yutkundum.

Zarflardan nefret ediyordum.

Derin bir nefes alarak ve saçlarımı geriye atarak doğruldum.

Gördüğüm manzara karşısında nefesimi tuttum.

Siyah güller... Her yerde siyah güller vardı. Yattığım yatağın her zerresinde simsiyah güller vardı. Yorganımın üzerinde her yerde o siyah güller vardı.

Saçlarımı çektim. Lanet olsun.

Buruşturulmuş kağıdı gördüm ve alıp okudum...

"Hiç kimse vazgeçilmez değildir."

İmkansızlıkları yaşamak mıdır sevmek,

Yoksa severken imkansız mıdır yaşayabilmek?

Zor mudur gözlerine bakarken sevmek,

Yoksa sevgi midir gözlerindeki tek gerçek?

Kolay mıdır bir anda vazgeçip gitmek,

Yoksa gitmekten vazgeçip, sevmek mi gerek?
Ben cevabını veremedim sevemediğim için,
Sevmeyi bilmediğim için.

Sevilmenin bana uzak olduğu yaşamım vazgeçmemeyi öğretti.

Sevdiğinde vazgeçmemeyi...

-S

''Siktir.''

Kağıdı bir de ben ben buruşturup attım. Arda bunu okumuşsa kesinlikle onun yanına gitmişti. Ya ona bir şey yaparlarsa? Sedat, Hecker'ın anlattığına göre tehlikeli biriydi.

Ama Arda onun için endişelendiğimi duyarsa Pelin gibi bana da kızardı.

Oflayarak saçlarımı karıştırdım.

Evin yerinden oynaması ve pat sesiyle Arda'nın geldiği belli oluyordu. Kapıyı öyle hızlı kapatmıştı ki, bina depremde hasar görse ancak bu kadar görürdü.

Hızla kapıdan içeri girdi ve tişörtünü çıkarıp savurdu.

Beni gördüğünde durdu ve baktı.

''Bunları sen görmeden toplamam gerekiyordu.''

Burnumu çektim. ''Geç kaldın.''

Sulu gözlerle kafamı kaldırıp ona baktım ve dudaklarımı birbirine bastırdım.

''Neden ağlıyorsun?''

''Korkuyorum...''

Sesim öyle çatallı çıkmıştı ki, boncuk boncuk ağladığımı bilmesem iki gündür hiç uyumadım derdim.

Ellerini beline koydu ve küfür etti.

''Neden?''

Burunumu birdaha çektim ve ayağa kalktım.

''Şu Sedat denen herif... Ödümü patlatıyor.''

''O işi hallettim ben.''

''Gitme demiştim.''

''Ne zaman söyleneni yaptığımı gördün?''

Kafamı iki yana salladım.

''Anlamıyorsun...'' daha fazla ağlamaya başladım.

''Bugün neden bu kadar duygusalsın?''

Dirseklerimi tuttu ve kafamı kaldırmam için diretti.

''Bilmiyorum. Herşey,...'' titrek bir nefes aldım. ''Herşey üst üste geliyor.''

''Ne oldu? Eylül bilmediğim bir şey mi var?''

''Hayır yok.''

Hıçkırdım ve nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Arda gözlerimin içine bakıyordu. Birşeyler arıyordu. Ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Onu istiyordum. Herşeyden çok. Ama lanet olası hiçbir şey buna izin vermiyordu. Benim hakkımda olan herşey onu benden soğutuyordu. Her olayda benden uzaklaştığını hissediyordum ve bunu biliyordum da.

Herşeyde benden soğuyor ve uzaklaşıyordu. Bu oyundaki kendi rolümü bilmiyordum. Ne yapmalıydım? Ona tekrar kendimi sevdirmek için nasıl bir oyun oynamalıydım kalbine? Hangi büyü sevgiyi geri getirebilirdi ki?

Hiçbirşey. Sadece aşk başarabilirdi bunu. Bizim aramızda olmayansa sadece buydu. Aşık değildik. Sadece mecburduk birbirimize. Yaşadıklarımızla mecburduk. Ne kadar benden soğusada bu böyleydi.

Şimdi de Sedat olayı çıkmıştı. O kimdi! Soyadlarımız aynıydı üstelik...

Ölmek istiyordum.

''Sorun ne?'' diye tekrar sorduğunda gözlerimi sıktım.

''Bilmediğin bir şey yok.''

''O zaman evlen benimle.''

SORUNLU AŞK ☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin