İşkence Yok.

106 5 0
                                    

15/09/1997

Draco malikânedeki odasında pencerenin kenarında oturmuş gergin bir şekilde karanlık havaya bakıyordu. Kendisini mutlu hissetmesi gerektiğini bilse de, mutlu hissetmekten çok uzaktı. Küçükken kendisine anlatılan eski gösterişli, safkanların yeniden değerlendiği dönem gelmişti.

Ancak Malfoy ailesi o eski gösterişli günlerinden çok uzaktı. Babasının Azkaban'a gidişi, kendisinin verilen görevi alt üst etmek üzereyken, Snape'in onun görevini devralışı ve son noktayı koyuşu, Andromeda teyzesinin kızının Remus Lupin ile evlenmesi, onları ölüm yiyenlerin ve Karanlık Lord'un gözünden epey düşürmüştü. Dahası babası asasızdı, geçici olarak edindiği asalar haricinde, babasının asası tamir edilemeyecek şekilde parçalanmıştı. Draco kendisini kapana kısılmış gibi hissediyordu. Köşeye sıkışmış ve oradan asla çıkamayacakmış gibi hissediyordu. Böyle yaşamak... Oysa böyle olacağını hiç düşünmemişti. O sırada tiz ve insanın içine işleyen bir çığlık yükseldiğini duydu ve hızla kulaklarını kapadı.

Bunca zamandır kendisini en rahat hissettiği, büyüdüğü yer artık ev olmaktan çok uzaktı onun için. Ne yapabileceği hakkında hiçbir fikri yoktu. Tekrar bir çığlık yükselmişti. Draco artık bunları duymak istemiyordu. Büyüdüğü ev işkencelerin meskeni olmuştu ve bu durumdan nefret ediyordu. Sonunda biraz da olsa Phoenix'i anlamaya başlamıştı. Bu durumun onlara iyilik getirmeyeceğini söylerken kardeşi haklıydı. Ancak ne yazık ki bunun için çok geçti, dahası Phoenix'ten uzun bir süre haber alınamıyordu.

Kapısının tıkırtısını duyana dek içindeki sesler haricinde ortalık sessiz sayılırdı. Kapısı yavaşça açıldı ve içeri gergin gözüken annesi girdi. O kadar gergindi ki sanki baston yutmuş gibiydi. Bir şey olmuştu. Draco içinin tedirginlikle kaplandığını hissetmişti. Bu yüzden hızla kalkıp annesinin yanına gitmişti.

"Neler oluyor?" dedi. Bilmeyi hem istiyor, hem de istemiyordu. Annesi ise bir süre ona baktıktan sonra gülümsemeye çalışarak başını sallamıştı.

"Bir şey yok Draco... Her şey yolunda." Demişti sakin bir sesle. Yine de annesinin sesindeki gergin tınıyı duyabiliyordu. Ona inanmamıştı. Bir şey olduğu çok belliydi. Bir anda Bellatrix teyzesinin tiz çığlığını duymuştu. Kulaklarını kapıya dikmişti. Teyzesi sinirlenmiş olmalıydı, bu çığlığı sevinç çığlığına benzemiyordu hiç.

"Anne? Neler oluyor?" dedi annesine dikkatlice bakıp içindeki tedirginliği belli etmemeye çalışarak. Annesi ise sanki kendisiyle mücadele ediyor gibi duruyordu, oğluna söylemek ve susmak arasında kendi içinde bir tercih yapmaya çalışıyor gibiydi. En sonunda yenilgiyle başını yere çevirmişti. Anlatacaktı, Draco er ya da geç bilecekti, ondan gizlemenin anlamı yoktu. Bu yüzden derin bir nefes alıp oğluna dönmüştü ki kız kardeşinin sesi tekrardan yükselmişti.

"SENİ PİSLİK! KANIMIN AYIBI!!!" diyordu. Narcissa acı içinde gözlerini kapamıştı şimdi. Ancak Draco hiçbir şey anlamamıştı. Telaşla kapıya baktıktan sonra annesinin kollarını tutmuştu.

"Anne? Teyzem neler söylüyor? Kim var orada?" dedi korkuyla. Düşünmek bile istemiyordu oysa. Teyzesinin sözlerinden ailesinden birisi olduğunu anlamıştı. Ama anlamak istemiyordu. Çünkü doğru düşünüyorsa, aşağıda olan kişi kardeşinin ta kendisiydi. Bunun etkisi onda sanki bir anda bir kova dolusu buzlu suyu üzerine boca etmişler gibi bir his olmuştu. Olamazdı, kardeşine işkence ediyor olamazlardı.

"P-Phoenix'e bir şey yapmıyorlar değil mi anne?" dedi kısık bir sesle. Ama sesindeki korkuyu kendisi bile duyuyordu.

"SANA KİM OLDUĞUNU HATIRLATMAM GEREKECEK KÜÇÜK KIZ!"

Anka'nın DönüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin