-48-

13.9K 440 11
                                    

-48-

''Lanet olsun!''

Parmak eklemlerim kızarmıştı ama umrumda değildi.

''Arda kendine gel!''

Kum torbasını Ege'ye doğru savurdum. Ustalıkla kurtuldu. Duvara bir yumruk daha geçirdim.

''Kendimdeyim Ege!''

Duvara bir yumruk daha geçirdim ve kafamı yaslayıp hızlı hızlı soludum. Yumruğumun altıyla bir daha vurdum ve gözlerimi sıktım.

''Duvara vurunca veya bana kum torbası fırlatınca ne oluyor yani?''

''Ebeninki oluyor!''

''Oraya gelirsem dişlerinin hepsini ağzına dökerim.''
Yapacağını biliyordum.

''Nasıl olacakmış o?''

''Senden bir yaş büyüğüm.''

''Ben daha olgunum.''

''Ayrıca senden bir santim daha uzunum.''

''Pek bir şey değişmiyor.''
Kafamı kaldırıp kum torbasının önüne geçtim. Yumruklarımı ve tekmelerimi ardı ardına vuruyordum. O orospu çocuğunun yüzü her belirdiğinde daha bir istekle vuruyordum. Eylül nerede bilmiyordum. Nereye gitmişti?

Karakoldan çıktıktan sonra biraz gezeceğini geç kalmayacağını söylemişti. Saat daha erkendi. Döner heralde.

''Ne olduğunu anlat bana.''

Gözlerimi yumdum ve derin bir nefes verdim.

''Eylül'Ün babası öldü.''

Kum torbasına bir yumruk daha attım.

''Vasiyetinde amcasıyla evlenmesi gerektiği yazıyor.''
Bu sefer iki tekme ir yumruk atmıştım. O piçin ağzını yüzünü dağıtacaktım!

''Amcasıda şerefsiz piçin teki! Küçük olmasına ramen istiyor Eylül'ü!'' bağırarak bir yumruk daha geçirdim. Eklemlerim sızlamaya başlamıştı artık.

''Karakolda vasiyetin verileceği söylendi. Kahrolası mahkemeyi beklemek zorundayım!''

Hiç konuşmadan kum torbasını tekmeledikten sonra her darbemde dağılan Sedat geldi aklıma. Piç Sedat.

''Seni eğlendirmeli miyim?''

''Hayır!'' giye bağırdım ve hiçbirini aklıma getirmemeye çalışarak son tekmemi de indirdim ve dönüp banyoya girdim. Kum torbası da yerinden çıkmıştı.

''O patlasaydı görüdün ananınkini.''
''Hizmetçileri yatmak için yanıma almıyorum.''

''Senin o eski ruslar fenaydı ama.''

Sinirle banyoya girdim ve suyu açıp aynaya baktım.

Mahvolmuş yüzüme.

Terden parlıyordum. Saçlarımı karıştırdım ve çekiştirdim. Ellerim kanıyordu. Aynada kendime bakarken ne hissediyorum bilmiyordum ama kendimden nefret ettiğim kesindi. Kendimden ve tüm insanlardan nefret ediyordum.

Eylül gidecek miydi? Hayır.

Elimi lavaboya vurdum.

''İzin veremem...''

Tam gözlerimin içine baktım ve fısıldadım. ''Sevdiğin insanları bırakmazsın sen.''

''Ama Pelin bile kaçtı senden!'' diye bağırıp elimi aynaya geçirdim. Ayna darma duman olurken elime giren camlara aldırmadan bir daha vurdum aynaya.

SORUNLU AŞK ☠Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin