Zor zamanlar yaşıyoruz, insafsız ve kibirli zamanlar. Bir arpa boyu ilerleyememişken biz ve diz boyunu aşmamışken hasadımız, yanıyor tarlalarımız. Cayır cayır vicdanlar yanıyor kuytu köşelerde ve alenen cinayetler işleniyor, vuruluyor masumiyet, kasap tezgâhlarında yatıyor samimiyet ve bilinç, bilinç öğütülüyor, un ufak ediliyor kocaman değirmenlerde, ellerinde küçük çalılarla, çocukların solucanlarla oynadığı gibi oynanıyor insanlarla...
Zaman hızlı aktığı için değerliyken, hiçbir şeye çare olamadığında bir o kadar değersizleşmiyor mu? Riyakâr bir hastalık, ikiyüzlü bir yol, yalan söylemeyi huy edinmiş bir kâhindir zaman... Kimsenin kimseye katlanası yok, sabrı yok. Kat kat olmuş dünya nimetleri, annenin çocuğuna, çocuğun babaya, zenginin fakire, çıplağın kışa, kışın meyvaya, güneşin suya, suyun insana, insanın insana tahammülü yok. Bugün en merkezimize aldığımızı, "seninle olmazsa yaşayamam" dediğimizi, yarın "bu benim için büyük fırsat, bunu kaçıramam, artık devam edemeyiz" deyip bırakmıyor muyuz en kenara, en sapaya...
Şimdi insanlara hâlimi anlattığımda, yitirdiklerimi, kayıplarımı, acılarımı, en çok da başaramadıklarımı sunduğumda, yüzüme bakan yüzlerindeki o memnûn ifadeyi, o kıvanç kıvrığı gülümsemeyi görüyorum. Bir yarış ki zayiat üzerine, kimselerin torbalarında dolduracak yeri kalmadığından alınlarından akıyor salyaları...
İnsan, iki kişinin yüzünü görmeyi çok ister. Kimi sevdiğini görmek için sevdiğinin ve kimden korktuğunu bilmek için korktuğunun. Peki ya nerede ne yapacağı belli olmayan yüzsüzleri n'apacağız? Saldım dünyayı dostlar, saldım ve sizi seçtim "hayırlısı" diyerek. Kimseyi kullanmadığınızda, yüzüstü bırakamazlar, yüzüstü bırakılırsınız anca. Ameli siz, hayrı Yaradan seçer. İnsan, yüzünün yönünü kendi belirler.
O yüzden her şeye "hayırlısı" der dönerim, uymam zamana.
"Hayırlısı" da ne güzel dua, hayırlısına da, hayırsızına da...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...