-33-

16.4K 521 14
                                    

Bölüm müziği: Christiana Perri- A Thousand Years

*Karakterler arasında yakınlaşma söz konusudur rahatsız olanlar okumazlarsa sevinirim.

Kaybetmek.

Şuan yaptığım ve yapacağım tek şey kaybetmek olmuştu. Hayatımın tamamını ve beyin fonksiyonlarımı kaybetmiştim. Hayatta canından çok sevdiğin birini kaybetmek, maçı kaybetmek, iddayı kaybetmek, totemi kaybetmek... Benimse kaybettiğim tek şey kalbimdi.

Şuan gözlerim sarışın bir kızın yeşil gözlerine odaklanmış, beynim karmaşayla uğraşırken vücudumun yapabildiği tek şey göz kırpıp bu can yakıcı rüyadan uyanmaya çalışmaktı.

Ama ne uyanabiliyordum, ne de küçükken bana öğretilmediği gibi koyunları sayabiliyordum. Küçükken kötü rüyaları kovamadığım gibi bunu da kovamamıştım. Hayatın size bir çentik atmasını beklerken yaptığı şey tekme atmak oluyordu hep. Hayatınızın bir günü iyiyken diğer günü kötü geçiyordu. Ama benim gibi cehennemde yaşıyorsanız, hayatın çentik atmasını değil, kaybetmeyi beklerdiniz.

Ve olmuştu.

Kaybetmiştim.

''Arda?''

İnce tiz sesi kulaklarımda yankılanırken yapabileceğim tek şey dilek tutmak olmuştu. Ne olur rüya olmasın...

Gözlerimi sımsıkı kapattım ve yaşların yüzümü yakıp geçmesine aldırmadan tekrardan açtım. O ise bana hala aynı tavırla bakıyordu. Sanki hiçbir şey olmamış. Öldüğünü sanmamışız gibiydi.

''Sen...'' Ondan uzaklaştım ve elimi ona doğru kaldırdım.

''Bak bana kızgınsın biliyorum...''

''Kızgın mı!'' bir anda esip gürlemem annemi de yerinden hoplatmıştı. ''Sence sadece kızgın mıyım Pelin? Sen öldün! Benim küçük kardeşim öldü! O öldü! Onu ben kendi ellerimle toprağa verdim! Senin ne işin var bu lanet dünyada!''

O da ağlıyordu işte. Ona asla yapmadığım bir şeyi yapıp bağrıyordum. Üzüp ağlatıyordum onu. Bunu en son ne zaman yapmıştım ki?

''Ben...''

''Sen ne? Senin konuşmaya hakkın yok! Lanet olsun!'' bir tekme savurup pencere camını küçük parçalara ayırdım ve üstüme gelip yüzümü çizenleri önemsemedim.

''Yapma!'' tiz çığlığı kulaklarımda yankılanırken gözlerimi açtım ve ona baktım. Dizlerinin üstüne çökmüş, elini kulaklarına kapatmış ileri geri sallanıyordu.

''Sen!'' babamı gösterdim. Bana sulu gözlerini hiç kırpmadan bakıyordu. ''Bunu bana nasıl söylemezsiniz?''

Sesimin ilk defa titrediğini duyan annem bana dönüp bakmış ve ufak bir çığlık atarak elindeki peçeteyle yanıma koşmuştu. Ben ise hala babamın bana baktığı gibi bakıyordum. Sulu ve duygusuz.

Annem yüzümdeki çizikleri temizlerken babam gözlerini benden ayırdı ve iç çekerek yerde ağlayan küçük sarışın kızın yanına yürüdü.

Annemin elini savuşturdum ve hızlı adımlarla şirketten çıkıp arabama bindim ve çalıştırıp hızla otoyola çıktım.

O zamana kadar nefesimi tuttuğumun bile farkında değildim.

Ama ben her kaybettiğimde böyle yapardım. Nefesini tut ve ağla...

EYLÜL...

SORUNLU AŞK ☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin