29/08/1995
Phoenix acı içinde kendisine getirilecek olan iksiri bekliyordu. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. Kolunda tükenmek bilmeyen, yoğun bir acı vardı. Daha ne kadar dayanabileceğini kestiremiyor, ancak kırılgan bir nesneymiş gibi kendisini bırakmak istemiyordu. Aslında kırılgan bir nesne olmaktan oldukça uzaktı. Yine de sanki kendisini bırakırsa, herkes onun hakkında böyle düşünürmüş gibi hissediyordu.
Charlie ise, kendisini sakin olmaya zorlarken, bir yandan da elindeki iksir şişelerini düşürmemeye çalışıyordu. Oysa ki sabah oldukça güzel bir güne uyanmıştı. Her zamanki işlerini yaptıktan sonra biraz dışarıda takılıp, kafasını dağıtacaktı. Ancak hayatına küçük bir Malfoy kızı girince tüm planları alt üst olmuştu. Kızın zekası karşısında saygıyla eğilebilirdi -kuşkusuz zeki ve meraklı bir kızdı- ancak bu kızın olağanüstü derecede beceriksiz olduğu gerçeğini değiştirmiyordu. Uyuyan bir ejderhayı uyandırmanın sonuçları oldukça ağır olabilirdi. Aslında kız canını kurtardığı için günlerce şükür duası etmeliydi.
Phoenix kapının açıldığını duyunca gözlerini hafifçe açtı ve karşısında onu son anda kurtaran kehribar gözlü adama baktı. Bu bile onun acısını hafifletmemişti. Soluduğu hava bile sanki derisine bıçaklar saplanıyormuş gibi acı vermişti. Kız kendisini tutmaya çalışsa da, çektiği acıdan dolayı yüzünü buruşturmasına engel olamamıştı. Bunun üzerine Charlie'nin kıza olan bakışları yumuşamıştı. 'Dışarıya yarın da çıkabilirim.' diye düşünmüştü. Kızın koluna kısa bir an baktıktan sonra yavaşça kızın yattığı yatağın kenarına oturmuştu. Ona belli etmemeye çalışsa da, kızın korkunç derecede acı çektiğini görebiliyordu.
"Birazdan acın dinecek." demişti, iksirin tıpasını açmaya çalışırken. Phoenix ise minnetle ona gülümsemeye çalışırken, dayanması için kendisini zorluyordu. Charlie ise şimdi kız için üzülmüştü. İksiri yavaş bir şekilde kızın kolundaki yanıklara damlatırken, kızın hızlıca nefesini içine çektiğini duymuştu.
"Dayan Phoenix... Geçecek." dedi kısık bir sesle. Genç kızın yüzü kendisini kasmasından dolayı kıpkırmızı olmuştu. Charlie iksiri damlatmayı bitirdiğinde şişenin tıpasını kapatıp kızın yatağının kenarına bırakmıştı. Phoenix, iksirin etkilerini yavaş yavaş hissetmeye başlamıştı. Canı daha az acıyordu. Tüm derisi artık daha az zonkluyordu. En azından bu kadarına dayanabileceğini düşünüyordu. Tam koluna bakacaktı ki Charlie onu durdurmuştu. Kızın kolunu görmesine gerek yoktu. En azından şimdilik.
"Biraz dinlen, kolun düşündüğün kadar kötü değil." dedi kızı rahatlatmak için. Phoenix ise rahatlamıştı. Bu yüzden koluna bakmaktan vazgeçmişti.
"Teşekkür ederim Bay Weasley... Uyuyan bir ejderhayı uyandırmamalıydım." dedi mahcup bir şekilde. Bu söz Charlie'nin gülmesini sağlamıştı. Phoenix onun neden güldüğünü anlamamıştı. Bu yüzden şaşkınlıkla kehribar gözlü, buradaki akıl hocasına bakmıştı. Phoenix'in bakışını gördükçe Charlie daha çok gülüyordu. Kızın onun neden güldüğünü merak ettiğini biliyordu. Ancak öncelikle kendisini toparlaması gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
Fiksi PenggemarOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...