Gittiler, şükrümüz bize bıraktıklarına...

11 1 0
                                    




           

Nasip denen hissemizden bir gram fazlasını alamadığımız hâlde yarışır dururuz dünyanın dönüşüyle. Mabeddir kimine, birilerine kara gübre ve bazısına bir ayna, şu koca dünya...

Dileklerimiz boyumuzdan büyük, tuttuklarımız belimize kadar, yaptıklarımız paçalarımızda. Yaşayamaz, ölür insan bir parça simit, bir tutam çayla! Makine buharı kaplamış gökler, zift kusuyor adımlarımıza, usul usul dolaşıyor kanımızda ecel denen illet, yine de doymuyor insan, hiç doymayacakmış gibi yükseliyor, perçin olup batıyor dünyaya. Ölüyor, satılıyor, yersiz yurtsuz kalıyor da eşeliyor külleri bir kavanoz meteliğe daha.

"Ali, babam derdi ki, nasip Yaradan'a bağlı bir ihtimal, açılan ele bir ikmaldir. Peşinde kurtlar, elinde ekmeğin, kaçamazsın, sıkışırsın da bir duvar dibine, o duvar ağlayıp diz çökecek o ekmek nasibinse..."

İnsanoğlu geçmişinden hiç ders almadığı için şimdi bu hâlde.

Yeri göğünden ayıran o çizgi niye var biliyor musunuz?

Göklerin eteklerinden salınanlar, yerin altındakileri saymadığı için yerle gök böyle iki hâlde...

Nasibin kadar yiyecek, belki kanmayacak nasibin kadar içeceksin, yürüyeceksin nasibin kadar, nasibin kadar alacaksın, nasibin kadar da vereceksin elbet, hatta nasibin kadar kalacaksın buralarda, nasibin kadarını öğreneceksin kitaplarından, nasibin kadar vuracak yüreğin ve parçalasan da işte ciğerlerini, nasibin kadar seveceksin, o kadarcık tutabileceksin sevdiğinin ellerinden. Sen yazılanına şükredeceksin, ölenler ve terk edilenler sevinecek yerlerinden...

YÜZLEŞMEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin