"Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma..
Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan..
Öyle kolay değil rüzgarın önüne kapılıp gitmem..
Son ana kadar 'vazgeçmem' yaşamaktan..
Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda..
Hiç birinde v...
Heyecan,şaşkınlık,kafa karışıklığı ve en önemlisi de korku..
Bunların hepsi hiç beklemediğim bir anda onu karşımda bulmanın verdiği duygu patlamasıydı.
Oysa ki saniyeler önce masam da oturmuş,ekmek arası bir şeyleri mideme indirirken ne kadar rahattım.Şimdi ise eksi kırk derece de göle düşmüş küçük bir serçe gibi titriyordum..Yediğim son lokmayı çiğnemeden yutup midem de top olduğundan hiç bahsetmiyorum bile..
Gün boyunca adamı düşünüp,ansızın karşım da gördüğümden mi bilinmez lakin adamın sorduğu sorulara öyle saçma salak,mal gibi cevap vermiştim ki ben bile kendimden utanmıştım.
Uzun lafın kısası her yönü ile rezil kepaze olmuştum ve anlamsız bulduğum bu saçma muhabbetin nereye varacağını deli gibi merak ediyordum.Tabi bu merakım ağzından ciddi bir şekilde çıkan,kendinden emin o sözleri duyana kadar.
"Konuşmalıyız Cansu.İkimiz hakkın da ve önemli"
*** Ciddi olduğunu yüzünün aldığı şekilden anlıyordum lakin özel derken neyi kastettiğini bir türlü anlamıyor,anlamlandıramıyordum.
Derken kafamda düşünceleri bir kenara bırakıp konuşmam gerektiğini hatırladım.
" Pekala Sedat bey siz şöyle buyurun bende üzerime daha uygun şeyler giyip size eşlik ederim" dedim mal gibi dikilmeyi kesip hafifçe gülümseyerek.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Gerek olduğunu sanmıyorum"
"Anlamadım" dedim örme yeleğimin uçlarından asılarak.Neden böyle bir şey yaptığımı anlamasamda yapmaktan geri kalmıyor Allah ne verdiyse sündürüyordum.
"Ama Sedat bey-"
"Lütfen Cansu"
Sözlerimi yarıda kesmesinin ve lütfen demesinin ardından bir kaç saniye öylece durdum.Daha sonra da sessizce onaylayarak konukların rahatca oturup sohbet edebilecekleri kış bahçesine doğru ilerlemeye başladım.Arkamdaki kararlı adımları ve sırtımı delen bakışları hissetsem de yoluma devam ettim ve yeşil bitkilerin,rengarek kış çiçeklerinin süslediği bahçeye adım attım.
"Şöyle buyurun" dedim nazikçe yan tarafta ki masayı gösterirken.Çok seviyordum burayı.İnsana kış ayında olduğunu unutturup baharı hatırlatıyordu.Aynı zaman da otel müşterilerinin en beğendiği ve bunu da hayranlıkla dile getirdikleri yerdi burası.Boydan boya camlarla kaplıydı.Her köşesinde uzun yeşil bitkiler ve benim vazgeçemediğim çiçeklerim vardı.Yerini bile değiştirmeye kiyamadığım sıklamenlerim,her zaman canlılığı ile beni kendine hayran bırakan hercai menekşelerim ve ukala bulduğum ama bir türlü vazgeçemediğim çuha çiçeklerim..Ellerimle yetiştirdiğim ve beni hiç bir zaman yalnız bırakmayan,asla sırtını dönmeyen arkadaşlarımdı bunlar..
"Teşekkür ederim.".diyen adamın sesi ile daldığım düşünceleri bir kenara bıraktım ve karşısında ki sandalyede yerimi aldım.Açıkçası nasıl davranmam ve ne konuşmam gerektiği hakkında hiç bir fikrim yoktu.İlk kez bu kadar çekingen ve sessiz kalmıştım.Kaldı ki ben acıları gülerek,konuşarak ve anlamazlıktan gelerek atlatan biriydim..Sahi ne olmuştu da dilimi kediler yemiş gibi sessizdim?