Ölüm Çok Sıradan

16 2 0
                                    




           

Sıradan aşkımızın, sıradan bir dille yazılmış, sıradan hikâyesi...

            Yaprak sarıyor anam, ben tütün; babam, elinden kitap düşmez bir sır adam. Yağmur vurmuyor penceremize, rüzgârlanmıyor hava bir akşamüstü, gün sıradan, özlem sıradan. Böyle bir günde başlanır belki tütüne.

            Sen gel. Yağmurlu bi'günde gel. Ayak seslerin değsin yine gülüşlerime, çamurlansın koridor ama gözlerin temizlesin gözlerimdeki buğuyu. Toprak koksun her yer, ben seni çekeyim içime, sigara düşsün elimden ve sönsün ciğerimin bütün alevleri. Ölmek niye sevgili? Gel, yağmurlu gün olsun, gidişin değişsin güneşi...

            Soğuk bi'günde gel. Sıcak nefesin değsin yine ciğerlerime, içim ürpersin biraz ama ellerin silsin ellerimdeki kokuyu. Buz tutsun her yer, ben ısınayım seninle, atayım sigarayı elimden ve dinsin yüreğimin tüm alevleri. Ölmek ne diye sevgili? Hadi gel, soğuk olsun gün ya da hiç doğmasın güneş o gün. Böyle gitme...

            "Ölümle nasıl bu kadar kolay alay ediyorsun" diyor dostlar. "O öldü," diyorum, "ne yapayım". Öldün işte, gittiğini nasıl anlatayım... "Ölümle nasıl baş ediyorsun" diye seni soruyorlar, "siz bir de beni görün" diyorum...

             Gittin, gitmelerin en kötüsüyle. Tütün koktu her yer, yağmur yağdı, güneş açtı, gün doğdu, sen de gelmedin. Kimseye anlatamıyorum, ben her gün, defalarca ölüyorum...

YÜZLEŞMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin