25/06/2002
Phoenix tüm yorgunluğuna rağmen kendisini çok heyecanlı hissediyordu. Son kontrollerini yapan hemşireye bile gülümsemişti. Heyecanlıydı, çünkü artık o kötü günler geride kalmıştı. O günleri unutmak istiyordu. Çok acı çekmiş, ağlamış ve çoğu şeyi unutmuştu. Ama artık hatırlıyordu. Bu yüzden evine gidip küçük Will'i görmek için sabırsızlanıyordu.
Hemşire gittikten sonra bir an etrafına bakınmıştı. Dört yılını burada geçirmişti. Koca dört yıl... Bu yüzden dışarısı artık ne durumdaydı hiçbir fikri yoktu. Biraz tedirgindi. Dışarıya çıktığında bununla başa çıkamayacağını düşünüyordu. Ama başa çıkmak zorundaydı. Will'e kavuşmak istiyorsa başa çıkacaktı. Perde yavaşça açıldığında Phoenix annesini görmüştü. Narcissa Malfoy ise rahatlamış görünüyordu. Kızını gördüğüne o kadar mutlu olmuştu ki... Kızını neredeyse kaybediyordu. Geç kalsa bile kızını o malikâneden kurtarmıştı.
"Oraya gitmek istediğinden emin misin?" dedi endişeyle. Romanya'nın ona iyi geleceğini düşünmüyordu. Ama kızına karışmak istemiyordu. Tepkisinden çekiniyordu ve herkesin onun hayatına yeterince karıştığını düşünüyordu. Phoenix'in yüz ifadesi annesinin sorusuyla biraz daha düşünceli bir hal alsa da kararlıydı. Yaşamının kalan kısmını oğluyla orada tamamlayacaktı. Hem Charlie'yi bulup ona her şeyi anlatabilirdi bile.
"Eminim anne. Endişelenecek bir şey yok." Dedi gülümseyerek. Bir süre boyunca hiç kimse konuşmamıştı. Ortada nahoş ve rahatsız edici bir sessizlik hakimdi. İki taraf da konuşmak istiyor, ancak birbirlerine ne diyebileceklerini bilmiyorlardı. Ancak sessizliği bozan kişi Narcissa Malfoy olmuştu. Kızıyla bu durumdayken ayrılmak istemiyordu.
"Bizi... Beni affetmeni senden isteyemem ama..." dese de Phoenix annesinin sözünü kesmişti. Annesinin neler diyeceğini tahmin etse de konuşmak istediği son konuydu.
"Anne... Bunu şu an konuşmak istemiyorum.."
"Senden böyle ayrılamam Phoenix... Yaptıklarım çok yanlıştı ama...."
"Sinirini çıkarabilsin diye kardeşinin işkencelerine göz yummak gibi mi?" dedi Phoenix kızgınlıkla.
Narcissa ise bir an şaşkınlıkla ona bakmıştı. Bunca zaman boyunca ilk defa ona öfkeli bir tepki vermişti. Kızının içinde koca bir öfke dalgasının olduğunu bilse de bu dalgayı ilk defa görüyordu. Düşündüğünden de sarsıcı olmuştu. Kızının içinde biriktirdiği öfkesinin bir kısmını bile görmek onu düşündüğünden daha da sarsmıştı. Belki de yanılıyordu. Belki de asla kızının öfkesiyle başa çıkabilecek kadar güçlü değildi.
"Evet... Bunun gibi." Diyebilmişti sadece. Phoenix kendisini sakin olmaya zorlasa da yapamıyordu. İçinde kocaman bir öfke vardı ve ne yaparsa yapsın onu içinden atamıyordu. Karşısındaki kişinin annesi olması içindeki öfkeyi yok etmiyordu. Tersine öfkesi daha da çoğalıyordu. Annesine hiç olmadığı kadar kızgındı. Belki de en önemlisi kırgındı ve bir daha ona asla güvenemeyecek olması Phoenix'in kendisini savunmasız hissetmesine yol açmıştı.
"Anne... Buradan git... Geç de olsa yaptıkların için teşekkür ederim. Ama daha önce yaptıklarını unutamam. Gitmen ikimiz için de iyi olacak. Artık sizinle konuşmak istemiyorum." Dedi zorlukla.
Narcissa ise bir an gözlerini kapamıştı. Haklıydı. Kızı sonuna kadar haklıydı. Ama ona baktığı sırada o küçük kız çocuğunu görebiliyordu. Draco'nun arkasına örselenmiş ve imrenen bakışlarla Draco'yu seyreden o küçük kızı görebiliyordu. Bunu ona kendisi yapmıştı. Suskunluğu kızına başka kimsenin veremeyeceği kadar zarar vermişti. Belki de kızı haklıydı. Ondan uzakta olması onun hayatına iyi gelecekti. Yavaşça yanına yaklaştı kızının. Son kez gülümsedi ona ve başını sallayarak yavaşça onu onayladı. Ardından son kez kızının saçlarından öptü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
FanfictionOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...