Otelin en üst katındaki terasta durmuş,soğuk havaya rağmen elimde sıcacık çayımı yudumluyordum..Mevsimler değişmiş,günler ayları kovalamıştı ama benim içim hala kışı yaşıyordu..Soğuk ve sessiz..
Aşık olmuştum..Salak gibi bir öpücüğe,iki gülüşe kanmıştım..
Sonuç?.
Koskoca bir hüsran,yıkıntı ve kalp kırıklığı...
Evlendiği günden beri onu hiç görmemiştim..Tüm acıma rağmen içimdeki savaşa bir son verip düğününe gitmiş, bir başkasına evet derken mal gibi oturup öylece onu izlemiştim ve en sonunda otele geçtiğimde sabaha kadar ağlamıştım..
Aylar sonra bebeğinin doğduğunu duymuştum.Kadın erken doğum yapmış ve bebeği erken dünyaya getirmişti..Ve en acısı bana uzaktan da olsa allah bağışlasın demek kalmıştı..
Bir keresinde de çarşıda görmüştüm,karısının elini tutmuş yürüyorlardi..Zaten son görüşüm o olmuş başkada görmemiştim..Hayallerimle oda ellerimin arasında kayıp gitmişti ve benim yaptığım tek şey her zamanki gibi sadece arkasından bakmak olmuştu.
Düşüncelerimden çıkıp montumun cebinde titreyen telefonumu çıkardım.Bu saatte beni arayacak olan tek kişi Nazlı cadısıydı..Derken cebimden çıkarıp ekranını açtığım telefonumda bilmediğim bir numaradan gelen mesaja baktım.
"Yaklaşık on beş dakikadır ordasın içeri gir ve soğuktan mosmor olan ellerini ısıt "
Mesajı belkide on kez okumuştum lakin gönderenin kim olduğunu bir türlü anlamamıştım..Saniyeler içinde kafamda en kötü senaryoları yazmıştım ki İstanbul'dan geldiğimden beri ara ara gördüğüm yolun karşısındaki siyah lüks araca dikkat kesildim.Bu arabayı daha öncede burada görmüştüm.Otelin alışveriş günü olan her pazartesi,perşembe yine aynı yerde duruyor ve belirli bir zaman sonra ortadan kayboluyordu.
Peki kimdi bu ?
Yada bana gelen mesaj ile bir alakası varmıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
General Fiction"Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma.. Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan.. Öyle kolay değil rüzgarın önüne kapılıp gitmem.. Son ana kadar 'vazgeçmem' yaşamaktan.. Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda.. Hiç birinde v...