İçimiz birikmiş bizim, içimiz dolmuş, hep susmuşuz, içimize ata ata şişmişiz ve bu cümleyi okurken ne kadar zorlandıysanız işte o kadar vurgun yemişiz hayattan.Elini eteğini çekiyor güzellikler, yabancı ruhlar siniyor ruhumuza ve gece umutlarla, şarkılarla uyutup sabah çaresizlik içinde, ağzımızda ekşi bir pişmanlık tadıyla uyandırıyor bizi hayat. Biz yine susuyoruz, içimize atıyoruz ve içimizde birikiyor tüm telaş, inceliyoruz inceliyoruz ama kopmuyoruz bir türlü. Bu hayat öyle bir telaş, öyle bir koşuşturmaca ki, bir kör dövüşü gibi biz zıplıyoruz or'dan oraya, onlar vuruyorlar bize, vuruyorlar gözlerimiz bağlı, sonunda çözüyoruz gözümüzdeki bağı ve çöküyoruz yere kan revan içinde, dizlerimizin de çözülüyor bağı, takatimiz kalmıyor ve düşüyoruz.
- Nakavt !
Saymaya başlıyor hayat: 1, 2, 3, 4... !
Ve doğruluyoruz, kalkıyoruz yavaş yavaş... 5...6...7... "Tamam," diyoruz, "tamam, devam edebilirim". Kalkıyoruz ama yine vuracaklar, biliyoruz. Çünkü biz, bu hayattan yediğimiz her tokadı, her yumruğu içimize, en içimize atıyoruz.
Puslu, kirli bir ringin cılız dövüşçüleriyiz. Hayat sert bir maç ve maalesef biz dövüşmeyi maç sırasında öğrenmeliyiz.
İçimiz birikmiş bizim, içimiz dolmuş. Ve biz susmaya devam ettikçe vurgun yemişiz hayattan. Hayal kurmalı insan, susmamalı, düşmemeli kolayca; hayat açıktan dövüşmez, açmalı gözünü ve hayal kurarak karşılık vermeli yediği tokatlara.
Zira, gerçekleri yüzümüze çarpa çarpa hayal kurmayı öğretiyor bize hayat.
Ve hayat, ancak yürekli düşlerin önünde diz çökecektir...
- Çaat !..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Historia Corta"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...