Gitti... Bir cesedi saklar gibi, aşk'a dair ne varsa dikenli tellerle sarmaladı, aldı sırtına ve denize doğru gitti. Dokunamadım kendime, uzanamadım kendi ellerime ve suda haddinden fazla kalmış gibi buruştu ellerim, kıyıda kaldım, O da zaten dönüp bakmadı bir daha arkasına ve gitti...
Deniz kıyılarında gezindim o günden beri, kıyıya vurmuş can'a, canlıya dair ne varsa, artık cansız olsalar bile bir umutla tutup attım hepsini denize gerisin geriye. Yeri deniz olan denizde kalmalı değil miydi? Ve ait olan, sahibinde bulunmalı değil miydi? Kırık midyeler denizde, yengeç kabukları, ölü balıklar, belki yosun parçaları denizde, sen aşk'ta, ben sende değil miydim? Değildi işte, hiç öyle olmadı. Deniz kustu ölülerini, attı kıyıya; sen de tükürdün beni kum kaplamış yüreğinin en dışına.
Her şey parça parça kıyılarda. Sağ salim atılıp çıkan yok. Ne sen sonuncusun, ne de bu sondur. Denizin kıyısı ölü balık, yüreğin kıyısı da cesetlerle doludur.
Çünkü böyleydi, saçının tek bir telinin bile kırılmasından sakındığın kişi, seni paramparça ederdi. Ben bir tek çöp poşetlerini atmadım geri. Ama O, zamanı gelince buruşturup atacağı bir çöp gibi gördü beni. Anladım, bazen kirliliğe karşı bir önlemdi ayrılık. Deniz çöpünü atardı, insan öldürdüğünü. Ve balıklardan utandım, çünkü ben de amaçsızca bi'köşeye yığılan insan istiflerinden biriydim artık...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...