Yelkovanın en ufak kıpırdamaları, beynimize tüm tekliğin ve yalnızlığın, tenhanın ve ıssızlığın o sert ve aşılması güç duvarına vuran matkap sesleri gibi işliyorsa ve şayet akrep, hafif ve mağrur bir karşılık veriyorsa yelkovanın çiftleşme çağrısına, hala umut var demektir. Havada süzülen her saniyecik zaman, sizi bir şeylere geciktirmiş ama çok geciktirmiş gibi hissettiriyorsa ve siz de bu küçük zaman kırıntılarına pişmanlığın en güzel dışavurumuyla, gam yükünü ömür boyu kirpik uçlarında taşıyan o güzel gözlerinizin yaşlarıyla karşılık veriyorsanız, gerçekten umut var demektir sevgili okur.
Gözlerimizin önündeki sinekliği bir yana çekip hava mavisi kurdelelerini sıkıca bağladığımızda ve düşlerimize çöküp oturmuş karabasanların ağızlarını bu kez biz tıkadığımızda, gerçeğin toprağa düşmekten çekinen o yüreksiz ve korkak fakat kâbus görünümlü ikiyüzlü yaprağını yırtıp atacağız ve bölüşeceğiz rüyalarımızı, her gece sızıp kaldığımız yastıklarımızda. Ah yastıklarımız, ah gerçeklerin aykırı eylemlerine direnen en gerçek dert ortaklarımız !..
Uykularımızda da yorgunuz ya; sizin yüzünüzden değil elbet sayın gidenler, rüyalarımız ağır bizim...
Son lokması kalmış umudumuzu, gönlümüzden tadıp ağız buruşturanlarla paylaşmayız biz. Gözümüzün yaşı kirdir onlara.
Anlamazlar bizi sevgiliokurum, anlamazlar. Şimdi uyuyup hareket etme vakti. Zira düşlerimizi haketmeyenler için bir yastık daha kirletmemeli...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...