Kenar bir hastane odasında, son hayat kokusunu içine çekmeden önce, ölümü bekler gibi seni beklemek. Bir yaşam sunacaksın bir yatalağa, nefes olacaksın gelsen, belki hiç bilemeyeceksin neler yaptığını gelip de sevsen ve tutsan yine elimden, korkacaksın, ürkek ürkek sarılacaksın belki ama dokunduğun an ellerinle, dizleri çürümüş bir adamı esaretten kurtaracaksın.
Kenar bir taşın başında, İbrahim almadan önce mükâfatını, İsmail'in bıçağı beklediği gibi seni beklemek. Bir ömür sunacaksın bir çocuğa, mükâfat olacaksın gelsen, belki hiç bilemeyeceksin neler yaptığını gelip de sevdiğini söylesen ve utansa yine gözlerin gözlerimden, korkacaksın, titrek titrek yürüyeceksin belki ama dokunduğun an ellerinle, boyu tellere yetmeyen bir çocuğun hayallere takılmış uçurtmasını kurtaracaksın.
Sönecek gece lambalarım, üşüşmüş sineklerim dağılacak, kıyıya köşeye düşmüş bütün mumları toplayıp dolduracağım çekmecelere, parmak izlerin silinecek bıraktığın kapı kollarından, yerini parmakların dolduracak.
Çocuksu tek bir düşümün bile gerçekleşmediği şu dünyamda ne olgun bir hayaldir seni beklemek!
Gel de oldur, bekliyorum sevgili, insanın bekleyeceği olmaması ölümden de korkunçtur.
Gel. Tırnaklarım uyuşsun yine dokunuşlarınla. Gel, uçuşsun kelebeklerim tıknaz yollarımda. Kaldırımların kalabalık, bankların dolu ve ben yol kenarında yürümekten yoruldum artık.
Yollar şimdi dost kazıkları ruhuma. Ah bu yolların sonu hiç çıkmayacak mı sana!..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZLEŞME
Short Story"Bazı yaralar sâdıktır yarınlara..." Kaybedenlere yazıldı bu kitap, yarım kalanlara, eksik bırakılanlara, düşenlere, düşürülenlere, düşleri kırılan ama içinde bi'yerlerde hâlâ o deli çocuğu yaşatanlara; ve ölüme, koyu bir sitem gibi, e...