18/06/2006
Potter tedirgin bir şekilde masasının başında otururken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Teddy'nin yanındaki çocuğu görmesinin üzerinden beş gün geçse de Harry hala çocuğun neden orada olduğunu anlayamıyordu. Phoenix'e 'anne' dediği anda hissettiği şoku hala üzerinde hissedebiliyordu. Neler olduğunu anlayamasa da iyi şeyler hissetmiyordu. Bu sırada çalınan kapı Harry'nin dikkatini dağıtmıştı. Sandalyesinde daha dik dururken içeri girilmesini söylemişti. Bir başka seherbazdı bu. Suratında oldukça ciddi bir ifadeyle Potter'a bakıyordu.
"Rodolphus Lestrange... Birisiyle görüşmek istiyormuş." Dedi.
O anlarda da Phoenix teyzesinin evinde kahvaltı hazırlarken diğer yandan da Teddy ve William'ın seslerini duyabiliyordu. William'ın buraya gelmesine sevinmişti. Tam da en çok ihtiyacı olduğu anda oğlu yanındaydı. Onu buraya getirmeyi düşünen kesinlikle Victor'dı. Yanında olmasa da en azından hala aklında olduğunu biliyordu.
"Erken kalkmışsın." Diyen bir sesle başını işten kaldırabilmişti Phoenix. Başını kaldırdığında ona gülümseyerek bakan bir Hannah görmüştü.
"Biraz öyle oldu. İyi uyudun mu?"
"Gayet rahat uyudum. Phoenix, kızmadın değil mi?" dediğinde genç kız şaşırmış bir şekilde Hannah'a bakmıştı. Neden böyle bir soru sormuştu ki?
"Neden kızayım?"
"Sana sormadan William'ı getirdim. Ama beni Victor ikna etti. Senin ona ihtiyacın olduğunu söyleyince onu senden uzakta tutamazdım. Hem.... O da seni çok özlüyordu." Dediğinde Phoenix'in gözleri istemsizce dolmuştu.
Oğluna yaptığı kötülükleri düşününce kendinden iyice nefret etmişti. Onu babasından mahrum etmişti, dahası koca bir ömrünü annesiz geçirecekti ve kendisi hiçbir şey yapamıyordu. Yenilgiyle sandalyeye oturduktan sonra ağlamamak için gözlerini kırpıştırmaya başlamıştı. Bir süre sonra Hannah'ın elini omzunda hissetmişti.
"Biliyorum." Diye fısıldayabilmişti sadece. Gücü ancak bu kadarına yetmişti. Hannah ise Phoenix'in kendisiyle mücadele etmesini izliyordu. Ama ona nasıl yardım edebileceğini bilmiyordu. Yine de yanına oturup ona bakmaya devam etti.
"İyi ki getirdin Hannah. Yaptıklarını nasıl ödeyebilirim bilmiyorum. William'ı senden başkasına emanet edemezdim." Dedi Phoenix. Hannah da ona sarıldıktan sonra gülümseyerek Phoenix'e bakmıştı. William'ı o da seviyordu, bunu isteyerek yapmıştı.
"Saçmalama Phoenix. William özel bir çocuk.... Victor bana bir şey söyledi..." dedi çekingen bir şekilde Phoenix ise kaşlarını çatmıştı şimdi. Victor Hannah'a ne söylemiş olabilirdi?
"Ne söyledi?"
"Buraya gelme nedenini... Yapabildin mi?"
"Hayır...." Dedi Phoenix uzun bir suskunluğun ardından. Hannah tam ona neden bunu yapamadığını soracaktı ki kapının çaldığını duymuştu.
Sabahın bu saatinde kim gelmiş olabilirdi? Nedense içini tedirginlik kaplamıştı. Aynı şeyleri Phoenix de düşünüyordu. Tam odadan çıkacağı sırada teyzesinin kapıyı açmaya gittiğini duymuştu. Sorarcasına Hannah'a baksa da karşısındaki de kendisinin bildiğinden fazlasını bilmiyordu. Mutfakta iki kız suskunluk içerisinde beklerken Andromeda Tonks mutfağa gelmişti. Yüzünde gergin bir ifade vardı. Ellerini birbirine kavuşturmuş bir şekilde yeğenine bakıyordu. Phoenix'i severdi. Ancak Phoenix ona diğer kardeşlerini hatırlatıyordu. Oysa bunları unutmak istiyordu. Yine de içinde derinlerinde taşıdığı derin sevgiden dolayı yeğeni hakkında endişelenmişti. Yine de güçlü durmak zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
FanfictionOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...