"Başaklar" demiş Montaigne, "doldukça eğilirler".
Bizi hâle yola koyup yolumuzu çizen anamızdan babamızdan gayrı, yürüdüğümüz yollara şeritler çizen özel insanlar vardır bazı. "Hocam" dersin, "üstadım", "öğretmenim", "eğitmenim"; hayatın kavrulmuş basamaklarının soğuk korkuluklarıdır onlar, her biri diğerinden ayrı.
Avare adımların saplanınca bir bataklığa, tökezleyince gülüşlerin ve düşünce haylaz bir çukura, yalpalayıp devrilince sen esrarlı, çıkmaz bir sokağa, uzayınca, uzayıp gidince engellerin karanlık boşluklara, uzanıp çeken, seni hayata döndüren bir garip fakat umut dolu ellerdir onlar.
"İçirtmem" derler, "zamansız oynatmam", "izinsiz bırakmam"; çok sonraları dank eder kafamıza ki ne yaparlarsa bizim için yaparlar. Ufak kırıklarımızın eğriliğine değil, hayat karnemizin doğruluğuna çalışırlar.
Avuç içlerinden öpün onları...
Ve unutmayın; kavuğu hak etmek için altını doldurmak yetmeyecektir. Doldurana hürmetin yoksa, kavuk çaputtan başka şey etmeyecektir.
Şu dolambaçlı hayat, sadâkat ve vefa uğruna ananın babanın izinden yürüdüğün yoldur.
Lâkin en uzun yol, sana hayatı öğretenin diyârına yaptığın yolculuktur...
Bir gözlük, bir kahve kupası
İstisnasız bir adam atlası...
Mehmet Ali Çelikel'e özel...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...