Dengeler

12 1 0
                                    




           

En çok da şekerli yoğurdu, salçalı ekmeği severdik. Sonra git gide tatsız tuzsuz bi'hâl almaya başladı hayat.

Hayatla mücadele edeceğiz derken birbirimizle savaşır hâlde bulduk kendimizi. Çabuk büyüdüğümüzden mi, erken yüklendiğimizden mi bilmem, her yerde çarpıştık birbirimizle, en çok kendimize yenildik.

Âşık olduk hatta bir ara, çok sevdik ama yine elimizdeydi silahlarımız. Bunun da galibi yoktu, yarası yaralısı çoktu. Çünkü biz hep savaş bekliyorduk. Çünkü biz insanların hatalarını aramaktan besleniyorduk.

Aşk'ı kirletmeseydik bari kanlarımızla. O'nu olduğu gibi, olduğunla sevseydik. Ayrılık gelip çatınca da, boyun eğip gitseydik. "Ali, nedir bu savaş hâli?"

Kurşunlar sıkar taraflar. Ölünmez, yaralı ayrılırlar. Kanlar karşılıklı ama yaşlar ayrı ayrı akar. Sonra biri yarasını sarmak için ayağa kalkmak isterken, diğeri elindeki son mermiyi de atar. Ben atacak mermisi kalmadı diye silahı fırlatanı gördüm...

Büyüdük işte.

"Sen yaptın, sen yaptın" diye diye büyüdük, böyle böyle veda ettik sevdiğimiz oyunlara. Hiçbir zaman "ben ne yaptım" diyemedik...

Vuruştuk birbirimizle, asla anlamaya çalışmadık. Kusur gören, kustu öfkesini, yaralanan da sustu diyemem, çamurda yüzdük, birlikte battık. Bir kez olsun el uzatmadık. "Hadi öpüşün, barışın" denilince oyuna dönen çocuklardık; büyüdük, kırıldık.

Savaştı durdu kafalarımız. Ve aşk katiyen tek, düz, doğru, yalın ve uslu bir çizgide olamadı.

Kendini kaleme verdi adamlar, gözyaşlarından kitap ayracı yaptı kadınlar. O dengeler hiç kurulmadı...

YÜZLEŞMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin