26/06/2006
"Demek Rookwood seni buldu." Dedi Draco düşünceli bir şekilde. Gece yarısı olmuştu. Astoria ve William erkenden yatmışlardı. İki kardeş de kendilerine birer çay aldıktan sonra şöminenin karşısında oturmuşlardı.
"Nasıl oldu anlamadım. Londra'da muggle'ların arasındaydım." Dedi Phoenix şaşkınlıkla. Hala olanlara inanamıyordu. İçindeki tedirginliği yok etmeyi bir türlü başaramamıştı.
"Seni tanıyor."
"Draco, sence ne yapmalıyım? Bir yanım bunları Potter'a anlatmam gerektiğini söylüyor."
"Bilmiyorum... İnsanları telaşa sürüklemenin gereksiz olduğunu söylemek istesem de daha sonradan duyulması belki kötü olur. Rookwood sana kadar gelmişse, belli ki bir şeylerin peşinde. Yarın beraber Potter'ın yanına gider, bugün olanları anlatırız." Demişti en sonunda.
Ertesi gün olduğunda Phoenix Astoria'ya her şey için teşekkür ettikten sonra, hep beraber evine geçmişlerdi. Yolda William'ı Teddy'nin yanına götüreceği konusunda söz vermişti -Draco ile işlerini hallettikten sonra tabii – Eve geldiklerinde Hannah kahvaltı yapıyordu. William onu görünce yanına gidip sıkıca ona sarılmıştı. Onun Hannah'ın bu denli sevmesi Phoenix'i oldukça rahatlatıyordu.
"Will kahvaltı yaptın mı?" demişti Hannah ona gülümseyerek.
"Yaptım ama hala bir şeyler yiyebilirim."
"Hannah? Bizim Draco ile bir işimiz var. Bir saate geliriz." Demişti Phoenix telaşla.
"Phoenix? Gitmeden önce seninle konuşabilir miyiz?" dediğinde Phoenix şaşırsa da onu kırmamıştı. Draco'ya oturmasını söyledikten sonra Hannah ile salona geçmişlerdi. Hannah'a baktığında oldukça düşünceli göründüğünü fark etmişti. Onun için bir parça endişeli bile diyebilirdi. Tam ona ne olduğunu soracaktı ki Hannah konuşmaya başlamıştı.
"Öncelikle seninle iki konu hakkında konuşmak istiyorum."
"Dinliyorum."
"Charlie yarından sonraki gün evleniyor. İyi olduğundan emin olmak istiyorum. Burada kalmak zorunda değiliz. Romanya'ya geri dönebiliriz. Victor'ın dediklerine katılmıyorum, orada iyiydik." Demişti. Phoenix ise yorgun bir şekilde koltuğa çökmüştü şimdi.
Bu düşünmek istediği son şeydi. Aklına gelmemesi için bütün gün kendisini meşgul etmesi gerekse de bu gerçek kalbinden asla çıkmıyordu. Evini yerleştirirken, yeni komşularıyla burası hakkında konuşurken, oğluna gülümserken kalbi sıkışıyordu. Evlenecekti ve her şey bitecekti. Gerçi her şey biteli çok uzun bir zaman olmuştu. Ama Phoenix geçen bu dokuz yıl boyunca onu sevmekten bir an dahi vazgeçmemişti. Bundan sonra da yapabileceğini sanmıyordu. Ancak yarından sonra artık evli bir adamı sevmeye devam edecekti.
"Buradaki işi kabul ettim." Dedi yenilgiyle.
"Ama burası sana iyi gelmeyecek."
"Hannah, kendimi düşünemem. Oğlumun tüm ailesi burada. Teddy ile nasıl anlaştıklarını, kendisini burada ne kadar rahat hissettiğini sen de gördün. Ben hiçbir yerde iyi olamam. Ama William... Burada mutlu. İki taraf da bilmiyor olabilir ama Will'in babası burada, amcaları burada, dayısı burada... Bir gün bana bir şey olduğunda onu uzaktaki bir ülkede bırakamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
Hayran KurguOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...