Öyle şeyler yaparlar ki sana, bir daha asla mutlu olamayacaksın sanırsın. Bir daha eskisi gibi gülemeyecek, ağladığında her zaman rahatça durdurabildiğin kuytu hıçkırıkların duyulacak bundan sonra, boş sokaklarda önceleri yaptığın gibi yüzüne takıp takıştırdığın o aptal, masum fakat şu dünyanın beş para etmezliğine karşı yapılan en sahici gülücüklerle yürüyemeyecek, artık sevdiğini boğazların patlarcasına haykıramayacak o kelek yüreğinle ve tekrar mutluluk denen şeyi yakalamak üzere, uyandığında köhne kalmış yüzünü çatlak aynalarda her seferinde yeniden görmenin ızdırabıyla kan revan içinde uyandığın o kıvrılmış uykularına sığınıp ömrünün sonuna kadar rüyalara dalacaksın sanırsın. Sanırsın, çünkü buna inandırırlar seni. Öyle şeyler yaparlar ki işte bazen, elinde kalmış kırık bir güven parçasıyla bir daha hiç kimseyi sevemeyeceğine inanırsın. Yeniden sevmek değil çünkü zor olan, yeniden güvenmek. Ve artık senin için güvenmek, o kırık parçayı kalbinin orta yerine saplayıp "hadi yüreğim, sev şimdi" demek...
Biliyorum zordur, çok zordur yenilenmek. Kimse senden fırlayarak kalkmanı beklemez, yapman gereken önce kendine güvenebilmek. Bir duş alıp düşlerinde, perdeleri açıp gözlerine güneşi buyur etmek. Vakit gelip çattığında, yine güvenmek istediğinde birilerine, hiç yara almamış biri gibi değil, çöküp bi'kenara yarasını kendi sarmış yaralı biri gibi ve karşındakinin de yarası olabileceğini unutmadan güvenmek.
Mutluluklarının ve başarılarının öznesi sensin. Ama seni düşürüp gözyaşını akıtanlara en güzel cevabı, kendi dizlerinin yarasını kendin silerek vereceksin. Sen yaptın, sen yürüdün, sen sevdin ama onlar bırakıp ve bozup ve döküp gittiyse düşlerinle ördüğün duvarları, ilk tuğlayı kendin koyup yine kendin dikeceksin umutlarını.
Bilirsin, biraz deliyiz biz; yüklendiklerimiz taşıyabileceklerimizden çoktur bizim. Bazıları doğuştan tavşan doğar. Biz mutluluklarımızı da, başarılarımızı da bir kaplumbağın sırtına yükleyenleriz. Ve kamplumbağa kabuğuna çekildiyse, şöyle bir dürtmek gerekir. Hikâyenin gerisini zaten biliriz...
Ne insanlar yanımda, özü yüzüne sürülmüş; sanki gördüm
Ve ne insanlar arkamda, sözü altında ezilmiş; san ki gördüm...
Büyüdük. B*ktan bir çağın haylaz ama bembeyaz veletleriydik, derdimizin vesilesi o müptezel insancıkları sevmeye çalışarak kirlendik.
Derdimiz yokuş bizim, biz bastıkça yoran. Ve zaman, tabanlarımıza oturmuş bir çıban, geçtikçe daha da acıtan. Tasarruf etmeli insan. Daha zor zamanlar için güvenilir insanlar biriktirmeli, varlıklarıyla en dik yokuşlara merdivenler dayayan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...