Anılarla dolu kaybolup giden yıllarımız. Beyin yaşlandıkça mı silinecek hatıralar? Kalp karardıkça mı iyileşecek yaralar? Anılar beynimize bir nemlendirici. Hatıralar kalbimize bir renklendirici. Onlar'sız, hayatımız ne tatsız; tenler tenlere yalnızca tatlandırıcı. Kandıranlarla mıydı bizim derdimiz, inandıranlarla mı? İnanmak değil miydi en büyük kanmak, inandıklarımız hep kandırıcı...
Anılarına yaslanan bir adam eğik kanılar yüzünden düşmez hayattan. Tutunacak bir yarası vardır beyninden kalbine uzanan.
Bazıları düşüp yine kalkar. Ya düşleyip kararanlar? Pembeyle siyahın uyumudur bu. Biz kandırıldık ama kaldık. Gidenlere inandığımız için kalkamadık...
Bir adamın yarası, kadını olmamalı. Çünkü o yara kapanırsa bi'gün, adamın yok olup gider tüm anıları.
Ve gecenin bir vakti uyanır, kalkar adam yatağından. Renklendirir içini sigara dumanıyla, biraz nemlendirici sürer beynine ama adamdır ya sadece sevdiğine yaralı, pembeyi giyer siyah gecede yine de tatmaz başka tatları...
Sonra sabah olur. Heryer kararmıştır. Adam uyanmış ama kalkamamıştır; kadın gitmiş, karartmıştır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...