05/08/2006
Profesör'ün sözleri uzun bir sessizliği de beraberinde getirmişti. Uzun bir süre konuşmamışlardı. O sırada Harry ve Ginny gürültülü ve bol konuşma eşliğinde gelmişlerdi. Annesi ise kendisini toparlamaya çalışarak James Sirius'u kucağına aldığı gibi odadan çıkmıştı. Harry ve Ginny Profesör'ü görünce şaşırmışlardı. Ancak, diğerlerinin yüzünü gördüklerinde fazla soru sormamaya karar vermişlerdi. En azından bir süreliğine. Ancak Harry Profesör'e doğru elini uzatmıştı.
"İsmim Harry Potter efendim, tanıştığımıza memnun oldum." Demişti. Profesör ise gülümseyerek onunla tokalaşmıştı.
"Kashif Marais. Uagadou'nun Kehanet öğretmeniydim." demişti. Harry adamın kim olduğunu anladığına memnun olsa da, neden burada olduğunu anlayamamıştı.
"Phoenix'in öğretmenisiniz. İtiraf etmeliyim, sizi burada gördüğüme şaşırdım."
"Bay ve Bayan Weasley benimle konuşmak istemişlerdi. Phoenix'in daveti üzerine İngiltere'ye geldiğimde neden onları da kırayım demiştim."
"İyi yapmışsınız. Geldiğiniz için teşekkür ederiz." Demişti Ginny.
Charlie ise etrafındaki konuşmalardan tamamen yabancı bir şekilde koltukta oturuyordu. İçinin buz kestiğini hissetmişti. Teyzesinin ona işkence uyguladığına dair bir fikri bile yoktu. Düşünceli bir şekilde Profesör'e bakarken kapının çalındığını duysa da umursamadı. Neden olduğunu biraz olsun anlamıştı. Ama bunu dillendirmek düşünmekten daha zordu.
"Benimle beraber olduğu için ona işkence ettiler değil mi?" dedi. Ronald ise ne diyeceğini bilemez bir halde abisine bakıyordu. Gözlerinin önünde abisi enkaza dönüşüyordu ve kendisi hiçbir şey yapamıyordu. Ginny ise konunun ne olduğunu anlamaya çalışarak abisine bakıyordu. Charlie ise sinirli bir şekilde önüne düşen saçları arkaya ittikten sonra tekrar konuşmuştu.
"Ben onu casus sanıp ayrılmışken, defalarca beni oyuna getirdiğini düşünmüşken, bana tuzak kurduğunu düşünmüşken o işkence görüyordu öyle mi?" dedi. Öfkesinin içinde kabardığını hissedebiliyordu. Sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes aldı. Profesör ise üzgün bir şekilde ona bakıyordu. Yanıt olarak ona sadece başını sallamıştı. Charlie daha fazla sakin kalamayacağını hissediyordu. Hızla odanın içinde volta atmaya başlamıştı. Ginny de Ronald gibi endişeyle Charlie'yi izliyordu.
"Öyleyse bana o mektubu yazan kimdi? Phoenix'in yazısını tanıyorum! O yazmıştı, emindim! Öyleyse kim?" diye bağırmıştı. Sesi annesinin salona gelmesine neden olmuştu. O da allak bullak olmuş gibi duruyordu. Charlie'ye baksa da yanına gitmeye çekiniyor gibiydi.
"Phoenix bana bir mektuptan söz etti. Sen bu mektubu onun yazdığını söylemişsin. Ama sana demiş olabilirler, Phoenix uzun bir süre kimseye mektup yazabilecek durumda değildi."
"Neden herkes aynı şeyi söylüyor? Neden mektup yazamasın?" dedi Charlie sinirli bir şekilde.
"Çünkü dört yıl boyunca St. Mungo'da yattı." Dedi bir kız sesi. Charlie'nin tüm öfkesi tuzla buz olmuştu. Telaşla hepsine baksa da uzun bir süre arkasına bakmaya cesaret edememişti. En sonunda ise yapmak zorunda olduğunu kendisine hatırlatarak yavaşça arkasını dönmüştü. Bunu söyleyen kişi Phoenix'ti. Arkasında William Hannah'ın elini tutmuştu ve Victor meydan okurcasına Phoenix'in yanında durmuş, Charlie'ye bakıyordu.
Phoenix Profesör'ün neden burada olduğunu anlamaya çalışsa da bunu düşünmeyi sonraya bırakmıştı. Charlie gerçekleri bilmek istiyorsa, ona anlatacaktı. Daha fazla saklanmasına gerek kalmamıştı. Ona bir kere anlatacak ve bu konuyu bir daha konuşmayacaktı. Yavaşça arkasını döndüğünde Hannah onu anlamış gibi William'a dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
FanfictionOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...