Çayı da bekledim ben, demi oturmayacaktı sen gelmeden...
Beklediğinde çay bile soğur derler. Sorarım size sevgili okur; çay beklediği için mi, bekletildiği için mi soğur? Pazar yeri gibiydi hayat ve her şey zamanında, yerinde olmalıydı. Hiçbir şey düzeninde gitmediğinde insan kendi mevsimlerini yaratmalıydı.
Çamurdan bir geçmişe bata çıka yüzmeye çalıştık hayallerimizin kıyılarında. Ve denizlerimize ulaşamadık zamanında. Bir girdap vardı içimizi, hayallerimizi yutmaya yüz tutan. Oysa kumdan kaleleri olmalıydı insanın, sığınıp küçük pencerelerine, kendini yaratabileceği acılarından...
Zamansız öten horoz kesildi, zamansız konuşan öğrenci atıldı, kovuldu zamansız gelen işçi ve itildi sırası gelmeden oyuna dalan çocuklar. Çürüdü kirazlar zamansız gelen yazdan, bi'sigara daha yakıldı zamansız sönüp bitenlerden, karanlıkta bıraktı zamansız eriyen mum, gözleri aldı zamansız açılan araba farları, hiç teselli etmedi zamansız adalet ve zamansız ölmedi kelebekler, zamansız güvenilenler ihanet etti hep, zamansız aşklar dikiş tutmadı ve bir zaman ki, zamansız sevenler de tam zamanında terk edildi.
Zaman denen bir derin girdap yuttu bizi, asla derman olmadı. Hadi çık gel sevgili, kumdan düşlerimize merhem gülüşler sürmenin şimdi tam zamanı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...