10/11/2006
Phoenix kardeşinin evinde yeğeniyle ilgilenirken uzun zamandır ilk defa kendisini huzura yaklaşmış gibi hissediyordu. Tuhaftı, ama küçük Scorpius’un onun üzerinde böyle bir etkisi olmuştu. William ile Weasley’lerde geçirdiği sürenin dışında kendisini genellikle yeğeninin peşinden koşarken buluyordu. Draco’nun William doğduğunda neden eskisinden de sık geldiğini sonunda anlamıştı. Hiç dile getirmese de kardeşi oğlunu doğduğu andan beri sevmişti ve bu onun bunu dile getiriş biçimiydi.
Zorlu geçen doğumunu hatırlamıştı. Draco olmasa atlatabilir miydi? Bilemiyordu. Onun arkasında oturması ve ve elini deli gibi sıkmasına rağmen hiçbir şey söylemeyişi, tam tersine güven verici bir sesle her şeyin yoluna gireceğini ve çok iyi gittiğini söyleyişini hala bile hatırlıyordu. Kardeşiyle o kadar çok anılar biriktirmişti ki… Çoğu mutlu anılar olmasa da o kötü anılarda bile bir damla bir mutluluk vardı ve bunları hatırlamak bile güzeldi.
Astoria’nın gelişiyle düşünceleri bölünmüştü. Kucağına baktığında Scorpius uyumuştu. Gülümseyerek elini tuttuktan sonra Astorıa’ya bakmıştı. Astoria da minnetle gülümsedikten sonra Scorpius’u kucağına alıp yukarı çıkmıştı.
Charlie ile geçen tartışmadan sonra araları bozulmuş gibiydi. William haricinde pek bir iletişimleri yoktu. Charlie’nin bunu ondan gizlemesine bir anlam verememişti. Bunca zamandır Prewett ailesini ararken sadece onu izlemiş olmasına inanamıyordu. Neden böyle bir şey yapmıştı ki? Bunu saklamak için ne gibi bir nedeni olabilirdi?
Prewett kardeşler hakkında daha fazla bir şey bulamamıştı. Hogwarts’a gitmişlerdi. İyi bir dereceyle mezun olduktan sonra Zümrüdüanka Yoldaşlığına üye olmuşlardı. Gizli bir görev sırasında da ölüm yiyenler ile çatışmaya girmişlerdi ve hayatlarını kaybetmişlerdi. Bunun dışında esrarengiz herhangi bir şey yoktu. Phoenix inat edip bulabildiği tüm kitaplardan Fabian ve Gideon Prewett hakkında bir şeyler bulmaya çalışsa da başarılı olamamıştı.
Molly Weasley ile konuşmayı düşünmüştü. Ama başta Charlie’ye olan kızgınlığı buna mani olmuştu. Zaman geçince de ona kardeşlerini sorarak acısını deşmenin manasız olacağını düşünmüştü. Araştırarak bir yerlere varmayı ummuştu. Oysa hala başladığı yerdeydi. Bir arpa boyu yol alamamıştı. Yenilgiyle içini çekmişti. Çaresi filan kalmamıştı. Kendisini daha fazla kandıramayacaktı. Molly Weasley ile konuşmak zorundaydı. Bu acısını deşmesi anlamına gelse bile yapmak zorundaydı. Yoksa soruları ölene dek cevapsız kalabilirdi. Ancak, Phoenix’in cevapsız sorularla yaşaması da pek mümkün değildi.
“Yine neler düşünüyorsun?” dedi Astoria yanına oturduktan sonra.
Scorpius’un ona iyi geldiğini fark etmişti. Aslında Phoenix ona da iyi gelmişti. Onun sayesinde biraz olsun dinlenebiliyordu ve bunu yaparken de kendisini rahat hissediyordu. Phoenix’i tanıdıkça onu daha çok sevmiş, anlamış ve yaşadıklarına daha çok üzülmüştü. Kocasının ona karşı olan şefkatini, suçluluğunu daha iyi anlıyor, ama bunu giderebilmek için bir şey yapamıyordu. Bazı yaralar kapatılamazdı. Sadece ağrısı dindirilebilirdi.
“Prewett kardeşleri. O kadının bu adamlarla alakası var, orası kesin. Akrabaları olmalı. Ama emin olamıyorum.” Demişti.
Ama kapının çalması sohbetlerini bölmüştü. Gelen Hannah idi ve gülerek Astoria’ya sarıldıktan sonra içeri gelmişti. Ailesinin yanından daha yeni gelmişti. Bu yüzden Phoenix onu gördüğünde hızlıca ayağa kalkıp ona sıkıca sarılmıştı. Onun yokluğunu hemen hissediyordu ve dillendirmese de Hannah’ı çok özlemişti. Hannah da bunu fark etmiş olacak ki o da ona sıkıca sarılmıştı.
“Bensiz neler yaptınız? Küçük Scorpius nerede? Onu görebilir miyim Astoria?” dedi beklentiyle.
“Uyuyor, ama izlemek istersen odasında.”
“O zaman üzgünüm hanımlar Öncelik Scorpius Malfoy’a ait.” Dedi ve yukarı çıktı. Astoria o gidene kadar sesini çıkarmadı. Hannah gözden kaybolduğunda Phoenix’e dönmüştü.
“Hannah olanları biliyor değil mi?”
“Tabii ki. Ondan hiçbir şey saklamam.” Dedi Phoenix. Astoria da memnuniyetle başını sallamıştı. Hannah’ı da seviyordu. Ondan bir şeyler saklamak hoşuna gitmezdi. Sormasının nedeni buydu. Bir süre sustuktan sonra tekrar konuşmuştu.
“Elbiseyi sana kimin yolladığını bulamadılar mı?”
“Henüz bir haber yok. Ama Prewett’ı bilmem gerektiğini düşünen birisi yollamış olmalı.”
“Haklısın, sana bunu söylediğim için üzgünüm. Ama Madem Charlie’nin annesi bir Prewett ise, bunu onunla konuşmalısın.”
![](https://img.wattpad.com/cover/57839972-288-k862482.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
Fiksi PenggemarOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...