Bekleyemez...

81 3 0
                                    


05/09/2006

Oradaydı işte. St. Mungo'ya gelmişti. Yanında kimse yoktu. Kimsenin onun burada olduğundan haberi yoktu.

Shaklebolt ile konuştuktan sonra Esrar Dairesine geri dönmüş, düşüncelerinin gerisindeki annesinin hayaletiyle işine devam etmeye çalışmıştı.

Aklı karışmıştı. Hayatta her şeyin mantıklı bir açıklaması olduğuna inanmıştı. Ancak annesi neden böyle bir şey yapmıştı? Bilemiyordu ve kendisi için mantıklı bir açıklama da bulamıyordu. Kardeşinin de kayıtlarının gizli olmaması onu bu konuda daha da zorluyordu. Ancak şimdi, kalabalık bir caddede terk edilmiş bir mağazanın içindeki cansız mankene bakarken deli gibi başının ağrıdığını hissedebiliyordu. Ağrının etkisiyle yüzünü buruştursa da erteleyemeyeceğini biliyordu. Artık bunu yapmak zorunda olduğunu hissedebiliyordu. O sırada iki kadın muggle gülüşerek yanından geçmişlerdi.

"Astoria Malfoy'u ziyaret etmek için gelmiştim." Diye fısıldamıştı Phoenix. Manken ise hareketsiz durmayı sürdürmüştü.

Ancak bu sadece bir an sürmüştü. Bir an sonra cansız manken birdenbire ona doğru gülümseyip elini uzatmıştı. Phoenix'in önündeki cam da buharlaşmış gibiydi. Daha fazla oyalanmadan kendisine uzatılan eli tutup içeri girmişti.

Danışma bölümüne geldiğinde önünde bir sıra olduğunu fark etmişti. Sırada beklerken, duvara asılan hastane planını okumaya çalışıyordu.Beklerken başka bir şeylerle ilgilenmek bu süreci daha da kolaylaştırıyordu.

"Astoria Malfoy'un oda numarasını soracaktım." Demişti sıra kendisine geldiğinde.

"Kendisi bu sabah taburcu oldu."

"Teşekkür ederim." Demişti hayal kırıklığıyla.

Ne yapacağını bilemez bir halde ortalıkta dururken, Victor'ın telaşla hastaneye girdiğini görmüştü. Dahası yalnız değildi, yanında birisi vardı

Phoenix kaşlarını çatmış onlara bakarken ne olduğunu durduğu yerden anlayamayacağını fark etti ve onlara doğru ilerlemeye başladı. Yaklaştıkça şaşkınlığı daha da artmıştı. Çünkü Victor'ın yanında Hermione vardı ve acıdan yüzü kasılmıştı, ayakta durmaya çalışırken bir eliyle karnını tutmuş, diğer eli Victor'ın eline sıkıca kenetlenmişti. Ancak Victor bunu fark etmemiş gibiydi. Çok telaşlı görünüyordu. Bir an sonra seslerini duyabilecek kadar yaklaşmıştı.

"Dayanmalısın Hermione. Çok az kaldı." Diyordu Victor. Hermione de bir an ona baktıktan sonra yeni bir acı dalgasıyla gözlerini kapamıştı. Yine de onu onaylamayı başarabilmişti.
Phoenix ise neler olduğunu anlamıştı. Bu yüzden vakit kaybetmeden Hermione'nin diğer yanına geçip yavaşça koluna girdi. Hermione buna şaşırsa da tepki gösteremeyecek kadar acı çekiyordu.

"Sakin olmalısın. Sakin kalırsan kolay atlatırsın. Derin nefesler al." Dedi yumuşacık bir sesle.
Victor onu gördüğünde resmen şoka girmişti. Ancak içinde derin bir rahatlama ve minnet hissettiğini de inkar edemezdi. Her zaman ne yapacağını bilememek, çaresiz kalmak onu kötü hissettirmişti.

O sırada birkaç şifacı onları fark etmiş olacak ki, kendilerine doğru uçan bir sedye ile geliyorlardı. Yanlarına geldiklerinde Hermione'yi yavaşça sedyeye yatırıp hızlıca gitmeye başladılar. İçlerinden bir tanesi durup onlara döndü ve burada beklemeleri gerektiğini söyleyip diğerlerinin yanına katılmaya gitti. Phoenix Victor'a baktığında hala şaşkın olduğunu görmüştü.
Victor ise kafasını toparlamaya çalışıyordu. Her şey o kadar hızlı gerçekleşiyordu ki, hıza yetişemiyordu. Ama bir dakika kadar sonra biraz daha iyiydi. Phoenix neden buradaydı? Sağlığıyla ilgili kötü bir şey mi olmuştu?

Anka'nın DönüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin